Basıl traduction Portugais
4,796 traduction parallèle
Çünkü frene birden basılırsa, arkadan fırlayıp sana ya da babama gelebilir, yani babam sürüyorsa. Haberin olsun.
Porque se travarmos de repente, ele vai direitinho à tua cabeça ou à cabeça do papá se ele estiver a conduzir, para tua informação.
Hepsi evin altındaki mahzenlerde bulunan basılı kopyalarda.
Está tudo em papel, em cofres debaixo daquela casa.
Peki bunu basıl yapmak istersin?
Então como queres jogar a isto?
Hikaye yarına basılıyor.
A história sai amanhã.
Şimdi başımıza nasıl belalar açılacak, farkında mısınız?
Sabem na merda que nos vamos meter por causa disto?
17 gibi genç bir yaşta doğunun en başarılı oyuncak şirketinin Funtom Şirketi'nin başına geçti.
Na tenra idade de dezassete, ela é a representante da companhia mais bem sucedida do Oriente, a Companhia Funtom.
Adamları evet oyu kullanmaya ikna etme konusundaki desteğin karşılığında teklifimiz, adam başı bir, sana da iki pay.
A oferta é uma parte por homem, duas para ti, em troca do teu apoio a convencer os homens a votar a favor.
"Duydum ki,'Başıma gelenler nasıl bir bahtsızlık? 'diyormuşsun."
Ouço-te a dizer :'Que infelicidade isto acontecer-me.'
Hiçbir maddenin etkisi altında olmadığı hâlde delice bir şey yapan adama deli deyip onu deli eden bir maddenin etkisinde olan adama nasıl aklı başında diyeceksin?
Como podem dizer que alguém não drogado é maluco, mas que alguém drogado, é são?
Beyler, hesaplarıma göre Black Hind ve Intrepid gemileri yıl başından beri yaklaşık olarak 1600 real toplamış durumda.
Meus senhores, pelas minhas contas, o Black Hind e o Intrepid acumularam saques no valor de cerca de 1600 peças de 8 desde o ano novo.
İlk saldırısında hiç kimse ölmedi demiştin. Ama Tom Jameson'ı unutmuşsun. Marinel başının arkadaşı, 2 yıl olmuş.
Disseste que nenhum homem morrera na sua estreia em luta, mas esqueceste-te do Tom Jameson, adjunto do mestre de navio, há cerca de dois anos.
Bu olay nasıl her birimizin başına geliyorsa 16. yüzyılda da uygarlığımızın başına gelmişti.
E tal como acontece a todos nós, também começou a acontecer à nossa civilização no século XVI.
Bruno'nun şehit olmasından on yıl sonra Galileo teleskopundan ilk kez baktığında Bruno'nun başından beri haklı olduğunun farkına vardı.
Dez anos após o martírio de Bruno, Galileu usou um telescópio pela primeira vez e percebeu que Bruno estava certo.
Güneş, en sonunda, dört ya da beş milyar yıl sonra nükleer yakıtını tükettiğinde gazı soğuyacak ve basıncı düşecek.
Quando o Sol finalmente gastar o seu combustível nuclear, daqui a quatro ou cinco mil milhões de anos, o seu gás arrefecerá e a pressão diminuirá.
Saldırının başında olan ve 5 yıl önce dostlarımızı öldüren Savoy Düküydü.
Foi o Duque de Savoia que liderou o ataque, e matou os nossos amigos, há cinco anos atrás.
Başı birkaç yıl önce derde girdi.
Ele, um... Ele meteu-se em sarilhos há alguns anos.
Kızlarla nasıl baş edilir onu bile bilmiyorum.
Nem sei lidar com miúdas.
Piyanonun başına oturdu ve ağzından sakızını çıkarıp piyanoya yapıştırdı ve gösteriye başladı. Konser ilerledikçe bambaşka bir şey haline geldi. İzleyicilerin de buna nasıl tepki verdiklerini görebiliyordunuz.
E ela sentou-se ao piano e pegou a pastilha da boca dela e enfiou-a dentro do piano e foi apenas uma espécie de lançamento para esse espectáculo, e através do processo deste espectáculo... tornou-se esta outra coisa, e você podia vê-lo no público,
Of ya, nasıl bir baş belasısın sen.
Céus. És como o mau cheiro.
Eninde sonunda sürünün koyduğu kurallardan sıkılıp baş kaldıracaklardı.
Eventualmente cansaram-se da Alcateia impôr regras e revidaram.
Bu eğlenceli ama hala anlamıyorum nasıl bunu her yaz tek başına yapabiliyorsun. Deli para.
Engraçado, ainda não entendo como é que fazes isto cada Verão.
İlaç kullanmıyorsun,... ve ayrılıkla hiçbir zaman baş edemedin.
estás sem medicação, e, na verdade, não processaste a separação.
Kölelikten başka hiçbir şey bilmeyen bir esir, nasıl kendi başına yaşayabilir?
Como é que um escravo, que só conhece a servidão, poderá sobreviver?
Denemek için bilgisayarın başına her oturduğumda, kartal yuvasına takılıyorum.
E quando me sento para tentar, acabo a olhar para aquele ninho de águia.
Başın nasıl?
Como está a tua cabeça?
Öyleyse nasıl oluyor da takibin başını çekiyor?
Então como é que ela me passou à frente?
Orada onu tek başına nasıl bırakırsınız?
Contaminação. Como é que o deixou lá com a serra?
Bak, bir sanat açılışım var, ilk yalnız başıma yaptığım sergim ve bir iz bırakmak için ilk şansım.
Tenho uma exposição de arte a minha primeira exibição a solo e... é minha primeira oportunidade para deixar uma marca.
Başının belada olduğunu bile bilmezken sana nasıl yardım ederim?
Como posso ajudar-te, se nem sei que estás em apuros?
Eğer o videoları birine gösterirsen başını nasıl bir belaya sokacaksın haberin yok.
Não fazes ideia dos sarilhos em que te vais meter se mostrares estes vídeos a alguém.
Böyle bir şey nasıl başımıza geldi?
Como pôde isto acontecer?
Baş yatırımcıların Beyaz Saray'a bağlantılı olduğunu söyle.
Diga que o investidor principal tem fortes laços com a Casa Branca.
Asıl fikir, renk teorisini alıp baş aşağı çevirmek.
A ideia é pegar na teoria das cores e virá-la de cabeça para baixo.
Tanrı onun başına böyle bir şey gelmesine nasıl müsaade eder anlamıyorum.
Não entendo porque Deus deixou isto acontecer com ele.
Aç'a basınca açılıyordu.
- Basta carregar no "ON".
Irak savaşının başından beri,... Savunma İstihbaratı,... biyolojik ve kimyasal silahlar konusunda takıntılılar.
Desde a guerra do Iraque, a Inteligência de Defesa, obcecou com armas químicas e biológicas.
Başarılı olmanızı istiyorum fakat açıkçası eğer başınız belaya girerse ne ben ne de adamlarım size yardım edemeyeceğiz.
Quero que tenham sucesso, obviamente, mas se tiverem problemas, não posso ajudá-los.
Tek başına nasıl halledebileceğini gösterdin.
Estás a provar que tens tudo nas mãos.
Uzun zamandır yalnız başına takılıyordun. Meleklerin ne yaptığını unuttun.
Tens voado a solo por tanto tempo... que esqueceste que é isso que os anjos fazem.
Kendi başına bebek bakıcılığı yapabileceğine emin misin?
Tens a certeza que consegues tomar conta dela sozinha?
Baş dönmesi yaşadığını nasıl söylemezsin?
Como não nos disseste que tens tido tonturas?
Yani devamlılığı olmayan hafif baş ağrılarınız var.
Então, você sofreu uma lesão moderada na cabeça, sem consequências permanentes.
- Evet! Cılız olana 100 basıyorum!
Dou 100 no magricela!
Cinayetlerle nasıl baş edebiliyorsun?
Como é que os Homicídios podem competir com isso?
Babamın başına gelen onca şeyden sonra senin hayatının da nasıl alt üst olduğunu çok iyi anlıyorlar.
Depois de tudo que o meu pai passou, eles entendem como é quando o nosso mundo se vira de cabeça para baixo.
Bürokrasi XD-8'i tasfiye etti ama Valor Havacılık Sistemleri baş mühendisi işi devam ettirdi.
A burocracia quase extinguiu o projecto do XD-8, mas foi concluído pela engenheira principal da Valor...
Siz Peyton'ın ailesinin peşinde koşarken teröristler Doktor Milhouse'u ya da Valor Havacılıktaki baş mühendisleri kaçıracaktır ve hava aracını çalıştıracaklardır.
Enquanto vocês procuram a família da Peyton, os terroristas raptam o Dr. Milhouse ou um dos principais engenheiros da Valor e lançam o drone.
Ta en başından köprüyü nasıl yapacağını düşünen bir yapay zeka yaratarak.
Criando uma inteligência artificial projetada desde o início para procurar essa conexão.
Eğer kızın ya da onun başına bir şey gelecek olursa asıl o zaman görürsün benim neler yapabileceğimi.
Se acontecer algo... a ela ou a ele... verás do que sou capaz.
Pekâlâ, nasıl olur da bir kadın tek başına iki çocuğu büyütebilir ve bundan kimsenin haberi olmaz?
Ok. Vocês entrevistaram toda a gente na vida dela?
Tek başıma da acılı olabilirim.
Eu posso estar amargurada sozinha.