Kalmak mı traduction Portugais
1,944 traduction parallèle
Hayatta kalmak mı?
Sobreviver? Jesus Cristo.
Kalmak mı istiyorsun?
- E agora tu queres ficar?
Kalmak mı istiyorsun?
Quer ficar? Deixa-me dizer-te...
Ya da akşam yemeğine kalmak mı istersiniz?
Ou fique para jantar.
Burada kalmak mı?
Ficar aqui?
Kalmak mı istiyorsun, kal o zaman.
Se queres ficar, fica.
Kalmak mı?
Vou...
- Kalmak mı istiyorsun? - Ne o, kızı duymadın mı?
Queres ficar?
Bu çılgın kasabada kalmak mı yoksa dahi çocuğu kurtarmama yardım etmek mi istiyorsun?
Ficas na Aldeia dos Malucos ou ajudas a salvar o totó?
Bu gece hayatta kalmak istiyorsan planımıza sadık kalmalısın.
E se quiser sobreviver esta noite, vai fazer exactamente o que lhe disser.
Sanırım zehirli gaz tesisine neden gittiğini açıklamak zorunda kalmak istemedi.
Não me quis explicar por que ia para uma fábrica de gás venenoso.
Burada kalmak mı?
Alojá-lo?
Eğer hayatta kalmak istiyorsan, sana ne dersem onu yapacaksın, anladın mı?
Por isso, se queres sobreviver, vais ter de fazer exactamente o que eu te disser. Percebeste?
Bak, şimdi yapacağımız en iyi şey, birlikte kalmak, tamam mı?
Olha, provavelmente é melhor ficarmos juntos, está bem?
Sen içindeki duba seviciyi ortaya çıkarırken benim burada sıfır beden kalmak için canım çıkıyordu.
Eu ando a matar-me para chegar a um tamanho 34. e tu andas por aí, a descobrir o teu amor pelas gorduchas.
Greta kalmak istiyorsa bundan memnuniyet duyarım. - Kalıyorum.
Se a Greta quiser ficar, eu gostaria de tê-la aqui.
Trafiğin yoğun olduğu saate kalmak istemezsiniz sanırım.
Vão querer ir antes da hora de ponta.
Bize yalnız başımıza kalmak için birkaç dakika verin, olmaz mı?
Dá-nos uns minutos a sós, está bem?
Birkaçımız kalmak zorundaydık çünkü gidecek başka yerimiz yoktu.
Ficaram uns poucos que não tinha, para onde ir.
Bir gece daha mı kalmak istiyorsunuz?
Querem ficar mais uma noite?
Kapı kapandığında, savaş bitene kadar burada kalmak zorunda kalacağımız gerçek.
Quando a porta se fechou, percebi que tínhamos de ficar ali até a guerra acabar.
Ama birisinin geri dönüp hava desteği çağırması gerek. Çünkü ben O'Connor ile kalmak zorundayım.
Mas alguém tinha que voltar para pedir o apoio aéreo, porque eu tive que ficar com o O'Connor.
Otellerde kalmak ve çalışmak benim uzmanlık alanım sayılır.
Bem, a minha especialidade é estar em resorts e também reclinar-me.
Ana binada kalmak istemedin. Umarım burayı beğenirsin.
Você não quis ficar na casa principal, então, espero que goste desta aqui.
Tanrım, Ian. Bu evde hamile kalmak için o çok kadar hafta sonlarımızı harcadık ki.
Ian, eu passei tantos fins de semana nessa casa tentando engravidar.
Dürüst olmak gerekirse bütün bu giysileri satın almak zorunda kaldım. Motelde kalmak isteyen de sendin.
Bem, para ser sincero, tive que te comprar as roupas e foste tu quem quiseste ficar no Motel.
- Siz sağ olun. Dinle bu benim kartım, bilirsin işte yalnız kalmak istemediğin anlar için.
Ouça... tem aqui o meu cartão, para quando não quiser estar sozinha.
Sanırım sağ kalmak için şu brokoliyi yemeliyim.
Acho que vou ter de comer aqueles brócolos para sobreviver.
Jenny gece orada kalmak zorunda mı?
Ela teria de passar a noite?
En çok ihtiyacımız olan şeyi çalmak ve görmek için burada kalmak.
Rouba o que mais precisamos e fica por aqui para se vangloriar.
St. Louis'de kalmak isteyen ben olduğum hâlde annemin beni bırakıp gitmesine şaşırmıştım.
O Bob chegou a ligar-te por causa da tua carrinha? Mesmo sabendo que lhe tinha dito que queria ficar em St. Louis, fiquei surpreendido quando a minha mãe partiu sem mim.
Burada mı kalmak istiyorsun?
Queres ficar aqui?
2,5 yıl hayatta kalmak için savaşmıştım.
Durante dois anos e meio, lutei para sobreviver.
Şey, bu gemiyi sadece içinde kalmak için tasarlamamıştım.
Bem, não projectei ficar.
Biliyorsun, annen bizimle kalmak isterse başımızın üstünde yeri var.
A tua mãe é mais que bem-vinda para ficar connosco, se quiser.
Ben burada kalmak zorundayım.
Tenho de ficar aqui.
Sanırım sadece yalnız kalmak istedi.
Acho que o que ele precisava era de espaço.
Hep öyleydim ancak zinde kalmak için tekrardan koşu yapmaya başladım.
- mas acabei de fazer uma grande corrida.
Sen bizim en büyük başarımızsın ve seninle bağlantıda kalmak istiyoruz.
És o nosso maior feito e queremos garantir que temos uma relação contigo.
43 yaşındayım ve bunun için biraz gencim, doktorum dedi ki eğer hamile kalmak istiyorsam dün kalmış olmalıymışım hatta beş yıl önce.
Tenho 43 anos e sou um pouco nova para isso, e o médico disse que se quisesse engravidar, devia tê-lo feito ontem ou... há cinco anos.
Birine veda etmek istiyorsan, yüz yüze kalmak istersin sanırım, yanılıyor muyum?
Penso que deixasses alguém pendurado, irias querer vê-lo frente-a-frente, não ias?
Bak, eğer bir gece daha kalmak istiyorsak otele tekrar kayıt yaptırmamız lazım.
Olha, temos de nos voltar a registar no hotel, se vamos ficar outra noite.
Aslında hayatta kalmak... İhtiyacım olan her şey bu.
É tudo que precisamos para sobreviver.
Hayattaki en büyük korkumun yalnız başıma kalmak olduğunu sanırdım.
Costumava pensar que a pior coisa na vida era acabar sozinho.
Ama artık mecbursun. Çünkü Brian olgunlaşıp birlikteliğin ne anlama geldiğini birini sevip de ona ihanet etmek arasında mekik dokumak olmadığını tam tersine sürekli sevdiğinin yanında olup ona hep sadık kalmak olduğunu anlayana kadar, onu geri almayacağım.
Mas vais ter que morar, porque até que o Brian cresça e perceba que estar num relacionamento não significa ziguezaguear entre salvar e trair alguém, mas, que é estar continuamente presente e continuamente fiel, não vou aceitá-lo de volta.
İhtiyacım olan yalnız kalmak değil.
Não quero ficar sozinha. Preciso de pressão.
New York'ta kalmak istersen şirkette sana yer ayarlarım.
Se quiseres continuar em Nova Iorque, arranjo-te um lugar na empresa.
Eğer yapsaydım 2 hafta yatakta kalmak zorunda olacaktın.
Se eu pudesse, fazia-te ficar na cama duas semanas.
Jax'ı hamile kalmak için kullandığımı mı düşünüyorsun?
Achas que ando a usar o Jax para engravidar?
Öyleyse hayatta kalmak için tek şansımız böyle düşünmelerine izin vermek olur. Tamam mı?
Se assim for, a nossa melhor hipótese de sobrevivência é deixá-los pensar que é verdade, certo?
Açıldığında da tarafsız kalmak için kararı ikinize bıraktım.
E quando isto aconteceu decidi deixar isso para ti e o Sock e manter-me neutro.