Baksanıza traduction Portugais
1,398 traduction parallèle
Bizi nasıl kestiğine baksanıza...
Olha como ela olha pra gente.
Şuna baksanıza.
Dá uma olhadela.
Baksanıza, Joanne'in küçük kızını bulmaya yaklaştınız mı?
Estão mais próximos de encontrar a filha da Joanne?
Ona bir baksanıza.
Olhe para ela.
Biliyorum ama baksanıza ona.
Sim, eu sei, mas olhe para ele.
... bu kolye gibi, örneğin. Baksanıza.
Ora vejam.
Baksanıza. Gerçekten komik.
Teve tanta piada.
Hey, baksanıza çocuklar?
Sabem que mais, pessoal?
Şuraya baksanıza!
Vejam este lugar!
Şuna baksanıza.
Olha isto.
Duvara baksanıza harika iş çıkarttılar.
Não tive problemas com eles e fizeram um belo trabalho nas paredes.
Sizin için ne kadar ileri gittik baksanıza.
Deviam sentir-se lisonjeadas, vejam o que nós fizemos por vocês.
Dışarıya baksanıza, orada da oluyor.
Olhem lá para fora, também lá está a acontecer.
Baksanıza, annem bir şey göndermiş.
A mamã enviou-me qualquer coisa!
Tabii. Skora baksanıza!
Claro, olhe o placar!
Şu ufaklığa bir baksanıza.
Olha só para ti...!
Şuna baksanıza.
Olhem só.
Gıcır gıcır baksanıza.
Olha como é limpinha esta beleza.
Allah aşkına, şuna baksanıza, dinlesenize.
Por favor, olhem para ela. Prestem atenção.
Ne duyabiliyor, ne görebiliyor.. .. ama yine de.. baksanıza. Mükemmel.
Não pode ouvir nem ver, e ainda assim simplesmente olhe-a, é maravilhosa!
Baksanıza!
Olhem!
- Tamam, gel, otur bakalım. Vay canına, lahanaların ne hale getirdiğine baksanıza.
Caramba, o que é isso?
Neden? - Bana baksanıza, beni ne hale getirdiler!
- Veja o que fizeram comigo!
- Bize katılmak ister misiniz? - Hayır. - Şu güzel bebeklere baksanıza.
Olhem todos estes lindos bebés.
Baksanıza! - Ben klon değilim!
- Não sou um clone!
Baksanıza. Önce biraz ot içmek istemediğinizden emin misiniz?
De certeza que não querem queimar uma primeiro?
Ona baksanıza. Burada mükemmel bir hayat yaşıyor, park manzarası vesaire.
Olhem para ela, na sua vida perfeita, com vista para o parque e tudo.
Tanrım, ona baksanıza.
Olhem só para ela.
Baksanıza, sonra görüşürüz, tamam mı?
Falamos depois, está bem? Como é que ele é?
Pancar gibi oldu, baksanıza! Pekala!
Aquilo é que é ficar roxo?
Dostlarım, baksanıza tabiat tıpkı bir anne gibi, en kıymetli çocuğunu nasıl da besliyor.
Amigos, vejam como a Terra, como uma mãe, amamenta a sua mais bela criatura.
Tanrım, bana baksanıza...
Meu Deus, olhem para mim! ...
Haritaya baksanıza bir.
Olhe bem para o mapa.
Baksanıza.
Ouve.
Scofield dizayn etti dövmeleri, sen değil? Her şeyi o getirdi, tüm elemanları. Yani, baksanıza Sistine Şapeli...
É uma temporada nova, nesse sentido, para muitas das personagens, porque já não estão limitadas, psicológica e literalmente.
Yaşadığı yerin ne kadar iğrenç olduğuna baksanıza.
Não pusemos a garrafa na sua mão. Fez por conta própria. Veja como é imundo o lugar em que ele vive.
Şuna baksanıza, ne kadar da kasıntı duruyor.
Olhem para ele. Parece tão arrogante.
Şuna baksanıza, eşcinsel olduğu açık.
Olhe para ela. É óbvio que é lésbica.
# Tutucu Araplar, baksanıza bana #
Olhem para mim, sauditas insanos!
Baksanıza. Şuraya.
Vejam só, miúdos, ali.
Bir baksanıza.
Vejam isto.
Şu savunma yaralarına baksanıza.
Vejam só os ferimentos defensivos.
Baksanıza, canınız cehenneme.
Sabem que mais? Vão-se lixar.
Meredith'e baksanıza, ne kadar üzgün, zavallı ve kalbi kırık görünüyor.
Olhem para a Meredith, não está triste e patética e destroçada?
- Nasıl eğleniyorlar baksanıza.
- Vê como se divertem.
Siz! Baksanıza be! Nedir sorununuz?
Que é que se passa contigo?
- "G" nin haline baksanıza.
- Vê o "G"?
- Etrafınıza baksanıza.
Olhe à sua volta.
- Şuna bakın. Şuna baksanıza.
Olhem para isto.
Baksanıza!
Olha!
Baksanıza.
Veja.