English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ Z ] / Zannetmem

Zannetmem traduction Français

116 traduction parallèle
Zannetmem, bozukluklar yüzüyor baksana.
Ça m'étonnerait! Il est si léger qu'il flotte!
Odayı görmek istiyorum. Beğeneceğimi zannetmem.
Je voudrais voir la chambre.
Zannetmem.
Ça m'étonnerait.
- Zannetmem.
- J'imagine.
Hiç zannetmem.
Je ne pense pas.
Önemli bir şey olacağını zannetmem, sadece başka bir partiye koşturmacadır.
Non, juste la prochaine fête.
Ancak kabul edeceğini zannetmem.
Je doute qu'il soit d'accord.
Yapacaklarını zannetmem.
Ca m'étonnerait beaucoup.
Zannetmem, borsayla ilgileri yok.
Ils ne jouent pas à la Bourse.
- Zannetmem.
- Je ne pense pas.
Kilisemi süslemene izin vermeye can atacaklarını zannetmem.
Je doute qu'ils soient pressés de te laisser finir ma chapelle.
İnşallahlar cennettedir, ama zannetmem.
Au ciel, peut-être, mais j'en doute.
Zannetmem.
Non, c'est vendredi.
Rahmetli patronumuzun bunu reddedeceğini zannetmem.
Je ne pense pas que feu votre père désapprouverait ce choix.
Zannetmem.
Je dirais que non.
İşin içine ninjalar girerse... hiç kimsenin sağ kalacağını zannetmem. Shino'nun bile.
Si les ninjas sont impliqués, même Shiro peut y laisser sa vie.
Onun bizden gelecek herhangi bir daveti kabul edeceğini zannetmem albay.
Je doute qu'il accepte une invitation de l'un de nos bureaux.
Ben evini gözleyeceğim, fakat onda olsa bile, evde muhafaza edeceğini zannetmem.
Je m'occupe de sa maison, mais si c'est lui, il l'aura planquée ailleurs.
- Adamın parmak izi bırakacağını zannetmem.
- Il n'aura pas laissé d'empreintes.
Bulabileceklerini zannetmem.
Sûrement.
Pek şikayet aldıklarını zannetmem.
Ils ne doivent pas recevoir beaucoup de plaintes.
Pek mutlu olacaklarını zannetmem.
Ils ne vont pas être contents.
- Zannetmem.
- Je ne le crois pas.
Ayrıca beni boş delikleri olan bir arazi uğruna öldüreceğini zannetmem.
Et puis... je ne crois pas que tu me tuerais pour un champ de trous vides.
200 senelik ha? Hayatta kaldığını zannetmem.
200 ans quand même...
Tanıştığınızı zannetmem.
Je ne vois pas comment tu l'aurais rencontrée.
Bunu yapabileceğinizi zannetmem.
Je ne crois pas qu'on puisse faire ça.
- Hayır, zannetmem!
- Que non!
- Zannetmem!
- Que non!
Zannetmem!
Que non!
Ona hak ettiği değeri vereceğini hiç zannetmem.
J'étais persuadé qu'elle ne pourrait l'estimer à sa juste valeur.
- Hayır, zannetmem.
Je ne pense pas.
O bizi izliyormu? Bizi göreceğini zannetmem.
Ce n'est pas moi, il n'a pas pu me repérer.
- Baba ben zannetmem... ilk salıncağı Tommy, oğlum. - Evet oğlum Tommy.
- Oui, toi, Tommy.
- Zannetmem.
- Je ne trouve pas.
Evet, fil sırtında faks olduğunu zannetmem.
Ils n'ont pas de fax sur les éléphants.
Zannetmem.
- Non.
- Zannetmem.
Je m'en doutais.
Zannetmem başka bir şey olsun.
Je ne vois rien à ajouter.
Zannetmem.
Je ne pense pas.
Zannetmem.
Je crois pas.
Kaptan Janeway'i gayet iyi tanıdığımı düşünmek isterim, ve mürettebatını eve götürmeyi isteyeceğinden eminim, ama onların ölmesine neden olacak bir işlemde bulunacağını zannetmem.
Je connais bien le capitaine Janeway. Bien qu'elle veuille à tout prix ramener son équipage sur Terre, je ne crois pas qu'elle veuille le tuer.
- Zannetmem.
- Ça m'étonnerait.
Zannetmem.
J'en doute.
- Zannetmem.
- J'en doute.
Zannetmem.
Je ne crois pas.
Zannetmem.
Je n'y songe pas.
- Zannetmem.
Je ne pense pas.
- Hayır, zannetmem.
- Tu veux venir? - Non.
- Kıyıdan geleceklerini zannetmem.
Et le Loch?
- Zannetmem.
J'en doute.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]