English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ D ] / Diye düşünmüştüm

Diye düşünmüştüm traduction Portugais

3,041 traduction parallèle
Beraber bir geleceğimiz olur diye düşünmüştüm.
Eu pensava que podíamos ter um futuro.
Tam olarak ne olduklarından emin bile değildim. Bir kraliçe arıyı onlara verirsem yeni bir arım olur diye düşünmüştüm. Arılarım bir arı daha artacaktı.
Eu não tinha a certeza exata da espécie, pensei, encontro a rainha e substituo por outra menos agressiva, porque essas abelhas foram simplesmente malvadas.
Pastayı Nellis'in kutusuna koyar ve ona verirsem biraz yararı olur diye düşünmüştüm.
Pensei que se colocasse o bolo na caixa, e lhe desse, talvez ele me fizesse um favor.
- Bilmem ki. Birazcık üzülürsün, sonra da benim özgür kalması gereken bir aygır olduğumu anlarsın falan diye düşünmüştüm.
Não sei, talvez que ficasses um pouco chateada, mas que depois chegasses à conclusão que sou um garanhão que tem de ser livre.
Kusura bakma, insanlar çift olduğumuzu bilirse iyi olur diye düşünmüştüm.
Desculpa, pensei que seria giro se as pessoas soubessem que somos um casal.
Wendell çaldığı şeyi Gemini'nin içerisine saklamıştır diye düşünmüştüm.
Pensei que o Wendell tinha escondido o que roubou...
İlginçtir, ben de bir iki konuyu kavuşturmak için en uygun vakit budur diye düşünmüştüm.
Tem graça, porque acho que é a melhor altura para esclarecer coisas.
Yarın, Santa Monica iskelesinde öğle yemeği yeriz diye düşünmüştüm. Sonra da plajda bir yürüyüşe çıkarız.
Bom, estava a pensar em irmos almoçar amanhã no Paredão de Santa Mónica e dar um passeio pela praia.
Derste eğleniyorsun diye düşünmüştüm.
Pensei que gostasses das aulas. Aqui está.
Kızınız gelmiştir diye düşünmüştüm.
Pensei que estivesse aí a sua filha.
Onu gelip bizzat görmen iyi olur diye düşünmüştüm.
Pensei que vê-lo por si mesmo seria melhor.
Önce biraz pratik yaparız diye düşünmüştüm.
- Podíamos treinar primeiro.
Binadaki bütün kahveyi içtikten sonra biraz ilerleme kaydedersin diye düşünmüştüm.
Pensei que tinhas terminado após acabares com o café do edifício.
Başka birilerini tutarsın diye düşünmüştüm- -
Pensei que tivesse alguém que...
Dava dosyasını DPD'de tekrar işleme sokarım diye düşünmüştüm.
Eu pensei que talvez pudesse re-direccionar o arquivo do caso através do DPD.
Yardım etmemizi istersin diye düşünmüştüm.
Pensei que fosses ficar feliz com a nossa ajuda.
Önemli değildir diye düşünmüştüm.
Achei que não fosse importante.
En azından bir soygunda ölürsem sigortadan ona para kalır diye düşünmüştüm.
Pensei que ela podia receber dinheiro do seguro se eu morresse num assalto.
Odada televizyon izliyordur diye düşünmüştüm ama sabah uyandığımda- -
Pensei que estava a ver TV, mas quando me levantei de manhã...
Bu konuda daha yetişkin biri gibi davranırsın diye düşünmüştüm gerçek ailenin, sana yaptığını göz önüne alarak ama yanılmışım.
Pensei que fosses mais maduro do que isso, considerando o que os teus pais fizeram contigo, mas acho que não.
Bu seni sevindirir diye düşünmüştüm.
Pensei que isto... Pensei que isto te deixaria feliz.
Ketamine onu ehilleştirir diye düşünmüştüm.
Oh, eu pensava que a cetamina era para o enfraquecer.
Seni bebek sahibi bir aktris diye düşünmüştüm.
Pensei que fosses uma atriz com o seu bebé.
Yanında koruman olur diye düşünmüştüm.
Pensei que tivesse alguma protecção.
Ama ben kiliseye gideriz diye düşünmüştüm.
Mas eu pensei que íamos à igreja.
O dosyaları geri alabilirsem onu durdurabilirim diye düşünmüştüm. Tıpkı onun söz verdiği gibi hikayemi ortaya çıkarabilecektim.
Achei que se apanhasse os ficheiros, podia impedi-la e conseguia... ter o exclusivo da história, como ela prometeu.
Onunla tanışmanı hep.. bir kahve içeriz yada kahvaltı yaparız falan diye düşünmüştüm.
Imaginei que o nosso primeiro encontro fosse num café da manhã ou num lanche.
Bu seni mutlu eder diye düşünmüştüm.
Pensei que ficasses mais feliz com isto.
Biliyorum ama saat tam beş olduğunda seninle burada olmak keyifli olur diye düşünmüştüm.
Eu sei, mas achei que ia ser divertido estar contigo quando desse as 17h.
Daha büyük görünür diye düşünmüştüm.
Esperava algo maior.
- Anahtar kaydı. Gelip öpersin de geçirirsin diye düşünmüştüm.
Pensei que podias vir aqui dar um beijinho, e melhorá-la.
Gülersin diye düşünmüştüm.
- Pensei realmente que te ias rir.
Oraya varmadan bir çaresine bakarız diye düşünmüştüm.
Pensei que encontrássemos outra forma, antes de lá chegarmos.
Geçer diye düşünmüştüm ama kötüleşiyor.
Pensei que desapareceria, mas... Só está a piorar.
Biz yokken bir şeyler çıkar diye düşünmüştüm ama çıkmamış.
Achei que poderia ter aparecido algo enquanto estávamos fora, mas não apareceu.
Etkiyi güçlendirir diye düşünmüştüm.
Achei que comporia o efeito.
- Millie'yle. Bilardo gecendi. Dert etmezsin diye düşünmüştüm.
Com a Millie, era a tua noite de snooker, pensei que não fazia mal.
İstersin diye düşünmüştüm.
- Pensei que iria querer.
Sinirdeki boşluk miktarını gördüm bu yöntemin daha karmaşık olduğunu da biliyorum ama sinir nakli daha iyi olabilir diye düşünmüştüm.
Vi os danos no nervo. Sei que é uma loucura, mas acho que um enxerto era melhor.
En azından polis alır diye düşünmüştüm.
Pensei que, pelo menos, a policia o prende-se.
Özür dilerim, Hanımefendileri biliyordur diye düşünmüştüm.
Desculpe, julguei que a senhora soubesse.
Yedikten sonra Dr. Clarkson'ı da çağırırız diye düşünmüştüm.
Pensei mandar chamar o Dr. Clarkson depois de termos jantado.
Aslında, bir arkadaşım çok yakında kalıyor. Ona telefon edebilirim diye düşünmüştüm.
Há um amigo meu que está alojado bastante perto daqui, e estava a pensar ligar-lhe.
Eğer beni tanırlarsa, beni severlerse,... daha kolay benim tarafımda olurlar diye düşünmüştüm.
Achei que, se me conhecessem, e até gostassem de mim, podiam aceitar melhor que estivesse ao meu lado.
Ben de bununla birlikte gerçekte var olan sıkıcılığını ortaya çıkarıp, seyahatlerini falan yazar diye düşünmüştüm ama...
Pensei que ela ia começar a revelar a sua verdadeira natureza chata e escrever diários de viagem ou assim, mas não.
Ben de ilgini çeker diye düşünmüştüm.
Sim, achei que ficarias interessado.
Yok, buna istekli değilsindir diye düşünmüştüm. Neye?
- Não pensei que fosses disso.
Beni sevgili Audrey'nize sunmaya can atarsınız diye düşünmüştüm.
Achei que ficariam entusiasmados por presentear-me à vossa preciosa Audrey.
Olanlardan sonra bir süreliğine sorunlardan uzak durursun diye düşünmüştüm.
Depois do que aconteceu, eu pensei que não quisesses saber dos Problemas por uns tempos.
Sandalyeye aittir diye düşünmüştüm.
Estava nas costas da cadeira.
Sonra da üniversiteye gidecek diye onu tekrar kaybedeceğimi düşünmüştüm.
Depois, pensei que a fosse perder outra vez para a faculdade.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]