Haksızlık traduction Portugais
2,415 traduction parallèle
Ama bu haksızlık
Isso é tão injusto.
Şu anda tek düşünebildiğim Kitty, Ve bu bebeğe ve sana haksızlık olur.
Neste momento, tudo o que consigo fazer é pensar na Kitty e isso não seria justo para um bebé ou para ti.
İyiyi gördüğüm zaman hala tanıyabiliyorum. William sana haksızlık etmiş olabilir ama O öldü, Dennis.
Mesmo que o William te tenha tramado, ele já morreu, Dennis.
Onu da düşündük ama Andy Lau'ya haksızlık etmeyelim dedik.
Nós pensamos acerca disso... mas decidi que não seria justo com o Andy Lau.
Anlıyorum ama kız arkadaşımın robotunuzla oynaşması haksızlık değil mi?
Entendo. Mas é justo que a minha namorada está a ser tocada por um robô?
Ona haksızlık olmaz mı?
Achas que lhe seria justo?
Bunları sil baştan yaşaması haksızlık.
Não é justo que ele tenha de voltar a passar por isto.
Haksızlık ediyorsun.
Isso não é justo.
en büyük haksızlık hangisidir?
Qual será a maior injustiça?
- Bu haksızlık!
- Estás ser injusta.
Şu haksızlık karşısında öfkelenme dürtüsünü gördün mü?
- Vês essa indignação pelas injustiças?
Bu haksızlık.
Não é justo.
- Bu haksızlık.
- Não é justo.
Haksızlık etme, onunla sen de yiyiştin.
Vá lá. Também curtiste com ele.
Değilsen, birden yabancı olması haksızlık değil mi?
Se não for, é justo que ele se torne um desconhecido para ela?
Bu haksızlık ve siz de bunu biliyorsunuz.
- Não é justo e você sabe disso.
Haksızlık bu.
Não é justo.
Bu haksızlık.
Não é justo!
Senin çocuğa haksızlık edildiğini düşünüyorsan git, Adli Destek Servisi'nden Howard Brightman ile konuş.
Julga que o seu miúdo foi lixado? Fale com o Howard Brightman da Assistência Legal.
Bu haksızlık ama!
Isto é muito injusto.
- Neden haksızlık yapıyoruz sanıyor anlamadım.
- Acho que não estamos a ser injustos... - Querido...
Bu haksızlık.
- Deixa-me falar com ele.
- İşte saygısızlık budur. - Haksızlık ediyorsunuz.
Isso não é justo.
Bu haksızlık. Bakmıyordum.
Não é justo, não estava atento.
Bu tamamıyla haksızlık.
Isto é totalmente injusto.
Bu kıza çok haksızlık etmişim.
Tinha outra imagem desta rapariga.
- Bire iki, bu haksızlık!
- Duas contra uma, isso é injusto.
Çünkü senin kocana, benim de karıma haksızlık bu!
Não é justo com seu marido, ou minha esposa Está brincando comigo.
Bu haksızlık.
Isto não está certo.
Anneme haksızlık etmiş olurum.
Não é justo para a mãe.
- Haksızlık yapılsa bile şikâyet etmez ve sabırla bunu göğüsler.
Mesmo quando ocorre a injustiça, não reclama e tem paciência.
Haksızlık bu.
Que injusto.
Haksızlık yaptın.
Não é justo.
Kıpırdama! Haksızlık bu.
Não é justo.
Bu haksızlık.
Não é correcto.
Haksızlık bu. Bay Maynard.
- Querias.
Haksızlık bu.
- Não é justo, sabes.
Tamamen haksızlık.
Não é justo.
Ne? Haksızlık bu!
Não é justo!
- Ben sadece... - Seni burada istemediğim halde benimle vakit geçirmek istemen haksızlık.
Não é justo ficares a pedir-me para... passar tempo contigo quando nem te chamei para vires aqui.
Ciddiyim, aptallık haksızlık ve gaddarlık cisimleştirilmiş burada, bu sığınakta.
Falo a sério, a estupidez, a injustiça e a terrivel desumanidade... estão todas materializadas aqui, neste'bunker'.
Bu çok büyük bir haksızlık.
Isto é um ultraje.
Ama bu haksızlık, biz hepimiz özgürüz.
Mas isso é escandaloso! Somos todos inocentes!
- Haksızlık ediyorsun.
- Não é justo, não é verdade.
Büyük haksızlık!
É mesmo injusto!
Haksızlık bu.
Pois é, não está certo.
Bu haksızlık!
Isto é tão injusto!
- Sam, haksızlık etme.
- Sê justo.
- Haksızlık yapıyorsun.
- Isso não é justo.
Ama bu haksızlık!
Isso não é justo!
Bu haksızlık.
É Shabat.