Ben sadece traduction Portugais
28,592 traduction parallèle
Ben sadece... Neye bulaştığımdan emin değilim.
Só não sei onde estou a meter-me.
Ben sadece...
É engraçado.
- Yapma ya, ben sadece...
- Estava só a tentar...
Ben sadece yardımcı olmaya çalışıyorum.
Estou só a tentar ajudar.
Ben sadece seçeneklere bakıyorum.
Só estou à procura de opções.
Ben sadece, senin ve ailenin şehre döndüğümü bilmenizi istedim.
Eu... Só queria que você e a sua família soubessem que estou de volta à cidade.
Bak, Dün gece kafanın karıştığını biliyorum. Ben sadece...
Olha, sei que a noite passada foi confusa.
Ben sadece sıralamayı ekledim.
Eu só adicionei o "ranking".
Hayır, ben sadece... Bugün aklıma burası geldi ve şu anda nasıl göründüğünü merak ettim.
- Não, estive só a... pensar neste sítio, hoje, e perguntava-me como seria agora.
Ben sadece önceliklerini sorguladığım için kovuldum.
Eu meramente questionei as prioridades Dele, e levei com a bota.
Ben sadece...
Eu não sabia...
Ben... Ben sadece kodu baştan yazan kişiyi işe almanın en iyisi olduğunu düşünmüştüm.
Só queria dizer que mesmo fazendo todo o sentido contratar a pessoa que escreveu aquele código,
Ben sadece bunu kaldırabileceğimi düşünmüyorum.
Porque... acho que não aguento isso.
Ben sadece Candlestick Stadyumuna hala nasıl rüzgar giriyor anlamıyorum.
Não sei como é que o vento entra em Candlestick.
Ben sadece şey demek istiyordum... Bence kullanıcı versiyonunu ücretlendirmemelisiniz.
Só queria dizer que acho que não deve cobrar pela versão de utilizador particular.
Ben sadece bir haftadır buradayım. Beni yöneticilerle dolu bir toplantıya dahil ettiniz.
Estou cá há uma semana e arrastou-me logo para uma reunião com o pessoal sénior.
Ben sadece şey bir uğrayayım diye geldim.
Não, eu só vim porque porque disse que viria.
- Ben sadece...
- Eu não...
Ben sadece... İkinizi de seviyorum.
Eu apenas vos amo aos dois.
Üzgünüm ben sadece...
Desculpa. Eu apenas...
Caroline, Stefan ve ben sadece tek bir kişinin benim destansı başarısızlığımı yazmasına karar verdik.
A Caroline, o Stefan e eu decidimos escrever sobre o nosso falhanço épico um de cada vez.
- Ben sadece...
- Eu só estava...
Ben sadece... seninle oyun üzerindeki görüşümü paylaşmak istiyorum.
Queria partilhar consigo a minha visão da peça.
Hayır, Ben sadece sade bir soytarıyım.
- Não, sou só um bobo da corte.
Ben sadece geçmişinizle ilgileniyorum.
Apenas me interesso pelo seu passado.
Hatta tahmin ettiğinden daha fazla. Ama ben sadece orada burada yattığı kadın değilim.
Mas não sou só a mulher com quem dormes num quarto anónimo.
Ben sadece...
- Eu só voltei...
Ben sadece seninle olmak istiyorum.
Eu só quero ficar contigo.
- Bak ben sadece...
- Ouve, eu só disse...
Nereden söyledim böyle bir şarkıyı bilmiyorum. Ben sadece...
Eu sinto muito, não sei de onde isto surgiu, apenas...
Herkes ben sadece kondisyon bisikletini istiyorum diyordu.
Todos diziam : quero apenas a máquina elíptica.
Hayır, ben sadece içgüdülerimi dinledim.
Não, eu apenas...
Sadece, Ezra ve ben son haftalarda beraber çok vakit geçirmeye başladık ve fark ettim ki, hayatımda olmasını çok özlemişim.
É só que o Ezra e eu passámos imenso tempo juntos nestas últimas semanas e... simplesmente percebi quanta falta sinto dele na minha vida.
Tamam, sadece ben.
Está bem, apenas eu.
Yok bir şey. Ben sadece...
Não consigo.
Sadece ben ve avukatlar olacak.
Sou só eu e os advogados.
Ben sadece...
Eu só...
Sadece sen ve ben.
E somos só nós dois.
Bu kadar büyük bir parti olacağını bilmiyordum, ben de sadece...
Não imaginava que fosse uma festa tão grande e então...
Ben... Ben sadece nasıl bir oyun oynuyorsun anlayamadım.
Não sei que jogo de teatrinho andas a fazer... mas és um aluno.
Biliyorsun sadece kızlar ve ben .. dikkat dağıtıcı başka bir şey yok.
Sou só eu, as minhas filhas e nenhumas distrações.
Jorge, ben - ben sadece demek istedim ki...
- Jorge, apenas quis dizer...
Bu sadece şanstı, Ve ben hala bu kurbanın kimliğini bulabilirim,
Ela teve sorte e ainda posso ajudar a identificar a vítima.
B-Ben kısa bir süreliğine ofise girip çıktım, Sadece yarım kalan bir iş için.
Fui até ao escritório para trabalhar um pouco.
Biliyorum, ve ben sadece... düşündüm ki
Eu sei.
Ne, ben-ben sadece...
Eu só...
Sadece havlayan iki köpek duydum ben.
Só ouvi dois cães a uivar por causa do roído.
Sonra Lizzie üç kurabiye yedi ve ben de sadece iki tane yedim.
Depois, a Lizzie comeu três bolachas, e eu só comi duas.
Başlangıçta sadece ben vardım.
"No iniício, havia eu".
Ne? Ben onu sadece hapsetmek istiyordum.
Só a queria prender.
Başlangıçta sadece sen ve ben vardık.
No início... Éramos apenas tu e eu...
ben sadece işimi yapıyorum 20
sadece sen 117
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece bu mu 17
sadece sordum 78
sadece benim 48
sadece merak ettim 133
sadece sen varsın 16
sadece bir adam 18
sadece sen 117
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece bu mu 17
sadece sordum 78
sadece benim 48
sadece merak ettim 133
sadece sen varsın 16
sadece bir adam 18
sadece merak ediyorum 23
sadece senin 16
sadece beni 16
sadece seni 36
sadece ben 126
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece ikimiz 113
sadece bekle 58
sadece bir kere 62
sadece senin 16
sadece beni 16
sadece seni 36
sadece ben 126
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece ikimiz 113
sadece bekle 58
sadece bir kere 62