Dağıl traduction Portugais
3,380 traduction parallèle
Dağılıyor. Kolay bir hayat mı istiyorsun?
Queres algo fácil?
Çok kolay dikkatin dağılıyor.
Distrais-te facilmente.
Bazen öyle dikkatim dağılıyor işte.
Às vezes, distraio-me.
Dağılın yoksa hepiniz tutuklanacaksınız.
Voltem ou serão todos presos.
Bir askerin dikkati dağıldığında dikenli tellerde bir delik açılıyordu ve Khrushchev'e bir tokat daha iniyordu.
Quando a atenção de um soldado era desviada por outros, um buraco era cortado no arame farpado e o Khrushchev levava outra chapada.
- Dağılın.
- Dividam-se.
Ters giden bir şey olursa, dağılıyoruz ve buluşma yerinde bir araya geliyoruz.
Se alguma coisa der para o torto, separamo-nos e reunimo-nos no ponto combinado, está bem?
Kısmi bir şey. Ama yağ alaşımı ve yüzey dağılımına göre resme en son dokunan kişiye ait.
É só uma parcial, mas com base na composição do óleo e das camadas, é da última pessoa a tocar na pintura.
Mavi ekip, dağılın.
Equipa azul. Espalhem-se.
Dağılın!
Espalhem-se.
Sen daha iyi yaparsın. Eğer dikkatin dağılırsa sadece ekrandakileri oku yeter.
Se te perderes, lê o que está no ecrã.
Ayrılın! Dağılın!
Separem, separem!
Yoksa dağılın artık.
Chega disso.
Dünyan dağılıyor ve duygular beslediğin iki kişiden birini seçmen gerekecek.
O seu mundo está a desmoronar-se, e terá que escolher entre os dois de quem muito gosta.
Dağılın.
Separem-se!
Dört şekilde dağılıyor.
Dividido por 4.
Vurulan kurbanının kan dağılımı yakın mesafeden ateş edildiğini gösteriyor.
O tiro que a tua vítima levou indica que foi de muito perto.
Polimer bir silah bir mermiyi ateşlemenin basıncına dayanamaz. - Kırılıp dağılırdı.
Uma arma de polímero não suportaria a pressão de disparar uma bala.
Sonra şöyle düşündüm : Ne güzel bir diziydi. Dikkatim dağılınca da korkumu unuttum.
E pensei, "Foi um episódio excelente"... e fiquei tão distraído que me esqueci que tinha medo.
Evan'ın aksanı yüzünden o kadar dikkatleri dağılır ki, hiç soru sormazlar.
Ficarão tão distraídas com o sotaque do Evan que nem farão perguntas.
İlgisi dağılınca işini yap, tamam mı?
Quando ele estiver distraído, fazes a tua parte. Se ele não se distrair, qual é o plano B?
Evet çavuşum! Şimdi dağılın!
Agora saiam daqui!
Biliyorum profesyonelce bir davranış değil ama dikkatim dağılıyor.
Isso não é nada profissional, mas eu estou distraído.
Hemen dağılın.
Dispersem rápido.
Ailesinin dağılışını izleyen dünyadaki tek çocuğun sen olduğunu mu düşünüyorsun, ve sonra yetimhaneye gönderilen, ve birkaç hafta sonra tek kardeşi tekmeler ve çığlıklarla gönderilen?
Julgas-te o único miúdo do mundo que viu os pais a afogar-se, foi enviado para um orfanato e, umas semanas depois, é-lhe tirado à força o único irmão que tinha?
Decoy Filosu, dağılıp bu uçakları uzaklaştırın.
Esquadrão Engodo, avancem e atraiam os caças.
Dağılın.
Separar.
Aramızdaki kültür dağılıyor.
A cultura está a desfazer-se à nossa volta.
Bu dağılım, son derece açık, şuradaki büyük tepe hariç.
A distribuição é extremamente homogênea, tirando este grande pico aqui. Nesta zona aqui.
Kalanlar bölgeye dağılın ve gözleriniz birbirinde olsun.
Os restantes, patrulhem o perímetro e olhem uns pelos outros!
- Çünkü saçım dağılır.
- Porque despenteio o cabelo.
Acele etsene lan. Amına koyduğumun... Dağılın.
Despacha-te, porra! Corram.
- Dağılın!
Espalhem-se!
Dağılın!
Desapareçam.
İlaç bünyede hızla dağılır mı?
Dissipa-se do sistema rapidamente?
Zavallı Noel Baba milyonlarca hediye dağıtıyor ve karşılığında bayat kurabiyeden başka bir şey almıyor.
Pobre Pai Natal, distribuis milhões de presentes e nunca ganhas nada em troca, exceto velhos biscoitos.
Bu kurum parlak cisimler dağıtmaya bayılır.
Neste lugar a adorar entregar objectos brilhantes.
Ayrılıp onları dağıtmalıyız.
É melhor separarmos-nos, dividam-nos.
Diğer kadınlar onurlu birer dul olurken ben köyün ödleğiyle tıkılıp kaldım. Kafamı dağıtmam lazım.
Outras mulheres tornaram-se viúvas honradas enquanto eu ficava amarrada ao cobarde da aldeia.
Hiçbir şey olmadı! Eğer dikkat dağıtma o ise asıl olay neydi?
Se foi distração, qual foi o evento principal?
Bu kadar küçük bir insan nasıl bu kadar dağınıklığa yol açar?
Como uma pessoa faz tanta confusão?
Artık dikkatimizi dağıtacak bağıran bir bebek de olmadığına göre hayat nasıl gidiyor bakalım?
Agora que já não há choro de bebé a nos distrair, o que tem sido feito de vocês, ultimamente?
Babasının küçük bir tesisatçılık işi var annesi de okulda yemek dağıtıcı.
Ele tem um pequeno negócio de canalização e ela é cozinheira na escola.
Onlar da garson kılığına girip 75 tane kırmızı kek dağıtacaklar.
Vão estar vestidos de fornecedores e vão entregar 75 queques Red Velvet.
Laf, dağıtım endüstirisinde hızlı yayılıyor.
As notícias correm no sector editorial.
Dağılın!
Dispersar!
Birisi gemide hap kaçakçılığı yapıyor ve şimdi de dağıtıyor.
Alguém contrabandeou as drogas a bordo, e agora está a vender.
Hitch yönetmenlik ücretinden feragat ediyor. Paramount sadece dağıtımını yapacak. Kârın yüzde 40'ı karşılığında.
O Hitch abre mão do cachê pela direcção e a Paramount somente distribui, em troca de 40 % dos lucros.
Etrafın biraz dağınık olduğunu biliyorum, ama bana güvenin. Yarınki açılış için her şey hazır olacak.
Gente, eu sei que é uma confusão, mas confiem em mim, tudo estará pronto para o lançamento amanhã.
40 yıl önce hiç yüksek bir dağ görmedim.
Antes dos quarenta, nunca tinha sido derrotado.
Karşılığında hem buradan çıkacaklar hem de altından bir dağ var!
Em troca, sair daqui... E uma montanha de ouro.