Huzur traduction Portugais
5,075 traduction parallèle
- Huzur içinde git.
Vá na paz de Cristo.
Hindistan, dünyanın en huzur dolu ülkesidir.
Índia, o país mais espiritual no mundo.
Ve cennette huzur bulmanı istiyorum.
E quero que encontres a paz no Céu.
Huzur için yemek yapmak istediğimi mi?
Que eu gostava de fazer o jantar em paz?
Huzur içinde yatsın bu arada.
R.I.P., já agora.
Şimdi huzur içinde ölebilirim.
Agora já posso ir em paz.
Ne kadar huzur verici...
Tão sereno.
Huzur sonsuza dek sürmeyecek.
Serenity não vai durar para sempre.
Bunu diyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama bir kez olsun her şeyin huzur dolu olduğu yere gelmekten memnunum.
Nunca pensei dizer isto, mas estou contente por estar de volta onde está tudo pacífico, para variar.
Huzur içinde mi?
Ele está em paz?
Eğlence... Ve huzur.
Alegria... e serenidade.
Oh, burada hiç savaş yok, usta, sadece barış ve huzur var.
Oh, não há guerra aqui, Mestre, só a paz e tranquilidade.
- Bu sana huzur vermedi mi?
Isso não te tranquiliza?
Yakınlaşırsan babanın kayboluşu konusunda biraz huzur bulursun sanmıştım ama amcanla çalışmak seni babana dönüştürdü.
Pensei que te daria alguma paz com o desaparecimento do teu pai, mas, pelo contrário, trabalhar para o teu tio transformou-te no teu pai.
Şİmdi, huzur içinde ölebilirim.
Agora posso morrer em paz...
Böylece idamından önce yaratanıyla huzur bulabilir.
Para que possa estar em paz com o seu criador antes da sua execução.
Huzur kalmıyor.
Não há paz.
Kanlı bedenlerini yataklarının içinde buldum. Onun kellesini kazıkta görene kadar huzur bulmayacağım.
Encontrei seus corpos mortos ali mesmo nas suas camas não vou descansar até ver a sua cabeça numa estaca!
Şu göl o kadar huzur verici görünüyor ki, ondan sanırım yaşadığımız boktan hayata kıyasla.
Talvez pela paz que esta casa de lago transmita, acho, comparado com esta realidade lixada em que nós vivemos.
Bu his... bu, özgürlüğün huzur veren hissi dünyaya verebileceğin türden bir hediye.
Essa sensação... a sensação de total serenidade, de liberdade... Esse é o presente que podes dar ao mundo.
Virginia, Abingdon'daki bir huzur evinde.
Está num asilo em Abingdon, Virgínia.
Biraz huzur bozan bir durum.
É um pouco preocupante.
Şehre girebilmek için tezkeremi istiyorsun ama vermiyorum çünkü evinden, ailemizden kaçmanın sana huzur vermeyeceğini biliyorum.
Queres o meu salvo-conduto para a cidade mas não o vais obter porque sei que fugires do teu lar, da nossa família, não te vai trazer paz.
İyi niyetli tüm arkadaşlarımdan tek isteğim ; ilişkimi huzur içinde toprağa verip yasını tutmama müsade etmeleri.
Quero mesmo que todos os meus amigos bem intencionados vão dar uma volta, e me deixem chorar a "morte" da minha relação em paz.
Gitsene, huzur içinde yas tutayım.
Porque não te vais embora e me deixas sofrer em paz?
Yemek gezisinin amacı ölmek üzere olanlara rahatlık ve huzur sağlamaktır.
O propósito de uma caminha de comida é providenciar conforto e paz aos moribundos.
Ben annene huzur verdim.
Dei paz à tua mãe.
Sen de huzur bulmak istemiyor musun?
Não queres conhecer paz, também?
Evet, ruhun huzur bulmak için ağlıyor.
Sim, a tua alma está a implorar por isto.
Bir şeyler huzur bulamayan ruhları çağırıyor.
Algo clama por almas que não encontram descanso.
Mümkün olduğunca çok huzur bulabilirse memnun olurum.
Gostaria que ele tivesse tanta paz quanto possível.
Oğlunun huzur içinde, hiç acı çekmeden öldüğünü yazarsın.
Dir-lhe-á que o filho dela morreu pacificamente e sem dor.
Ailelere öyle olmasa bile ölümlerin daima huzur içinde ve acısız olduğunu söylersin.
Diz sempre às famílias que a morte foi pacífica, e sem dor, mesmo que não tenha sido.
Huzur içinde kıyıdan ayrıl.
Em paz... possas abandonar esta costa.
Fransa çok üzgün. Ve Bohemya ile olan huzur ve barış dolu dostluğumuzu Tekrar sağlamak için ne gerekirse yapacağız.
A França lamenta muito, e fará tudo o que puder para manter a sua pacífica e próspera amizade com a grande nação da Boémia.
Pekala, artık huzur içinde ölebilirim.
É isso mesmo. Agora posso morrer.
Korban'ın dışındakiler, kefaretin bize getirdiği huzur fırsatını, hak etmiyor mu? Ediyor!
Os que estão fora da Korban não merecem a oportunidade para terem a paz que essa expiação nos trouxe?
Tanrı, hayatımızın şu anını huzur, mutluluk içinde geçirmemizi istediğine göre neden birçoğumuzun içinde bir acı, bir sinir birikimi var?
Então, já que Deus planeou para termos paz e felicidade nesta vida agora, porquê tantos de nós sofrem e sentem raiva?
En azından artık huzur içinde, Ben.
Pelo menos agora ele está em paz, Ben.
Huzur mu?
Em paz?
Vince iyi bir adamdı. Huzur içinde yatsın.
O Vince era um bom homem.
Korku ona huzur vermiyordur belki kaçırılmışımdır belki de ölmüşümdür diye.
O medo recai sobre ele. Talvez tivesse sido raptada.
Çok huzur verici bir yer.
É tão pacífico.
Ama belki o gece gerçekten neler olduğunu duyarsan bu sana biraz huzur verebilir. ve, aa, bilmiyorum, buna bi'son verirsin.
Mas talvez se souber o aconteceu realmente naquela noite, isso lhe dê alguma paz e, sei lá, que possa acabar com isto.
Bunu yaparak huzur bulduğunu söyleyebilir miyim?
Fazer parecer que foi um milagre teres aguentado até agora.
Deliksiz ve huzur içinde uyuyan biri. O kadar ki bazen nabzını kontrol etmem gerekmeli.
Alguém que durma tão profundamente que às vezes eu precise verificar os seus batimentos.
Bu ani gidişinin bana huzur vereceğini düşünmüştüm.
Pensava que a tua partida iminente me traria algum consolo.
Ölüm yolunda 8 yıl nasıl hayatta kaldın huzur olmadan bir hücrenin içinde şarkı söyleyecek veya dans edecek kimse yokken?
Como é que sobreviveste durante 8 anos no corredor da morte, preso numa cela sem um público para te ouvir cantar ou dançar?
Söz konusu bedenin ölüm zamanı 48 saat öncesi olarak belirlendi. O sırada Djurovic Milwaukee'de bir huzur evindeki annesini ziyaret etmiş.
A hora da morte no tronco foi dada como há 48 horas, hora em que Djurovic visitava a mãe num asilo em Milwaukee.
Eponine huzur içinde öldü.
Não devias.
Zamanla sadece huzur ve mutluluğunu arzu ettiği güzel mi güzel bir kız çocuğu bahşedilmiş.
A quem ele desejava apenas paz e felicidade.