Calm traduction Portugais
3,641 traduction parallèle
Mirası bizden çalmıştı.
Roubou-nos a herança.
Üçlü Korku'ya para veren kimse her şeyi çalmış
Quem pagou à Tríade roubou tudo.
- Çalmıyor musun?
- Não tocas?
Ben çalmıyorum ama bu doğru değil.
Não toco'Hard rock', mas isso é falso.
Ama çalmıyorsun?
Não tocas?
Onu benden çalmıştı.
Ele roubou-mo.
- Telefonun çalmıyor.
O teu telemóvel não está a tocar.
Cüzdanını falan çalmış olabilirdim...
Poderia ter roubado a carteira dele ou...
Tamam, patronundan çocukken biraz para çalmıştım.
Certo, tudo bem. Roubei uma grana do chefe dele quando criança, mas confie em mim, era dinheiro desonesto.
Neden çalmıyor?
Por que é que ela não bate?
Sorunuza gelince, hayır, ben hiçbir şey çalmıyorum.
Para te responder, não roubei nada.
Durun bir dakika. Birisi bunu biyoloji labaratuarından mı çalmış?
Esperem, alguém roubou aquilo do laboratório de Biologia?
Gelen her tim ön kapının zilini oldukça yüksek çalmış olacak.
Qualquer equipa que entre pela porta principal accionará uma campainha muito ruidosa.
İç çamaşırı çalmış hırsızlar?
Roubos em que roupas íntimas foram levadas.
Bu onun gündemi, ve asıl sorun, sağlam, muhafazakar fikirleri çalmış olması.
É a sua agenda. E o problema é que foi buscar ideias fortemente conservadoras.
Bütün kredi kartlarını ve arabasını çalmış.
Roubou os cartões todos e o carro dela.
Ayrıca çalmıyorum, ön bilgisi olan adamlara para veriyorum.
"Designs". Não roubo, pago às pessoas que... têm conhecimentos avançados.
Belki biri çalmıştır.
Talvez tenha sido roubada.
Bahçıvanınızın küreğini mi çalmışlar yani?
Roubaram a pá do seu jardineiro?
Telefonumu çalmışlar!
Roubaram o meu telemóvel!
20 kilo kadar Gulanit çalmış.
- Ele roubou 20kg de gulanite.
- Evet muhtemelen zili çalmışlardır.
Provavelmente entraram pela porta da frente.
Onu bir keman gibi çalmış.
Tocou-o como se fosse um violino.
Arkadaşımı çalmış olan hayvanlar.
Animais que levaram o meu amigo.
Belki ondan çalmıyor olsan her önüne gelen Tom, Dick ve Harry'le yatmazdı!
Se não a tivesses roubado, ela não tinha de ficar com cada Tom, Dick e Harry...
Telefonum çalmıştı.
E o meu telefone tocou.
Harlem'daki diğer R B kulüplerinde çalmıyor musun? Hayır dostum.
Então, não tocas nos clubes de RnB em Harlem?
The Scotch'ta çalmıştım. Geçen gece de The Bag of Nails'de çaldım dostum.
Toco no Scotch... e no Bag O'Nails na outra noite, meu.
Alarm zilleri benim için çalmıyor.
Os alarmes não estão a soar na minha cabeça
Ama müzik çalmıyor.
- Anda lá. - Mas não há música.
Anahtarlarını çalmış, değil mi?
Ela roubou-lhe as chaves, não foi?
Varus'un Libera Nova mücevherini çalmıştın.
Ei, tu roubas-te a gema de Varus em Libera Nova.
Ne yapıyorsun? Benim gözümü korkutamazsın. Hala ev arkadaşımı çalmış kredi kartıma borç eklemiş Allen'la olan ilişkimi bozmuş olabilirsin ama beni oyunlarınla sindiremezsin.
Podes roubar a minha colega, cobrar o meu cartão de crédito, destruir a minha relação com o Allen, mas não vou ceder perante os teus joguinhos, porque vim para a Harkin Financial para trabalhar.
O arp çalmıyordu.
Ele não tocava cítara.
Ağlatan vedayı da ondan çalmışlar herhâlde.
Acho que também copiaram os adeuses com lágrimas.
Tamam, o zaman... Katil, Kevin'in arabasını ona komplo kurmak için çalmış. Peki neden durup kızın çantasını da çaldı?
Certo, muito bem, a única razão para roubar o carro do Kevin seria para lhe montar uma armadilha, mas, então, porquê parar e roubar a mochila dela?
Bir ay önce annesinin bir kolyesini çalmıştı.
Há um mês, ela roubou um colar da mãe.
Adamın birini arabasından çıkarıp aracı çalmış.
Bom, tirou um homem do carro dele e levou-o.
Araba çalmış.
Ele levou um carro.
Çalmıyorum.
Não estou a roubar.
Bagajı kırıp melek tüyü çalmış.
- Roubou uma pena de anjo.
Pekala zorla girilmiş gibi bir durum yok, Stuart'ı kim öldürdüyse anahtarları çalmış, evine girmek için gözlem yapmış, ve Prietto dosyasını LAPD bulmadan önce almış.
Está bem, não há sinais de arrombamento, o que significa que o assassino de Stuart roubou as chaves, veio até aqui, levou o arquivo de Prietto antes da polícia chegar.
Adam benim hamlemi çalmış.
Este sujeito roubou-me a ideia.
Hiç kimse ipeksi koltukta oturmuyor. Hiç kimse piyanoyu çalmıyor.
Ninguém se senta no sofá de seda, nem toca o piano de cauda.
Susan Flintshire annemin hizmetçisini mi çalmış? Hem de kızı bu evde misafirken.
A Susan Flintshire roubou a criada da mamã enquanto a sua filha era convidada nesta casa?
Gelecekten gelen cesetleri mi çalmışlar?
Cadáveres do futuro que são roubados?
Dolabımdan çalmışlar.
Tinham-na roubado do meu armário.
Hard disk çalmıştı.
Ele roubou um disco rígido.
Sadece bas çalmıyor.
- Não, ela não é só baixista.
Ailesi tüm parasını çalmış.
Os pais ficaram-lhe com o dinheiro.
O şeyin yarısını Rocky VI'dan çalmışsın.
Roubaste metade disso do Rocky VI.