Hayatta kalmak traduction Portugais
1,712 traduction parallèle
Hayatta kalmak isterseniz, sizi buradan çıkartabilirim.
Se quiserem continuar vivos... Eu tiro-vos daqui!
Hayatta kalmak istiyorsan kaç.
Corre. Corre pela tua vida.
Hayatta kalmak istiyorsan kaç, derken.
O que queres dizer, correr pela minha vida?
Hayatta kalmak ya da ölmek.
A nossa sobrevivência ou morte.
Hayatta kalmak.
- Sobreviver.
Beck, hayatta kalmak istiyorsan, beni izle.
Se queres sobreviver, Beck, segue-me.
Hayatta kalmak istiyorsanız, doğaçlama yapmaya razı olmalısınız.
Se queremos sobreviver, temos de ser capazes de improvisar.
Hayatta kalmak istiyorsanız,... zorla girilmeyi fark edebiliyor olmalısınız.
Se quisermos manter-nos vivos, temos de reconhecer os sinais de um arrombamento.
daha izole edilmiş, daha küçük adalarda hayatta kalmak daha da zordur. Ve adalar okyanusunda, küçük bir ada biraz farklıdır
Quanto menores e isoladas, mais difícil será sobreviver e neste oceano de ilhas, há uma pequena que se destaca.
Anutanlılar ihtiyaçlarının çoğu için denize bel bağladıklarından. Bunlar olmadan, bu insanlar burada hayatta kalmak için zorlanırlardı.
Sem elas, essas pessoas lutariam para sobreviver aqui, já que o mar de Anutans satisfaz muitas de suas necessidades.
Hayatta kalmak için omzunu feda ediyorsun.
Desististe do ombro para sobreviver.
Hayatta kalmak için dövüşür, onun eğitimi budur.
Ele luta para sobreviver, é esse o seu treino.
Bu, hayatta kalmak.
É pela sobrevivência.
Hayatta kalmak için gerekeni yapmalısın.
Fazes o que for preciso para sobreviver.
İç kanaması var hayatta kalmak için kana...
Ela teve hemorragia interna, precisa de sangue para...
Siz uyumlu böbrek beklerken Sarah üç acı dolu yıl hayatta kalmak için savaştı.
A Sarah lutou para sobreviver durante três horríveis anos, enquanto esperavam por um doador compatível.
Hayatta kalmak için öldürmediğini söylemiştin.
- Disseste que não matas para sobreviver.
Hayatta kalmak için öldürmediğini söylemiştin.
Disseste que não matas para sobreviver.
Buna hayatta kalmak deniyor.
Chama-se... Sobrevivência. Mas esqueci-me...
Karada veya okyanusta, baktığınız her yerde,... hayatta kalmak için verilen bu olağanüstü mücadelelerinin örneklerini görebilirsiniz.
Para onde quer que se olhe, em terra ou no mar, há exemplos extraordinários do que os seres vivos são capazes para se manterem vivos.
Fakat bu adamlarla ortak olduğun bir nokta var o da yarın savaşabilmek için hayatta kalmak değil mi? Bir gün eve dönebilme umudun var içinde.
O que tens em comum com estes tipos é que tudo se resume a sobreviver ao dia de hoje, na esperança de que, em breve, possam voltar para casa.
Fakat dünyanın diğer yerlerindeki sürüngen ve amfibiler için hayatta kalmak, çok daha zordur.
Mas para o resto dos répteis e anfíbios, a sobrevivência é uma luta bem mais árdua.
İşte bunun gibi tuhaflıklar, sürüngenlerin ve. amfibilerin neden hâlâ hayatta kalmak konusunda bu kadar başarılı olmalarının nedeni.
Estranhas inovações como esta são uma das razões pelas quais os anfíbios e os répteis ainda conseguem prosperar.
Yaşam şartları zorlaştığında, hayatta kalmak için buna mecburlar.
E, em épocas difíceis, eles têm de fazê-lo, se quiserem sobreviver.
Hayatta kalmak için olağanüstü çeşitlilikte yöntemler geliştirmişlerdir.
Desenvolveram uma gama extraordinária de técnicas de sobrevivência.
Fakat bu tuhaf ağacın hayatta kalmak için bir stratejisi var.
Mas esta estranha árvore tem uma estratégia para sobreviver.
Ağaçlar beş ay boyunca - 40 dereceye varan soğuklarda hayatta kalmak zorunda.
As árvores têm de sobreviver a temperaturas que atingem os 40 graus negativos durante cinco meses.
Eğer ağaç tepelerinde hayatta kalmak istiyorsa,... öğrenmesi gereken bazı kritik beceriler var.
Há outras capacidades cruciais que ela tem de adquirir para sobreviver nas copas das árvores.
Şu anda yapabileceğimiz en önemli şey hayatta kalmak.
A coisa mais importante que podemos fazer agora é mantermo-nos vivos.
Sadece hayatta kalmak için yapmak zorunda oldukları şeyi yapıyorlar.
Elas só estão a fazer o que precisam para sobreviver. Certo?
Hayatta kalmak için yapmam gerekeni yapıyordum.
Estava apenas a lutar pela sobrevivência.
Hayatta kalmak istiyorsanız öldürmeye başlayın.
Precisa de começar a matar se quer continuar vivo.
Bu üsteki herkes, her biriniz hayatta kalmak için savaşıyorsunuz.
Todos nesta base, todos vocês, estão a lutar pela sobrevivência.
Hayatta kalmak için ne gerekiyorsa yap.
A gente faz o que é preciso para sobreviver.
Bu ülke eğer hayatta kalmak istiyorsa değişmeli.
O País deve mudar para sobreviver.
Biyografi olmayacak zaten, hayatta kalmak ve doğuştan erdemli olmaktan bahsedecek.
Não é uma biografia, fala do triunfo sobre a adversidade e da bondade. Sim, claro.
Her canlı gibi, hayatta kalmak.
O que toda espécie quer... sobreviver.
Seni hayatta kalmak ile cezalandırıyorum.
Eu condeno-te à vida.
Yalnızca hayatta kalmak için öldürdüm.
Matei apenas para sobreviver.
Hayatta kalmak için gereken gücü kendimizde bulmalıyız!
Arranjaremos forças para ultrapassar isto.
Hayatımız için mücadele veriyoruz. Hayatta kalmak dışında hedefiniz nedir?
Matamos porque nos matam a nós.
Hayatta kalmak için doğal seçimler, aynı insanlar gibi.
A natureza selecciona pela sobrevivência, o homem, pela aparência.
Geride bırakmış gibi yapabilir ittifak hakkında gösterişli sözler edebiliriz ama hayatta kalmak...
Podemos fingir que ultrapassámos isso, falar com elevação sobre uma aliança, mas se isto é aquilo a que chegou a sobrevivência...
Ama hayatta kalmak için diğer yarısına da ihtiyacımız var.
Mas nós precisamos da outra metade para sobreviver.
Hayatta kalmak için bizim de onlara ihtiyacımız var.
Precisamos delas para sobreviver.
Şimdi yine hayatta kalmak için koşuyorum.
Agora corro para salvar a minha vida de novo.
Hayatta kalmak istiyor musun? Üzerimden geçmeden önce iki tarafa da baksan iyi edersin.
Se queres continuar vivo, é melhor olhares para todos os lados antes de me atraiçoares.
Yaptığı ve yapmaya devam ettiği hataları hayatta kalmak için yaptı.
Os erros que ele cometeu e continua a cometer... ele tem de sobreviver.
İnsanlık ile medeniyet, can almak ve hayatta kalmak adına bir sürü yol geliştirdi.
O homem e a civilização trouxeram mais formas de tirar a vida humana do que qualquer outra função necessária para a sua sobrevivência.
Hayatta kalmak için.
- Para estar vivo.
Bir hafta kalmak mı. Sadece bir gün hayatta kalmayı dene.
Fica uma semana, tente sobreviver um dia.
hayatta kalmak için 17
kalmak istiyorum 46
kalmak mı 16
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
kalmak istiyorum 46
kalmak mı 16
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatımda 29
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayata 34
hayat dolu 30
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatımda 29
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayata 34
hayat dolu 30