Yiyecek traduction Français
10,453 traduction parallèle
912 Sol'luk yiyecek. Bizse oraya 868'de varacağız.
De la nourriture pendant 912 jours solaires.
Roket yiyecek getirene kadar boğazımı tutmak zorundayım.
Bon, je dois survivre jusqu'à l'arrivée de la sonde. JOUR SOLAIRE 154
Ya Watney'e Ares 4'e yetecek kadar yiyecek göndeririz ya da Hermes'i hemen onu alması için göndeririz.
Envoyer de la nourriture à Watney jusqu'à Ares 4 ou renvoyer le Hermes le chercher.
Avanta yiyecek kalmadığında biraz daha maceracı olmak gerekir.
Quand il n'y a plus rien à portée de main, il faut être un peu plus audacieux.
Kız Kardeşler her yiyecek kaynağının onlara ait olduğunu düşünüyorlar.
Les reines croient que toute nourriture leur appartient.
Burada yiyecek ve içecek hiçbir şey yok ve Lex'in ekibi onları bitirmek için geri dönebilir.
L'équipe de Lex pourrait revenir les achever.
O tehlikeli yerlerde yiyecek bulmayı biliyor.
Elle sait ce que c'est de chercher à manger dans des lieux dangereux.
"Seni yiyecek değiliz."
" On ne va pas te manger,
Bizim yiyecek bir şeyimiz yok da başka birini nasıl besleyeceksiniz?
On peut à peine se nourrir, alors une autre?
Ara ve hemen buraya gelmelerini söyle. Bana da yiyecek bir şeyler getirsinler.
Appelle-les et dis-leur de se pointer ici et de m'apporter à manger.
Yiyecek ve suya ihtiyacımız var. Adamlarım için...
Nous avons besoin de nourriture et d'eau et de médicaments pour un enfant.
Arkadaşım onlara yiyecek temin etmekle sorumlu.
Mon ami est responsable de la livraison de la nourriture.
Ben yiyecek bir şeyler yapayım ikimize de.
Je vais nous faire quelque chose à manger.
Ben yiyecek bir şeyler yapayım ikimize de.
Je vais cuisiner.
Sert kahve, az yağlı süt, kızarmış simit ve bir tarafı kesilmiş salata yiyecek.
Elle prendra du rôti français, du lait écrémé, un bagel légèrement grillé et des lamelles de concombres
- Bir şey yiyecek misin?
T'as faim?
Markete gittiğimde konserve yiyecek ve potasyum tablet alan insanlar görüyorum.
À l'épicerie, tout le monde achète de la nourriture en conserve et des comprimés de potassium.
Yiyecek bir şey?
Quelque chose à manger?
Biraz börek alabilir miyim? Yoksa hepsini yiyecek misiniz?
Je peux avoir une viennoiserie ou vous allez toutes les bouffer?
Sana yiyecek bir şeyler bulalım.
Allons te chercher un sac de bites à manger.
Ayrıca bir yıllık yiyecek ve mühimmatı patlayıcı mahzeninde depolamamız gerektiğini düşünüyorum ama depolamıyoruz.
Je pense aussi qu'on devrait se procurer de la nourriture pour un an et des armes dans la cave.
Yiyecek ve su bakımından iyi durumdayız, yaz sonuna kadar yeterler.
On a assez de nourriture et d'eau pour tenir tout l'été.
Sana yiyecek bir şeyler getirdim.
Je t'ai apporté à manger.
Adam gibi yemek yiyecek olmak güzel.
C'est merveilleux de pouvoir manger de bonnes choses à nouveau.
Hayır, katı yiyecek yasak sana.
Non, pas de nourriture solide.
Yiyecek bir şeyler yok mu burada?
Y a de la bouffe ici?
Şansımız olmadığından, yiyecek bir şey de yok.
Manque de bol, y a rien à bouffer.
Nasıl yiyecek peki?
Comment il va manger?
"En sonunda o şeylerden biri birini yiyecek."
Une de ces bêtes peut éventuellement bouffer quelqu'un.
Onu erkenden alaşağı etmezsen, o seni diri diri yiyecek.
Il te dévorera si tu ne t'occupes pas de lui très vite.
Yiyecek bir şeyin var mı?
Tu me sers quelque chose à manger?
Bize izin ver lütfen. Gidip yiyecek bir şeyler al, bebeğim.
Va manger un morceau, ma belle.
Japonlar onu diri diri yiyecek.
Les Japs vont le manger tout cru.
Yiyecek bir şeyler var mı?
On a de quoi manger?
Misafirlerimize yiyecek bir şeyler ikram ettiniz mi?
Avons-nous des rafraîchissements pour nos invités? Servis dans quoi?
Akşam yemeğinden sonra, yatmadan önce yenilen _ ikram edilen _ leziz lokma / yiyecek
L'Histoire d'Amour d'un Guerrier - Trad par Sissia -
Leydim, yiyecek servisi yapıIdı, Brahmin'ler bekliyor...
La nourriture est servie et les Brahmins attendent...
Burada insanlar için yeterli yiyecek yok.
Il n'y a pas assez de nourriture ici pour tous ces gens.
Gidip yiyecek bir şeyler alacağız.
Nous allons chercher des vivres.
Ne zaman yiyecek ve içecek alabileceğiz?
Quand est-ce que cela sûr pour nous de manger ou boire?
Dr. Farragut kalan yiyecek ve içeceklerimizin temiz olduğunu söyledi.
Le Dr. Farragut m'a assuré que le reste de nos réserves d'eau et de nourriture n'étaient - pas compromises.
Nasıl yiyecek bulduklarını?
Tu sais comment ils récupèrent leur nourriture, non?
Yiyecek ve su olmadan.
Sans eau ou nourriture.
Şükran Günü için dondurulmuş yiyecek stokluyordum.
Je suis le stockage sur les aliments congelés pour Thanksgiving.
Kim yiyecek bunları?
Qui va manger tout ça?
Yemeği veranda bölümümüzde gibi yiyecek.
Ce gars va manger dans notre patio.
Bilirsin, 88de kongrenin yargılandığı yiyecek endüstrisindeki yolsuzluk olayı.
Tu sais, les audiences du Congrès en 1988 sur la corruption dans les services alimentaires.
Bunu yiyecek misin?
Tu vas le manger?
Herkese yiyecek satan kızıydı.
Sa fille vendait de la nourriture à tout le monde.
Bayan Putney sana biraz yiyecek hazırladı.
Mme Putney vous a préparé de la nourriture.
Yiyecek falan, hiçbir şey yok çünkü.
De quoi manger, le frigo est vide.