Derdim traduction Portugais
3,153 traduction parallèle
Birkaç hafta önce sorsan... bu bir temizleme işi derdim ama...
Se me tivesse perguntado isso há duas semanas, eu respondia que isto foi um trabalho de limpeza, mas...
Eğer birini seçmek zorundaysam laurus nobilis derdim.
Provavelmente laurus nobilis, se tivesse que adivinhar.
Sayın hakim, yavşaklık bir suç olsaydı Bay Zielinski'yi hapse atın derdim.
Meritíssima, se ser idiota fosse crime, diria para prenderem o Sr. Zielinski.
İmkansız olduğunu bilmesem ki bildiğime emin değilim Grace Beaumont kendine bilgisayar yapmış derdim.
Posso estar enganado, mas acho que não, diria que a Grace Beaumont construiu um computador. - Mas isso é...
Ona kralların köpeği derdim.
Chamavam-lhe o cachorrinho dos reis.
Eğer annen beni aklamamış olsaydı bir şey derdim ama, akladı.
Teria dito alguma coisa se a tua mãe não me tivesse ilibado, mas ela ilibou.
- Kocamı tanımıyorsun derdim.
Eu ia dizer que você não conhece o meu marido.
Bahse girecek olsam, 5'te 1 bu olayda şüpheli bir şeyler var derdim.
Se tivesse que apostar, diria que há uma probabilidade de 5 para 1 de que há alguma coisa de estranho naquele negócio.
Benim tek derdim hukuk fakültesine girmek.
Bem, tudo o que me interessa é entrar na faculdade de Direito.
Ortağı Evans'la konuşun derdim ama o da beş hafta önce bir hotel odasında ölü bulundu.
Dizia para falar com o seu parceiro Evans, mas ele foi encontrado morto num hotel há 5 semanas.
Doğu Sudan, darının vatanıdır ve bu fotoğraf beş, on yıl önce çekilmiş olsa "Evet, burası Doğu Sudan ve fotoğraf dün çekilmiş" derdim.
O milho miúdo é nativo do leste do Sudão. Se fosse há 10, 5 anos, podia ter acontecido ontem.
Ona kameralı vicdan derdim.
Chamava-o, muitas vezes, uma consciência com uma câmara.
- Tahmin edecek olsam başka birinin içinde derdim.
- Se eu tivesse que adivinhar...
Telefon et derdim ama ama şuan 30,000 feette güzel bir Merlot şarabı içiyordur.
Podia ligar, mas ela deve estar a desfrutar de um Merlot a 30,000 metros acima do chão.
Tahmin etmem gerekseydi ve orada oturmuş bundan bahsediyor olmakla beni buna zorluyorsun. Senin analitik becerilerini tehditkâr bulmuş derdim.
Se tivesse de dar a minha opinião, e por estar aqui sentada a falar sobre isso, obriga-me a tal, diria que ele considera as suas capacidades analíticas intimidantes.
Ne zaman senin hakkında bir yazı görsem, derdim "Harry, yazıyı gördün mü?".
Quando eu via artigos sobre ti, perguntava : "Harry, viste o artigo?"
Bu derdim değil.
Não é da minha conta.
Fiziksel bir ilişkiniz olsaydı, seks yaparken evlenme teklif et derdim.
Bem, se tu tivesses uma relação física, diria para a pedires em casamento durante o sexo.
Yok, eğer ben olsaydım şöyle derdim :
Não! Se fosse eu, eu dizia...
Böyle derdim.
Assim. E não!
Bilmesem biri bomba kurmuş derdim.
Se eu não achasse impossivel, diria que explodiram uma bomba.
Şanslısın derdim ama ben daha iyi bilirim.
Eu diria que estás com sorte, mas eu consigo fazer melhor.
Öğreniyorsun derdim.
Eu diria que estás a aprender.
Ben olsam Ruth Hanım için derdim.
Diria que é mais por causa da menina Ruth.
- Derdim yok.
- Nenhum.
Annene her zaman derdim : "Denise işimi devralacak kişi olacak."
Mas olhei para ele e ele agora está mais recetivo!
Eğer Depo'nun omurga mimarisini biliyorsam ki eminim hepimiz bildiğimden eminiz derdim ki şu an bozuk olan şeyi yani obje tespit sistemini tamir etmeye çalışıyorsun.
Se conheço a minha arquitetura de sistemas, e penso que concordamos que conheço, diria que temos que consertar o sistema de detecção de artefatos, - já que está podre.
Ölmeden önceki yapılacak listem benim derdim.
A minha lista de afazeres é assunto meu.
Daha çok beklersin derdim.
"Não sustenhas a respiração".
Eskiden olsa, şehri bölüştükleri günler olsa evet derdim.
Se fosse na época da divisão da cidade, podia dizer que sim.
Benim derdim sürekli beni baltalaman.
O meu problema é a maneira como continuas a minar-me.
Benim Stuart ile bir derdim yok.
Não tenho qualquer problema com o Stuart.
Ve ben ona şöyle derdim... - T-phone.
Eu chamava-lhe, Tphone.
Evet ama ben ona T-phone derdim işte.
É, mas eu chamava-lhe Tphone.
- Benim bir derdim yok.
- Qual é o teu problema? - Qual é o meu...
Şöyle derdim :
Bem, isto era o que eu diria...
Ben olsam buna hayır derdim.
Diria que aquilo é um "não".
Benim derdim kendime yeter.
Já tenho muitos problemas.
Bahis oynayan bir adam olsaydım, ki öyleyim üstüne Cumhuriyetçi lekesi düşürmek için Edison'ı destekleyecek, derdim.
Se eu apostasse e aposto, dizia que ele apoia o Edison. É muito simpático com ele, mesmo sendo republicano.
Seninle bir derdim yok. Ben sadece Schmidt'i istiyorum.
Não tenho problemas contigo.
Bana sorarsan geleneksel derdim.
É tradicional, como eu.
- Bu diyarda ben buna çifte kazanç derdim.
Neste mundo, isso chamam-se "lucro".
Genellikle Jess derdim.
- Normalmente, diria a Jess.
Normalde şöyle sert bir şeyler ısmarla derdim fakt bu sefer akşam yemeğine ne dersin?
Normalmente, pedia uma garrafa de alguma coisa forte, Mas... Que tal um jantar em vez disso?
Büyük ikramiye için iki numara derdim.
Eu apostava na opção número dois.
- Onlara, Yin ve Yang derdim.
Eu costumava chamá-los de Yin e Yang.
Benim derdim seninle değil Mordred.
Os meus problemas não são contigo, Mordred.
Neden bir derdim olsun ki?
Como poderiam ser?
Başka zaman olsa, "Bunu bir daha tekrarlama" derdim ama bugün, "Kaç kek istersin?" diye soruyorum ve 10'la 20 arasında bir rakam düşünüyorum.
Isso é uma arma? Ooh! Sim, eu não vou me entregar para a morte.
Benim derdim Monroe'ya yardım etmek.
Apenas em ajudar Monroe.
Benim derdim de bu zaten.
Precisamente.
derdin 40
derdi 359
derdin ne 136
derdi ne 17
derdin nedir 30
derdin ne senin 232
derdi ki 32
derdik 43
derdi ne bunun 19
derdiniz ne sizin 18
derdi 359
derdin ne 136
derdi ne 17
derdin nedir 30
derdin ne senin 232
derdi ki 32
derdik 43
derdi ne bunun 19
derdiniz ne sizin 18