English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ Y ] / Yavrular

Yavrular traduction Français

1,623 traduction parallèle
Bahar karları eritmeden çok önce doğan yavrular, nihayet gelen yaza avantajlı giriyor.
Les veaux naissent bien avant le dégel printanier, ce qui leur donne une longueur d'avance sur l'été.
Yavrular, ansızın çıkan tipilerde kaybolmamak için annelerine yakın durmalı.
Les veaux doivent rester près de leur mère, pour ne pas se perdre dans les blizzards.
Yavruların çevresinde bir savunma halkası oluşturan yetişkinler, çok az avcının aşabileceği bir engeldir.
Formant un cercle de protection autour de leurs petits, les adultes dressent une barricade que peu de prédateurs peuvent franchir.
Kutup ayısı yavruları, doğdukları inden dışarı çıkıyor.
Les petits des ours polaires sortent de l'antre où ils sont nés.
Henüz 2 aylık olan yavrular, içgüdüsel olarak onu izliyor.
Les petits n'ont que deux mois, mais ils ont l'instinct de suivre l'exemple de leur mère.
2 hafta sonra yavrular hazır.
Les voilà fin prêts, deux semaines plus tard.
Dişi kutup ayısı, deniz buzu üzerinde fok avlayabilir. Ama bu tehlikeli buz dünyasında yavrularını korumak için bütün annelik hünerini kullanması gerekecek.
Sur le miroir de glace, la mère peut chasser des phoques, mais pour protéger ses petits, elle devra suivre tous ses instincts maternels, dans cet univers glacial et dangereux.
Kutup ayısı yavrularının yüzde 50'si, buz üzerindeki ilk yılını sağ çıkaramaz.
Un ourson sur deux ne survit pas à sa première année dans la glace.
Yavruları, tundrayı keşfe çıkan diğer genç turnaların arasına karışır.
Leurs poussins joignent les caravanes de petits qui explorent la toundra.
Dişiler bakıma muhtaç yavruları yüzünden karadayken, erkekler yiyecek aramak için denize açılabilir.
Tandis que la femelle demeure sur terre auprès de ses oursons qui dépendent d'elle, le mâle peut plonger sous l'eau pour chercher à manger.
Deniz buzu üzerinde doğum yapmışlar. Ama o buzlar artık olmadığından, yavrularına bakmak için yeni bir yer bulmalılar.
Les morses ont accouché sur la glace maritime, mais cette plate-forme désormais fondue, ils requièrent un nouvel endroit où prendre soin de leurs petits.
Yetişkinler yavruların çevresinde toplanarak, yağlı bedenlerinden bir duvar örüyor.
Les adultes se serrent autour de leurs petits, formant ainsi un mur de graisse et de cuir.
Yeterince uzaklaştılar ve yaralı ayı artık onlar için de, yavruları için de tehlike teşkil etmiyor.
Ils semblent savoir que l'ours blessé ne constitue plus une menace pour eux et leurs petits.
Kısa süre içinde beslenmezlerse hem onlar, hem de yavrular ölür.
S'ils ne mangent pas bientôt, ils mourront, et les poussins aussi.
Balık ve kalamarla beslenen yavrular hızla büyüyor.
Les poussins grandissent rapidement, nourris de poissons et de calmars.
Anne babası olan yavrular, hızla hayatta kalma becerileri edinir.
Les poussins qui ont des parents apprennent vite comment survivre.
Yavrular baharda bile ısınmak için, tıpkı babalarının kara kış boyunca yaptığı gibi birbirlerine sokulmalıdır.
Même au printemps, ils doivent se serrer les uns contre les autres pour rester au chaud, comme ont fait les pères en hiver.
Üşümüş ve yönünü şaşırmış yavrular koloniyi arıyor.
Frigorifiés et désorientés, ils cherchent les autres manchots.
Yaz başı geldi. Yavrular şaşırtıcı derecede sağlıklı büyümüş.
Au début de l'été, il est surprenant de voir à quel point les poussins se sont développés.
İlk yıl hayatta kalmayı başaran yavrular, olağanüstü zorluklara göğüs geren anne ve babalarının sayesinde, hayata güzel bir başlangıç yapar.
Ceux qui survivent à leur première année d'existence ont bien commencé leur vie, grâce aux épreuves extraordinaires réussies par leurs parents.
Deniz kuşları yavrularını büyütmek için böyle ücra, ıssız adalar arar.
Partout au monde, les oiseaux marins cherchent des îles isolées où élever leurs petits.
Gün ışığında yumurtadan çıkan yavrular, çok daha savunmasızdır.
Désormais, à la lumière du jour, les petits sont extrêmement vulnérables.
Yaz başı ve büyük gri baykuş yavrularının tüyleri çıkıyor.
Au début de l'été, les jeunes grands hiboux gris s'étirent les ailes.
Dişinin omuz yüksekliği, sadece 30 santimetre yavruları ise, kedi yavrularından biraz daha büyük.
Des pattes aux épaules, la femelle mesure à peine 30 cm, et ses petits ne sont guère plus gros que des chatons.
Bu ormanda yavrularını kapabilecek avcı türler dolaşıyor.
Il y a des prédateurs qui voudraient lui enlever ses petits.
Ördek yavruları daha 24 saatlik.
Les canetons sont nés il y a seulement 24 heures.
Yavruları yetiştirmek için pek de ideal bir ortam değil. Ama hiç değilse, burada karada yaşayan avcılar yok.
Ce n'est pas l'endroit idéal pour élever des petits, mais au moins, il n'y a pas de prédateurs terrestres, ici.
Penguenler 3 günlük balık avından yavruları için yiyecekle dönüyor.
Les manchots reviennent d'une expédition de trois jours avec la nourriture pour leurs petits.
Kral penguen yavruları 1 yıldan uzun süre annelerine bağımlı kalır ve bu da anne ve babalar üzerinde büyük bir baskı oluşturur.
Les bébés dépendent de leur mère pendant plus d'un an, et cela en met beaucoup sur les épaules des parents.
Penguenlerin üçte ikisi saldırılardan kurtulup doymayan yavrularına ulaşır.
Deux manchots sur trois survivent à l'attaque, et réussissent à rejoindre leurs petits, affamés.
Zavallı yavrular. Patilerinin altındaki toprağın tadını hiç tatmadılar.
Pauvres petits chatons, ils n'ont jamais connu le sol sous leurs petites pattes.
Yavrularım!
Mes enfants!
Yavrularını yiyen hayvanları bilirsin.
Tu sais, ces animaux qui mangent leurs petits?
- Köpek yavruları.
- Des chiots.
Bahse girerim şurada Dalmaçyalı yavrularından bir mont vardır.
Dix dollars qu'il y a un manteau en peau de petits dalmatiens.
Hani kedinin anneleri olduğunu sanan ördek yavrularının...
Celui où les canetons croient que le chat est leur mère...
Ama ördek yavrularından biri kayıp.
Sauf qu'un des canetons a disparu.
- Köpek yavrularını sevdiğim gibi.
Tu sais, comme... de la même façon que j'aime les chiots.
Ama köpek yavrularını çok severim.
Mais j'aime les chiots.
Kedi yavruları tatlıdır.
Les chatons, c'est mignon.
Sen bir hayvan barınağına baksan, ölmek üzere oraya konmuş olan, kedi köpek yavrularını görürsün.
Toi quand tu vas à la fourrière, tu vois des pauvres chiens et chats qui vont être euthanasiés?
Yavruları büyüyüp güçlenecek. Ve bir gün iç denizde kendi yolculuklarına çıkacaklar.
Ses petits deviendront plus grands et plus forts et feront, un jour, leur propre voyage à travers la mer intérieure.
Ve kedi yavrularını kurtar.
Et tu prends les chatons.
Artık kim bir kuyuda sıkışır ki? Kedi yavruları sıkışır.
- Qui se retrouve pris dans un puits?
Kedi yavruları mı?
- Des chatons. Des chatons?
Kedi yavrularını kurtar!
- J'y vais! Sauve les chatons!
Yavrular yaşadı mı?
- Les chatons ont survécu?
Yavruları salla, anne kedi yaşadı mı?
- On s'en fout, et la mère?
Nerede benim yavrular...
Où sont les meufs?
Ekvator çevresindeki bu sığlıklar yavruları yetiştirmek için ideal.
Ces hauts-fonds autour de l'équateur sont d'excellents endroits pour élever ses petits.
Kedi yavrularını buldum!
j'ai trouvé les chatons!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]