Ücreti traduction Français
1,456 traduction parallèle
Teşekkürler ama kolej ücretini karşılayamam ve Cohen'lardan da bu ücreti karşılamalarını isteyemem.
Je ne peux pas me le permettre, je ne laisserai pas les Cohen payer.
- Ders ücreti.
Les cours sont payants.
Gerisini üniversite ücreti için güzelce sakladım.
Le reste est en sécurité et servira à régler ma scolarité.
25 dolar ücreti ödeyecek ve kazancının % 10'unu bize vereceksin!
Tu dois payer les 25 dollars et nous donner 10 % de tes revenus!
Güzel haber ; önümüzdeki iki ay içinde yüklü miktarda telif ücreti alacak olman.
La bonne nouvelle, c'est que ce que te rapportent tes royalties te renflouera dans les mois prochains.
... ücreti peşin ödedin.
C'est vous qui voyez, votre heure n'est pas encore finie.
Saat başı ücreti için çok fazla.
C'est bien la peine de te payer 5 $ de l'heure.
Acele edin ve sandal ücreti için parayı kazanın, tamam mı?
Dégottez l'argent pour la traversée, pigé?
Ring ücreti olarak 1,000 dolar. Bana 2,658 ve sana da 3,544 dolar. Toplam 8,860 dolar eder.
1000 $ en frais pour le ring, 2658 $ pour moi, 3544 $ pour toi, ce qui donne 8860 $.
Beş ders ücreti vermiştik.
On a payé pour une série de cinq séances.
Bunun için layık olduğunuz ücreti almanızı sağlayacağım... ve para kazanmak için başka şey yapmanız gerekmeyecek.
Vous seriez bien rémunérée, pas besoin de gagner davantage par d'autres moyens.
En yüksek ücreti veren için çalışırım.
Je me loue au plus offrant.
Bu sefer, en yüksek ücreti, Kolombiya kokain kartelleri, sinir bozucu hukukçulardan kurtulmak için ödediler.
En l'occurrence, les cartels colombiens qui voulaient se débarrasser de tous ces empêcheurs de tourner en rond.
Paranı bir sonraki giriş ücreti için sakla kovboy.
Alors garde ton argent pour ta prochaine compétition.
Bu sözleşmeyi imzalarsam transfer ücreti de alacak mıyım?
Je gagne le jackpot en signant ça?
Bunun bir ücreti olsaydı bunu asla karşılayamazdınız.
S'il y avait un prix, vous n'en auriez pas les moyens.
On iki bin. "Amerispend One" çekimi için mekan ücreti.
12000. Frais de tournage pour Amerispend One.
- Oda ücreti ne kadar? - 46 dolar.
- La chambre est à combien?
- Fazla mesai ücreti var mı?
- Ils paient pour les heures sup'?
Benim "Carma-poochie-ay" ım, bunu postaneden yazıyorum ve bu acil postanın ücreti Wallmans'da iki saatte kazandığımdan daha yüksek.
Chère Carma-poochie-ay, je t'écris de la poste. Ce colis express vaut deux heures de boulot chez Wallmans, alors ce jean a intérêt à t'arriver demain.
El kitabı yeni öğrenci ücreti diye bir şeyden bahsetmiyordu.
Personne n'a parlé de prix d'entrée pour les étudiants.
- Kefalet ücreti 1 dolar olarak belirlendi.
Elle est fixée à un dollar.
- José Luis bu etkinliği organize edenlerden biri. - Ah, memnun oldum. Bilet ücreti ne kadar?
Super!
Ama o atı bu yarışa sokmak için, 40.000 dolarlık bir giriş ücreti gerekiyor.
Mais pour entrer le cheval dans cette course. Il va y avoir une taxe de 40 $. 0000.
Adaylık için 40.000, giriş ücreti için de 80.000.
40.000 pour les frais de mise en candidature et 80.000 pour les frais d'entrée.
Bunu da düşünün derim, çünkü fabrika satış fiyatına veriyoruz. Kurulum ücreti de almıyoruz. Piyasadaki en iyi üründür.
C'est une bonne option, on le facture au prix d'usine sans frais d'installation et c'est un matériel haut de gamme.
- Peki ya ücret? - Ne ücreti?
- Et le prix?
Sizi geçirmemin ücreti.
- Quel prix? Le prix pour traverser.
Claremont 300 bin dolarlık yakalama ücreti için anlaştı.
Claremont avait négocié une récompense de 300,000 $.
Ama bu, iyi bir taşıma ücreti dostum.
Tarif correct pour faire la mule.
Arabanın masraf ücreti.
- La réparation de la voiture.
Doktoruna her ay vizite ücreti ödemen de gerekir.
Et allez voir votre médecin de famille, au moins une fois par mois.
Başlangıç kayıt ücreti olarak on milyon yen alırım.
Pour commencer, je prendrai dix millions de yens de frais de d'inscription.
İptal ücreti yok mu?
Il n'y a pas de dédommagement?
Son treni de kaçırırsak.. Taksi parası ücreti faresi cebini kemirecek.
Si tu manques le dernier train, tu perdras tout ton salaire dans le taxi.
Bayo ücreti öder misin lütfen.
Bayo, paie s'il te plaît!
Eğer, ücreti bu kadar az almaya devam edersen açıkçası sen taksi şoförü değilsin.
Si vous persistez à ne pas être payer c'est que vous n'étiez pas un conducteur de taxi!
Yazarımın ücreti...
Quand je serai payé...
Evet. Ve kefalet ücreti bu okuldaki aileler tarafından ödendi. Evet.
Oui, sa caution a été payée par des parents de l'école.
Giriş ücreti tüm koltuğu kapsıyor ama siz hep ucunda olacaksınız.
L'admission couvre tout le siège, mais le rebord vous suffira!
Genelde giriş ücreti alırım.
D'habitude, je fais payer l'entrée.
- Burada kalırsan ücreti 2 dolar.
C'est deux dollars la chambre si vous restez.
Uydu Beş'te çalışmak istiyorum çünkü kızkardeşimin üniversiteye gücü yetmiyor. Ayrıca ücreti de gerçekten iyi.
Je veux travailler sur le Satellite 5 parce que... ma soeur n'a pas les moyens d'aller à l'université et c'est un travail qui paie bien.
Oyunculuk destek ücreti deniyor.
- C'est une "prime de performance".
Diyordum ya, yardımcı oyunculuk ücreti.
Le truc, "la prime de comédien".
Giriş ücreti 25.000 pound. Krupiye ben olacağım.
Je devais les faire venir, ou Richie n'aurait pas suivi.
Giriş ücreti olan 25.000 poundun yarısı benden. Diğer yarısını da sen koyarsın.
Et vous gardez tout le reste.
Katılım ücreti bir shudur. * SHU = O zamanda ki gümüş madeni para *
C'est un shu par personne.
Uzatma ücreti...
A propos du supplément...
- Artı, işlem yapma ücreti.
Et des frais de dossier.
Dediğin gibi Yale'ın yıl sonuna kadar olan ücreti ödenmiş. - Paris dur.
Comme tu l'as dit, Yale est payée.