Yerinde traduction Français
19,041 traduction parallèle
İkincisi, artık genç sayılmazsın üstelik sağlığın da pek yerinde değil.
Deuxièmement, tu n'es plus tout jeune et en bonne santé.
Ama Julie Karagina'yla mutlu olabilirsin. Onu sevebilirsin. Kızın her şeyi yerli yerinde.
Mais tu pourrais être heureux avec Julie Karagina, tu pourrais tomber amoureux d'elle, elle est très bien!
Yerinde olsam, babanla birlikte onları ziyaret ederdim.
Si j'étais vous, je leur rendrais visite demain avec votre père.
Olay yerinde iki tane boş kovan vardı.
Il y avait deux douilles sur les lieux.
Haklısın. Yerinde bir laf oldu.
C'est pas faux.
İyi gayet, keyfi yerinde.
Il se débrouille très bien.
Polislerimizin olay yerinde hazırladığı rapora göz gezdirdik. Bu konuda birkaç kısa sorumuz olacak.
Nous avons lu le rapport des officiers de police, et nous avons quelques petites questions.
Olay yerinde her zaman ihtiyacımız olan detaylar raporlanmayabiliyor.
Les officiers ne notent pas tout dans leur rapport.
Tam 15 : 14'te, en heyecanlı yerinde reklama giriyor. Çıkan ilk reklam, Davis Main. Görülmemesi imkansız.
15 h 14, fin de la première partie de l'épisode, première pause publicitaire, Davis Main.
Boston'daki bir firmada çalışıyordum, fakülteyi bitireli bir sene olmuştu ve sonunda ilk büyük davamı almıştım. Dev bir iş yerinde ayrımcılık davasıydı.
J'avais enfin une première affaire, une discrimination à l'embauche.
Kendisi, olay yerinde bulunan silahın Tuco Salamanca'ya ait olduğu iddiasını vicdanı rahat bir şekilde destekleyemeyeceğine karar verdi.
Il ne peut plus, en toute honnêteté, affirmer que l'arme appartenait à Tuco Salamanca.
Bir beyefendi olsan hepsini unutur giderdin ama yerinde duramadın.
Une femme décente aurait oublié.
Bu akşam herkesin kafası yerinde kalıyor.
Personne n'aura la gorge tranchée ce soir.
Esprileriyle Roma'nın her yerinde tanınan adam.
On célèbre cet homme pour ses bons mots dans tout Rome.
Sonra da kütüphanenin her yerinde seviştiler.
Et puis ils ont baisé partout dans la bibliothèque.
Oldukça yerinde bir düşünce.
A peine un appui retentissant.
Yarın dünyanın istediğimiz yerinde olabiliriz istediğimiz şekilde yaşayabileceğimiz parayla birlikte hem de.
Demain nous pouvons être en chemin pour n'importe ou dans le monde avec assez d'argent pour vivre comme on veut.
Senin yerinde olsaydım Vali Rogers'ı altının yanında bir şeyler daha göndermesi hususunda teşvik ederdim.
Est ce que.. Je pourrais encourager le gouverneur Rogers à ne pas juste rendre l'or, mais envoyer quelque chose de plus.
Umarım Charles saatinde buluşma yerinde olur.
Heureusement, Charles va nous rejoindre à l'endroit du rendez vous comme prévu.
Senin yerinde olsaydım Vali Rogers'ı altının yanında bir şeyler daha göndermesi hususunda teşvik ederdim. En başta onu çalan adamı da.
Si j'étais vous, j'encouragerais le Gouverneur Rogers pas simplement à envoyer l'or, mais aussi l'homme responsable de l'avoir volée.
Ama olay yerinde cinayet silahı yoktu.
Mais aucune arme sur la scène de crime.
Olamaz, iş yerinde acil durum var.
Non! Il y a une urgence au travail.
- Yerinde olsam çok düşünmezdim.
Je laisserais tomber, à ta place.
Senin yerinde olmak için adam öldürecek bin kadar kız vardır.
Des milliers de filles tueraient pour être à ta place
Özel bir şey yok. Yerinde olsam kalan haysiyetimi korur ve hemen bu işe bir son verirdim.
Si j'étais vous, je m'épargnerais le peu de dignité qu'il me reste et mettrais un terme à tout ça.
Onu olay yerinde bırakmak zorunda kaldık.
On a dû le laisser sur place.
Saldırgan polis tarafından olay yerinde...
Son assaillant a été abattu par la police...
Bağlantıları kontrol edelim, her şey yerli yerinde olsun. Dikişleri patlamış mı bir kontrol edelim.
Vérifiez que tous ses tubes sont en place, que ses points n'ont pas lâché.
Suç mahallinin her yerinde ayak izlerin de var.
Vous avez aussi piétiné partout.
Hiç yerinde bir benzetme olmadı.
- C'était pas une chose à dire.
Bilincinin ne kadar yerinde olduğunu.
à quel point il était défoncé.
Bilinci yerinde olmazsa nasıl konuşacak?
Il parlera pas s'il tombe dans les pommes.
Yerinde olsam, bir telefon açardım.
Je rappellerais, si j'étais vous.
- Bu fotoğraf olay yerinde çekildi...
- Cette photo a été prise...
Meslektaşınız olay yerinde bulunan herkesi sorguladı zaten.
Les individus liés à l'incident ont déjà été interrogés par vos collègues.
Dünyanın başka hiçbir yerinde olmayan tedaviler uyguluyoruz.
On utilise des thérapies uniques au monde.
Bizim hikayemiz değişmiş olabilir fakat korkular hala yerinde.
Notre relation a peut-être changé mais les craintes subsistent.
Supergirl için yapabileceğin en iyi şey, o dönene kadar dünyayı yerinde tutmak.
La meilleure chose à faire est d'aider ce monde jusqu'à ce qu'elle revienne.
Astra'yı öldürmek yerinde bir karardı.
Astra a eu une noble mort.
- Yerinde bir tahmin oldu.
On peut le dire.
yerinde halı kırıntıları vardır.
Il y a des miettes partout sur la moquette.
İş yerinde de tıpkı böylesin.
Tu es pareil au boulot.
Yerinde olsam gelecek ay kirayı yatırmasını beklemezdim.
Je n'espèrerais pas un paiement le mois prochain.
Bilinciniz yerinde değilken silahlarınızı etkisiz hale getirdim.
Pendant votre invalidité, il se peut que j'ai trafiqué vos armes.
Yerinde olsam onu çıkarmazdım.
Je ne me décrocherais pas si j'étais vous.
O adamın yerinde olmak istemezdim. Herif üç kere sikik..
Et leur chef n'a pas de pot.
Sence her yerinde balonlar olan bir hastane odasında.
Tu es née dans une chambre pleine de fleurs et de ballons.
Simmons ve ben çocukla konuşup olay yerinde başka ne gördüğünü bulmaya çalışacağız.
Simmons et moi irons parler au gamin, découvrir ce qu'il a vu d'autre sur les lieux.
- Okul 71'de inşa edildi ama. Eskiden bunun yerinde olan binada öğrenciymiş.
Il était élève dans l'ancien bâtiment.
Müdür şimdiye yüzbaşı, amir yardımcısı ya da senin yerinde olmalıydım.
Ou faire le même job que vous.
Her şey yerinde.
Tout ira bien.