English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ Ş ] / Şanslıymış

Şanslıymış traduction Français

413 traduction parallèle
Şanslıymış.
Il a de la chance.
Şanslıymışım.
J'ai eu de la chance.
Şanslıymışım ki kendini toparladın.
Heureusement que tu t'es repris.
- Şanslıymışsın ki silahın varmış.
- Heureusement, vous aviez ce revolver.
- Barrow şanslıymış ki ciddi değil.
- Heureusement pour Barrow.
Şanslıymışlar. Dün, sıradan memurlardı.
Hier, ils n'étaient que deux commis.
Kadınları bakımından ne şanslıymış!
Il en a, de la chance, Paul, avec les femmes!
Şanslıymış. Neden altına yastık koydunuz?
Pourquoi ce coussin?
Jeanne D'arc şanslıymış ki sesler duydu! Sesler!
Tiens, Jeanne d'Arc était heureuse qui entendait des voix.
- Yaşadığı için şanslıymış.
- Il a de la chance d'être en vie.
Doktorun yanında tentürdiyot olduğu için şanslıymış.
Une chance que vous ayez apporté l'iode.
Pirinç hasadının iyi olduğu bir yılda doğduğu için şanslıymış..
Elle elle a eu la chance de naître une année de riz abondant.
Şanslıymış.
Elle a de la chance.
# Kar düştüğü için şanslıymış
La neige est tombée le jour du pèlerinage.
Şanslıymışım ki buralardaymışsınız.
Ce n'est pas de la chance.
Evet. " Fella çok şanslıymış.
Oui. "Quel veinard, ce Fella!"
- Şanslıymış!
A la sienne!
Şanslıymışız, yoksa şimdi burada olmazlardı.
Grâce à cela, nous les avons retrouvées.
Şanslıymışım ki evdeydim.
Et j'étais chez moi.
Çok şanslıymış.
Il a beaucoup de chance.
Hava konusunda şanslıymışız. Harika bir gün.
C'était une réussite, il faisait un temps merveilleux.
Şanslıymış.
Vous avez eu de la chance.
Şanslıymış, hala yaşıyor.
Elle est encore en vie.
Oradan sağ salim kurtulduğu için şanslıymış.
Il a eu de la chance de s'en sortir vivant.
Şanslıymış. 41 yaşındaydı.
Il a eu de la chance.
Öyle mi? Amma da şanslıymışım.
C'est fou ce que j'ai comme chance!
- Oh tanrım. O şanslıymış.
Elle respire?
Çok şanslıymış.
Quel pot il a eu!
Çok şanslıymış.
Elle s'en tire bien.
Şanslıymış.
Il a eu de la chance.
Kadın şanslıymış derdim.
- Je dis que cette dame a eu beaucoup de chance.
Geldiğim için şanslıymışım. Yoksa onlar benim evime geliyormuş!
Il m'a dit que j'ai bien fait d'aller le voir, car ils allaient chez moi.
Çatısında kocaman delikler vardı. Ev? Evde yaşadığınız için şanslıymışsınız.
On habitait une vieille maison en ruine, avec d'énormes trous dans le toit.
Çok şanslıymış.
Elle a eu beaucoup de chance.
- Şanslıymışım, değil mi, Sam?
- Quelle veine, hein?
Virginia çok şanslıymış!
Virginia a de la chance.
- Şanslıymış.
- Heureusement.
Öyle mi? Orada olmadığım için şanslıymış! O küçük domuzun bağırsaklarını parçalardım!
Je l'étriperais, moi si je Ie tenais, ce petit salaud
Bir şey daha, Binbaşı. Şanslıymışız.
Et on a eu de la chance.
Şanslıymış, çelik yelek hayatını kurtarmış.
Il a de la chance. Le gilet pare-balles lui a sauvé la vie.
Bence kral şanslıymış
Qu'en penses-tu? Le roi a eu de la chance.
Şanslıymış. Tamam, oraya otur.
Il a eu de la chance.
Şanslıymışım.
Eh bien, tant mieux pour moi.
Yağmur başlamadan döndüğüm için şanslıymışım.
Heureusement, je suis rentrée avant la pluie.
Çok şanslıymışım!
- Quelle chance?
Şanslıymışım.
Je crois que vous avez un peu de chance.
- Şanslıymışım.
- Une chance!
- Neden şanslıymış?
Pourquoi "quelle chance"?
- Şanslıymış!
Il sait pas comment il était près.
Evet, Hayatta kaldığı için şanslıymış.
- Oui, c'est de la chance.
Evet, Frasier şanslıymış.
Allez, disons tout à Frasier.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]