Haksız mıyım traduction Portugais
1,727 traduction parallèle
Ama bu müşterilerin isimleri herkes tarafından bilinmeden olmuyor haksız mıyım Bayan Sharma?
Não sem que os nomes dos clientes passem para o registo público. - Não é verdade, Mrs. Sharma?
Mükemmel birine benziyorsun. Haksız mıyım?
Parece ser perfeito.
Hayatını yaşamalısın. Haksız mıyım?
Há alguma coisa na vida que seja?
Onlar, aşağıda çamurla boğuşup, siz pis domuzlarla uğraşmak zorunda değiller tabii. - Haksız mıyım ya?
Não estão aqui em baixo, na lama, frente a frente com vocês, humanos nojentos.
Haksız mıyım? İş için mükemmelsin.
É perfeito para o trabalho.
Haksız mıyım?
Certo?
Eminim yardımıma ihtiyacın yoktur, haksız mıyım?
De certeza que não precisas da minha ajuda, certo?
Anne, bir yerlerde bir sınır olmalı, haksız mıyım?
Mãe, há limites. Não há?
Haksız mıyım?
Não muda?
Haksız mıyım, Bay Tifford?
Não merecia, Sr. Tifford?
Seni adam öldürmekten suçlu buluyorum. Haksız mıyım? Ayrıca kadın ne düşünecek diye de endişelendin.
Acabei de te acusar de homicídio mas estás mais preocupado com o que ela pensa.
Bay Brody'nin, tanığın ifadesinin bu sözde cinsel ilişki ile satın alındığını söyleyeceğini tahmin ediyorum, haksız mıyım Bay Brody?
Imagino que Mr. Brody diria que o depoimento da testemunha foi comprado com as alegadas relações sexuais. Correto?
Demek istediğim ; bu Loker'ın suçu değil, haksız mıyım?
O que quero dizer é que a culpa não é do Loker, certo?
The Big Bang Theory'e çok gülmüyorum ve sorunun televizyonda olduğunu düşündüm, haksız mıyım?
Sabe, continuo a não me rir ao ver "The Big Bang Theory", e pensei que tem que ser da televisão, sabe?
Çocuk oyuncağı değil, haksız mıyım?
Não é fácil, pois não?
Meth'imin kalitesiz olduğunu söylemiştin, haksız mıyım?
Disse que o meu produto era inferior, não foi?
Haksız mıyım?
Não foi?
Böyle bir meblağı taşımanın en iyi yolu bu, haksız mıyım?
É a melhor forma de transportar riqueza, certo?
Haksız mıyım?
Tenho razão?
Haksız mıyım? Hiç de bile.
- Estou correcto?
Geriye bir şey kaldıysa ilk bakacağımız yer orası olmalı. Haksız mıyım?
Se ainda há algo de pé, deve ser lá, não achas?
Cidden. Haksız mıyım?
Não estou certa?
Bölüme açılmış bir dava mutlaka vardır dedim, haksız mıyım?
Acho que há sempre um processo contra todos os departamentos, não é?
Sadece bu aralar yaşadıkları kolay şeyler değil, haksız mıyım?
A situação tem sido difícil, não tem?
Yani, kızların yüzünü güzeltebileceği çok seçenek var. Haksız mıyım?
Miúdas sabem muito mais do que apenas encobrir, certo?
Haksız mıyım?
Então e que tal?
Haksız mıyım?
Estou certo? É um local lindo o que escolheu.
Geçen gece senin çöpten çıkardığına çok benziyor, haksız mıyım?
Parte de um. Muito parecido com o que encontrou no lixo a noite passada, não é?
Bana mantıklı geldi. Haksız mıyım, Bayan Lockhart?
Faz sentido, não faz, Ms. Lockhart?
Haksız mıyım yani?
O quê? Tenho razão?
Muhtemelen bir sürü kız, haksız mıyım?
- Muitas mulheres a fazer-nos companhia.
Sadece nasıl isteyeceğini bilmiyorsun. Haksız mıyım?
Só não a sabes pedir.
Ağzını sıkı tut, bu savaştaki yerini iyi seç kimse ne olacağını bilemez, haksız mıyım?
Ficar calado, escolher um lado nesta guerra, porque nunca se sabe.
- Haksız mıyım, Suze?
Não é verdade, Suze?
Haksız mıyım?
Estou errada?
Sembolik mi olmuş? İyi bir anne olmadığımı biliyorum ama hiçbir zaman geç değildir, haksız mıyım?
Eu sei que não tenho sido a melhor mãe, mas nunca é tarde demais, pois não?
Ama o zaman da olay çıkmış olur, haksız mıyım?
Certamente que isso daria nas vistas, certo?
Haksız mıyım millet?
Não é assim, pessoal?
- Haksız mıyım?
- Não tenho razão?
Orada tanışmış olmalılar, haksız mıyım?
Foi lá que se conheceram, não?
Haksız mıyım?
Estou certo?
Muhtemelen şu bileği kuvvetlendirici şeylerden kullanıyordu haksız mıyım?
Provavelmente usava aquilo que deixa o pulso forte, certo?
Haksız mıyım?
Estou certa?
Hepimizin kendince sırları var, haksız mıyım?
Todos temos os nossos segredos, não é verdade?
Senin gibi savaşçı değilmiş o halde, haksız mıyım?
Ele não era um lutador como tu, é isso?
Eğer senin için problem varsa, bu kadarı sana fazla geliyorsa belki de teşkilattan ayrılmalısın, haksız mıyım?
Se há algum problema, se for demasiado para ti, talvez devas considerar e, entrares de licença.
Haksız mıyım?
- Olhe só. - Ora, obrigado.
Haksız mıyım oğlum?
Tenho um cão tramado. Não é, amiguinho?
Bizler bu ülkenin vatandaşlarıyız ve Omar Morales'in haksız yere tutuklanmasını protesto için, anayasanın bize verdiği toplanma hakkımızı kullanıyoruz.
Nós somos cidadãos legais deste pais a demonstrar os nossos direitos da 1ª Emenda para uma assembleia pacífica de formas a protestar contra a detenção à margem da lei de Omar Morales.
Ben "evet" diyeceğim, sense "hayır". Ama ben haklıyım, sen haksız.
Bem, eu digo que sim, tu dizes que não, mas tenho razão... e tu não.
Haksız mıyım?
Estou errado?