Clint traduction Portugais
566 traduction parallèle
Clinton Fallon'u Silver Rapids'de vurdular! - Kim vurdu?
Clint Fallon foi morto, em um duelo... aconteceu em Silver Rapids!
McGovern yaka düğmesini almış.
Clint Fallon foi morto, em um duelo. McGovern assistiu tudo.
Clint, çamların altına yarım ay şeklinde yerleşin.
Clint, forme uma meia-lua e amarra os cavalos lá na frente.
Clint.
Clint.
O sadece Clint'e yardım etti.
Ele queria ajudar o Clint.
Clint!
Clint!
Jenny!
Clint!
Clint'e silahını ver.
Ridge, dá aquela pistola ao Clint.
Yağmur azalıyor Clint.
A chuva está diminuindo, Clint.
Merhaba Clint.
Olá, Clint!
- Üzgünüm Clint. Ben -
- Lamento-o, Clint, eu...
Böyle konuşmamalısın Clint.
Não deve falar assim, Clint.
Bunların hepsi senin kafanda Clint.
É só sua imaginação, Clint.
Seni duyuyorum Clint Ringle -
Sim, Clint Ringle...
Merhaba Clint.
Olá, Clint.
Sakın ona dokunma Clint Ringle.
Não a toques, Clint Ringle!
Clint Ringle, Walt Norton'a baltayla vurdu.
Clint Ringle deu uma machadada em Walt Norton!
Clint Ringle buralardayken işi şansa bırakamayız.
Melhor não arriscar-se enquanto Clint Ringle estar por ai.
Clint Ringle'ın kargacık burgacık yazısını nerede olsa tanırım.
Reconheceria os garranchos do Clint Ringle em qq lugar.
Pekâlâ, Clint.
Muito bem, homens!
- Ne zaman planladın bu işi, Clint?
- Acha que vai muito longe?
O para bende değil, Clint.
Não fiquei com aquele dinheiro. Não?
Şey, Buralarda bir şey yok. Ama Clint Hollister'a ne olduğunu duydun mu?
Por aqui nada de mais, mas... soube o que aconteceu com Clint Hollister?
Oh! O gelmek istemedi, Clint.
Ela não queria vir, Clint.
- Oh, dinle, Clint. Giyinmek için biraz yavaştan alıyordu, Biz de çabuklaştırmak için giyinmesine yardım etmek zorunda kaldık.
Ela demorou um pouco a se vestir, então... tive que ajudá-la já que ela estava tão lenta.
Buralarda çok kalırsak asılabiliriz, Clint.
É melhor não ficarmos muito tempo aqui, Clint.
Sorun var mı, Clint?
- Algum problema, Clint?
Bugün daha ne kadar ileri gideceğiz, Clint?
Até onde nós vamos hoje, Clint?
Clint ve diğerleri de bunu biliyor.
Clint sabe disso tanto como eu, os outros também.
Şey, bu kadar uzakta olduğunu bilmiyordum, Clint.
Não sei como ele chegou até aqui, Clint.
Böyle yola devam edemez, Clint.
Ele não vai chegar assim, Clint.
Clint'te aynı şeyleri yapıyordu, Onun her zaman yaptığı işlerdi. Savaş onun yaşamında birşey değiştirmemişti.
Clint fazia porque... era o que ele sempre fez, a guerra não mudou nada.
Tabii ki, bu işlerden Clint hiç rahatsız olmuyordu.
E claro, isso não incomodava Clint nem um pouco.
Clint'in dediğine göre, beni geride bırakmaya kıyamamış.
Foi quando Clint, como ele disse, não me deixou para trás.
Beni kurtardı. Clint'in atına ikimiz birlikte sarıldık.
Ele me soltou, e eu fugi no cavalo dele.
Gerçekten neyin peşindesin, Clint? Paranın mı yoksa benim mi?
O que realmente quer, Clint, o dinheiro ou a mim?
Şimdi ne yapacağız, Clint?
- O que faremos agora?
Üzgünüm, Clint.
Sinto muito, Clint.
Kimse geri dönmek istemiyor, Clint.
Ninguém vai voltar, Clint.
Clint, Burada izler var.
Clint, há rastos ali.
Hareket etme, Clint.
Espere, Clint.
Evet, tek bir atış şansın var, Clint.
Sim, mas só tem um tiro.
Clint, sana söylemeyi unuttuğum başka bir şey daha var.
Clint, há uma coisa que me esqueci de lhe dizer.
Nasıl oldu da gelip beni asılmaktan kurtardın, Jake? Bunları konuşacak çok zamanımız olduğunu düşünüyorum, Clint?
Acha que temos tempo para conversar sobre isso, Clint?
Hiç şansın yok, Clint.
Sem chance, Clint.
- Sen bunu anlayamazsın, Clint.
Não me entenderia, Clint. Talvez.
Çok fark var, Clint.
Há muita diferença, Clint.
Beni takip etmeye çalışma, Clint.
Não me tente seguir, Clint.
Aklında ne var, Clint?
O que está pensando, Clint, e quais são os seus planos?
- Jake, Nedir bu olanlar?
- Ah, Clint.
Onun burada kalmasına izin ver.
Escute, Clint, deixe-a ficar e prometo que...