English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ Y ] / Yaslılık

Yaslılık traduction Français

688 traduction parallèle
Valencia onlara yaşlı kadınla olan kısmı anlatsana. Evet.
Raconte-leur l'histoire avec la vieille dame.
Cadılık çağı boyunca çirkin ve yaşlı olmak çok tehlikeliydi ama genç ve güzel olmak da pek güvenli sayılmazdı.
Pendant l'ère de la sorcellerie il était dangereux d'être vieux et laid, mais il n'était pas plus sûr d'être jeune et joli...
Cadılık çağında yaşlı bir kadının bariz bir şekilde fark edilebilen bir veya daha fazla özelliğinin olması onu mahkemeye sevk etmek için yeterliydi.
Un ou plusieurs traits dans l'apparence d'une vieille femme auraient suffi pour l'apporter à l'inquisition pendant l'ère de sorcellerie.
Kisilova'da, bir nesildir boyunca yaşlı kadın kılığındaki bir vampirin lanetine uğramış bir köyde şu yöntem uygulandı :
Dans le village de Kisilova, il y a bien longtemps, un vampire apparut sous les traits d'une vieille femme. On procéda comme suit.
Yaşlı aile doktoru kıza abayı yakar ve kocasından kurtulmak için adamın üstüne cinayet suçu atar.
Le docteur en pince pour l'épouse et essaie de se débarrasser du mari.
Yaşlılığın iyi dönemlerini yaşayan hiçbir erkek size can sıkıcı diyemez.
Aucun homme sain d'esprit ne vous trouverait ennuyeuse.
Kızlarının geleceğini nasıl da böyle oluruna bırakabilirsin! Yaşlı ve fakir mi olsunlar istiyorsun?
Vous acceptez de laisser vos filles devenir de vieilles filles sans le sou?
Özel bir rahatsızlığı yok, sadece yaşlılık.
Il n'est pas particulièrement malade... Mais... il se fait vieux.
Çocuklar, yaşlılar gençliğinin baharında bir kız.
Des enfants, des personnes âgées... une jeune femme dans la fleur de l'âge?
İleri yaşta çocuk doğurmanın iyi tarafı var dediler hele kız ise, yaşlılığınızda rahat edersiniz dediler.
On m'avait dit avant ta naissance qu'un enfant tardif... serait le confort de ma vieillesse, surtout si c'était une fille.
Eğer onlar yatak odası sahnesi sergiledilerse amca hala orada olmalı... ve senin küçük kızın da yaşlı Gruber'i oyuna getirdi.
Et pourquoi? Parce que l'un ou l'autre doit être l'assassin. Svoboda ou l'oncle Dedic.
Tatlı, yaşlı bir ruh olmak istemiyorum, kızkardeşinin, buketlerini zıplatan ilk cockshaw Yankiyle gitmesine izin vermeyi planlamayan sıkıcı bir kişi olmaktan başka bir şey olmak istemiyorum.
Je n'aspire pas à être gentil. J'aspire seulement à être ce que je suis : un grincheux qui n'a pas l'intention de laisser sa soeur filer avec le premier Ricain venu qui lui tournera la tête.
Tüm erkeklerden : yaşlı erkeklerden, genç erkeklerden gül suyu kullanan genç ve yakışıklı erkeklerden ve aşağılık özel detektiflerden!
Les hommes du monde et les détectives!
O bonolara asla dokunmayacağım. Onlar yaşlılık zamanlarım için.
Je n'ai jamais touché ces bons, je les garde pour mes vieux jours.
Bunların hepsi yaşlılıktan. Hastalık değil.
Les effets de la vieillesse, sans doute.
Kıyafetsiz daha yaşlı görünüyorsun.
Oui, monsieur. Tu as l'air plus âgée sans tes vêtements.
Ben yaşlı bir kadınım. Kızı daima kendi iyiliği için sevdiğimi düşündüm.
Je croyais que je l'aimais dans son intérêt.
Ya da bir kısmını, kendimizin ve kocamızın yaşlılık günleri için bir kenara ayırabiliriz.
Ou mettre de l'argent de côté... pour ses vieux jours, hein?
Bir hademe olarak, pek başarılı sayılmaz, ama o sadık, çevreyle birbirine uyan, yaşlı ve huysuz bir kadındır.
Elle fait une assez piètre gardienne mais ce vieil oiseau sale est fidèle et fait partie du palais.
Sonra bir sabah, kara manşetler gözümüze çarpıyor. Savaş ilan edildi, borsa çöküyor veya yaşlı bir adam sokakta vuruldu ve toplum hayatının sessiz merkezi bir anda alevlenir. Suları kaynar ve sessiz akıntıları yeni ve dolambaçlı yollarda kıvrılır.
Et puis un matin, un gros titre... une déclaration de guerre, la bourse qui s'effondre, ou un gentil petit vieux abattu en pleine rue et voici le quotidien de notre communauté bouleversé ses eaux calmes transformées en torrent impétueux.
Benim uzmanlığım yaşlılık hekimliği. Ha?
- Ma spécialité est la gériatrie.
Bu hicivci maskaraya göre, yaşlıların sakalları kır, suratları buruşukmuş. Gözlerinden sarı yağlar, çamsakızları akarmış. Akılları kıt, bacakları cılız olurmuş.
Ce coquin dit que les vieux ont barbe grise et figure ridée que leurs yeux pleurent de l'ambre, qu'ils ont la tête faible, comme les jarrets.
Ey Tanrım, bir genç kızın pırıl pırıl kafası nasıl kararır bunak yaşlıların canı gibi?
Est-il possible que la raison d'une jeune fille... soit aussi mortelle que la vie d'un vieillard?
Yaşlılık ve yalnızlık, her ikisi de verilmesi gereken zorlu sınavlar. İkimiz de gelecekle ilgili büyük planlar yaparak avunuyoruz. "
Et même la vieillesse et la solitude ont leur charme... lorsque vous faites partie du grand plan.
Yaşlılık sigortam benim.
C'est pour mes vieux jours.
Yaşlılığın getirdiği sıkıntılar varken yapılan şeylerden duyulan haz azalıyor.
Je suppose que les choses perdent leur parfum avec l'âge.
Ve yaşlı bir hizmetçi aşık olduğu zaman, eğer aşkı karşılıksız kalırsa, Tanrı, onun hislerinden karşısındaki kişiyi korusun. Tüm şeytanlar ve tüm kaçıklardan!
Quand une vieille fille aime, Dieu protège l'élu s'il n'aime pas en retour.
Yaşlı adam sevdasını bırak artık.
Ce n'est pas de l'amour.
Belki de yaşlılık alametleridir.
Je dois commencer à me faire vieux.
Anne, yaşlı bir adam elinde bir maymun ve laternasıyla bir nikele hokkabazlık yapıyor.
Un type joue de l'orgue de Barbarie dans la rue. Son singe fait des tours pour 5 sous.
Köle pazarı bugün kalabalık çünkü, yaşlı imparatorun varisi ve vekili genç Kaligula gladyatör satın almaya geliyor.
Le marché aux esclaves est bondé, car l'héritier de l'empereur, le jeune Caligula, vient acheter des gladiateurs.
Yaklaşık 40 sene önce, yaşlı Madagaskar Yıldızı'nın direğinde dalgalanıyordu.
Il flottait au grand mât de l'Etoile de Madagascar, il y a près de 40 ans.
Yaşlı babasının annesinden defalarca dayak yemiş olduğuna tanıklık ediyordu. Cinayet gecesinde, sadece radyosunu kısmakla kalmamış, ona da vurmuştu.
Il dit que sa mère avait souvent battu le vieil homme et que la nuit du meurtre, elle avait cassé sa radio puis l'avait battu.
Yaşlı olanlar! Kısa bir gezintiye hazırlanın! İsmimin saygınlığını savunmak için!
Prépare-toi à partir en voyage, pour défendre l'honneur de mon nom!
O yaşlı Dan Carney, eski bir gömlekten daha gri ve yüzü her zamankinden daha kızıl!
- Qui est-ce? - Je ne sais pas, je ne l'ai jamais vu.
O buraya Grace gibi yaşlı bir kız... olduğu için davet edildiğini düşünmüyor.
Elle sait qu'on ne l'a pas fait venir pour rester avec une vieille fille comme Grace.
Sana diyorum... Yaşlı kadın sana aşık olduğunu mu sordu?
J'ai entendu dire que l'ancienne vous avait demandé ce que cela fait d'être amoureux?
Yaşlı adam kızağa çekiliyor.
Le "Vieux" lui, va vers l'arriere!
Kafam karışık... Yaşlılık beni mahvetti.
Je ne sais pas si mon cerveau est en proie à la démence...
Artık takatsiz ve çok yaşlıyız yavaş yavaş da olsa, inançlarımızı öğretmek için çok yaşlıyız.
"Nous sommes devenus trop vieux et trop faibles désormais " pour prétendre guider quiconque sur le chemin de l'existence. "
Bir adamı sokaktan alıp, gerçek insanlardan oluşan bir aileyle tanıştırıyorlar Jessie Hala, yaşlı adam ; sonra adamın yolu üzerine Laurie adında bir kızı çıkarıyorlar.
Après qu'elle a mis son cœur sous verrou, ils le jettent à coups de pied dans la rue. Nouveau bail sur l'égout. Barney, écoutez-moi.
- Ama o yaşlılık için güvencendi.
Mais vos vieux jours?
Mücevherler ve saraylar ile sakin bir hayatın ve şöminenin yanında mutlu ve onurlu bir yaşlılık arasında seçim yap.
D'un côté les bijoux, les fourrures, la grande vie, et d'l'autre côté la sécurité et la vieillesse heureuse au coin du feu! Et dans l'honneur et dans la dignité! Mais moi j'peux pas t'donner tout ça!
Yaşlılık.
Ah, vieillesse...
Bir öğleden sonra kızı alışverişteyken yaşlı kadınla yalnızdınız ve döner merdivenden düşüp boynunu kırdı.
Un jour que tu étais seule avec la vieille dame, il est arrivé un accident. Un bruit l'avait fait aller voir ce qui se passait.
Nerelerdeydin? Yaşlı dostumuz nasıl? Babalık nasıl?
Comment va le vieux?
Gerçek onun yaşlı kalbini kırabilir ve Bithiah sürgüne ya da ölüme gönderilir.
La vérité lui briserait son vieux cœur et condamnerait Bithiah à l'exil ou à la mort.
Yaşlı adamın "seni öldüreceğim" çığlığını duyamayacağını kanıtladık.
On a prouvé qu'il n'a pas entendu l'accusé direz. "Je vais te tuer."
Bu güzel gecenin her dakikasından keyif aldım. Ama yaşlılık beraberinde başka şeyler de getiriyor.
Cette soirée m'a plu infiniment, mais Ia vieillesse a son cortège de maux!
Daniel Boone'nun işsizlik sigortası ve yaşlılık aylığına ihtiyacı yoktu.
Daniel Boone ne cherchait ni assurance ni retraite des vieux.
Ve artık orta yaşlıyım.
Et j'arrive à l'âge mûr.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]