Dalı traduction Portugais
4,922 traduction parallèle
O zaman ana dalına daha sonra karar verecek bir öğrenci olarak beni Sosyoloji bölümüne kaydedin, hemen şimdi.
Então, quero que me matricule no Dept. de Sociologia, com o curso em aberto. Agora.
Bu çalışma asla ciddi bir bilim dalı olarak görülmeyecek ve sen sapık damgası yiyeceksin.
Esse estudo nunca há-de ser visto como uma ciência séria, e vais ser rotulado como um pervertido.
Kuğu gibi yere doğru dalışın kadar değil.
Não tanto como o teu mergulho para o chão.
Bu yüzden şnorkelimi ve gözlüklerimi takıp yine dalıyorum.
Vou recolocar meus óculos de protecção e mergulhar.
Cenaze çiçeği gibi göstermeden üç dalı bile vazoya koyamam ben.
Não consigo pôr três caules num vaso sem que pareça um funeral.
En iyi tasarım dalında altın madalya kazandı.
Ganhou a medalha de ouro do melhor desenho.
Evet. Şu yanındaki Fabio ile birlikte dip dalıyormuş.
Estava a mergulhar com o Fábio.
Öldüresiye vurulmuş silahlı bir adamın içeri dalıp, neden seni aradığıyla ilgili hiçbir fikrin yok mu?
Não fazes ideia porque é que um tipo armado todo baleado veio cá à tua procura?
Akşam olunca dalış için kullandığımız kafesi almaya gider.
Ele saiu no fim do dia para ir buscar a jaula que usamos no mergulho.
Geçen hafta Jay ve arkadaşları 300 bin dolarlık dalış malzemesi almış.
Na semana passada, Jay e os amigos gastaram 30 mil dólares em equipamento de mergulho.
Balıkçılar dalış malzemesine 300 bin dolar harcamaz.
Os pescadores não sobrevivem a gastar 30 mil dólares em equipamento de mergulho.
Bu arada Denizaltı Adam dalış malzemesi kullanmaz. Çünkü su altında nefes alabilir.
A propósito, o Namor não precisa do equipamento porque ele respira debaixo da água.
Topoğrafik dalış haritasında Halewia Rıhtımının 4 km açığı işaretlenmiş.
Este mapa topográfico de mergulho tem uma área circulada, é a cerca de 5 km do porto Haleiwa.
Ah, aslında, ben sadece başkanlığın üç dalından birinin başkanıyım.
Tecnicamente, sou só um dos três poderes do governo.
Sanırım sana dalış ekipmanı getirmeni söylemeliydim, değil mi?
Suponho que devia ter-te dito para trazeres algum equipamento de mergulho.
Şahitlere göre, bodurundan bir lokma almış ve burnu tabağa doğru dalış yapmış.
A testemunha disse-nos que ele deu uma dentada no pombo e mergulhou com o nariz no prato.
Sanki babasının malıymış gibi ambarına dalıyor.
Entrar à força no celeiro como se fosse o dono.
Takımı kör edip içeri dalıyorlar
Cega os da equipa e os guardas entram, a disparar
Yeşil bölgede kalıp, dalışa son verirsin.
Vais para a zona verde, a zona não controlada. Mas não há vagas na zona controlada.
İçeri dalıp onu öylece alacakmısın?
Vais entrar lá e apanhá-la?
Zeytin dalını kabul et de yemek yiyelim.
Aceita o gesto de boa vontade. Vamos comer.
- Profesör kendi dalının öncüsüdür.
O Professor é o pioneiro no seu campo.
Hava dalışı... Tucket listemdeki 14 numara.
Pára-quedismo, o número 14 da minha lista do Tucker.
Kendini ne zannediyorsun bilmiyorum ama ofisime dalıp sebepsiz yere beni tutuklayamazsın.
Não sei quem pensas que és, mas não podes entrar no meu escritório e prender-me sem razão.
Kudretli dalım ve üzümlerim sağlam, teşekkür ederim.
O meu galho e as bagas estão bem, obrigado.
Dalıp gittim sanırım.
Acho que me distraí.
Gerekiyorsa içeri dalın.
Sai do disfarce se precisares.
Biyomedikal mühendislik dalında doktora yaptım.
Tenho um doutoramento em engenharia biomédica.
- Barıma dalıyor...
A passear-se pelo meu bar...
Birinin hayatına bomba gibi dalıyorsun ve patlama bile olabilir.
Se entrares na vida de alguém como um míssil, pode haver uma explosão.
Bir dalını kaybetmeye benzer.
É como perder um membro.
Zeytin dalı uzatma konusundaki istekliliğine hayran kalmamın yanında söylemeliyim ki bu hoş karşılanmayabilir.
Enquanto admiro a tua vontade para estenderes um ramo de oliveira tenho que te dizer que ele pode não ser bem vindo.
İhtiyacım olan tek şey dalıp da malı çıkaracak olan bir dalgıç. Uyuşturucuyu alır Bello'ya veririz.
Só preciso de um mergulhador para descer, apanhar as drogas, trazê-las e entregá-las ao Bello.
Bazen oyunda çok derine dalıp hedefinden uzaklaşıyorsun
Às vezes entra-se tão fundo no jogo que se perde o objectivo de vista.
Yani New Orleans'da o kadar insan varken hayatını kaleme alması için psikoloji dalında yüksek lisans yapmış birisini mi seçtin?
De todas as pessoas em Nova Orleans, escolheste uma psicóloga para escrever a tua história.
Kalbine saplandığı zaman derin bir uykuya dalıyorsun.
Se cravar no coração deixa-nos adormecidos.
- İçeri dalıyoruz.
- Avançamos. - Não.
- Dalışa hazırsın.
- Está pronto para mergulhar.
Kocam öldü, bir cenaze töreni ayarlamaya çalışıyorum ve adamlarınız evime dalıp açıklama bile yapmadan altüst etmeye başlıyor.
O meu marido morreu, estou a tentar fazer-lhe o funeral, o seu pessoal invade-me a casa e começa a devastá-la - sem uma explicação! - Sra. Brantson...
Ramus mortium, ölüm dalı...
Ramus mortium, o toque da morte.
Dalın üzerindeki ıslak metalik şey var ya...
Sabes aquele material metálico
Bakın yan dal asistanlığım altı ay sonra bitiyor.
A minha bolsa expira em seis meses.
Üniversitedeyken yan dal olarak Adli Bilimleri okumuştum.
Estudei Ciência Forense na faculdade.
Bir dal versene!
Arranjas-me um?
- Dal'da sarsak...
- Camaradas no Dal...
Hepimize üç dal kaldı.
Então são 3 para cada.
Üç dal.
Três bambus.
Uykuya dal.
Apenas adormece.
Bir dal.
Um ramo.
Üvez ağacından büyük bir dal koparacağım etrafına kurtboğan dolayacağım, ökse otuyla saracağım... -... ve onu senin...
Vou arranjar um monte grande de Cinza da Montanha, envolvê-la em acónito, enrolar tudo em azevinho e enfiá-lo pelo teu maldito...
Yani bu dal normal insanları da öldürebiliyor mu?
Então esta coisa pode matar pessoas normais?