Kalmayacağım traduction Portugais
1,218 traduction parallèle
Kalmayacağım.
Não vou ficar.
Sahilde kalmayacağım.
Não fico em terra.
Kalmayacağım.
Eu não vou ficar.
Sonsuza kadar telefoncu olarak kalmayacağım. Sana söz veriyorum.
Não hei-de ser sempre guarda-fios, podes crer.
Senin şu domuzca cehaletinin çocuklarımı teker teker yok etmesine seyirci kalmayacağım!
Não vou ficar de braços cruzados a ver-te esmagá-los um por um por causa dessa tua ignorância de porco!
İstenmediğim yerde kalmayacağım.
Não fico onde não me querem.
O kadar uzun kalmayacağım.
Não ficarei cá tanto tempo.
Çok fazla kalmayacağım, sadece emeklilik formlarını bırakacaktım.
Não vou estar aqui muito tempo, vim só entregar uns impressos da reforma.
Küçük şeylerle uğraşmak zorunda kalmayacağımı söylemem yeterli.
Bem, digamos apenas que não me terei de preocupar com as coisas banais.
Giles psikolojik yardım sayesinde onu kilitlemek zorunda kalmayacağımızı söyledi.
O Giles disse que com aconselhamento talvez não tenham de a prender.
Çünkü onu öldürdüm ve yedim. Ama daha fazla yalnız kalmayacağımı biliyorum.
Principalmente, porque a matei e comi, mas também porque sei que não estarei mais sozinho.
Sadece Doug'ın bir şeyler dökmezse onu dondurmak zorunda kalmayacağım.
Só preciso que o Doug não derrube as coisas para parar de congelar coisas.
Nasıl ve neden bilmiyorum, fakat bir şey biliyorum, buralarda kalmayacağım.
Não sei como, nem sei porquê mas sei uma coisa... não vou ficar por aqui.
Fazla kalmayacağım, söz.
Não demora muito, prometo.
Burada o kadar kalmayacağım.
Bem, eu não vou ficar aqui tanto tempo.
Uzun kalmayacağımıza söz veririm.
Prometo que não ficamos muito tempo.
Artık sizin gibi giyinmek zorunda kalmayacağım.
Já não vou ter de me vestir como vocês.
En azından bu şekilde, uyuyup uyanmama ihtimaliniz yüzünden endişelenmek zorunda kalmayacağım.
Mas assim, não tenho que me preocupar com todos... adormecerem e não acordarem.
Burada daha fazla kalmayacağım. Nereye gidiyorsun?
Não vou ficar aqui nem mais um segundo.
Ama bu sistemin içinde bir çok hayat yok edildi. Ve inanıyorum ki gelecek yıllarda ifadem hak ettiği şekilde görülecek ve ben bugüne pişmanlıkla bakmak zorunda kalmayacağım.
Mas muitas vidas foram destruídas por este sistema e acredito que, nos anos vindouros, o meu testemunho será considerado pelo que significa e que não terei de recordar este dia com remorso.
Kat kat giyinmek zorunda kalmayacağım sıcak bir yere taşınırım.
Vou para um sítio quente onde não seja preciso muita roupa.
Burada fazla kalmayacağım.
Já falta pouco.
Red Cross ile irtibata geçecek, çürük raporu verdirecek böylece geri dönmek zorunda kalmayacağım.
Vai contactar a Cruz Vermelha, tratar do meu processo... ... para eu não ter de voltar.
- Kalmayacağımı biliyorsun.
- Sabes que não.
Dışarıda duracağım ve kalıp kalmayacağıma karar vereceğim.
Vou lá fora pensar se quero ou não ficar.
Burada kalmayacağım.
Não me estou a mudar para cá.
- Kalmayacağım.
Não vou ficar.
Kalmayacağım.
- Não vou. Não posso.
Hayır, fazla kalmayacağım.
Não, não vou ficar muito tempo
En azından regl dönemindeyken senin lekeli külotlarını temiz gömleklerimin yanında görmek zorunda kalmayacağım.
Deixarei de ver as tuas cuecas manchadas... ao lado das minhas camisas limpas quando estiveres menstruada.
Bir daha üçüncü dünyada hamile kalmayacağım.
Não vou engravidar outra vez num país do Terceiro Mundo!
Eğer bir daha bana dokunursan ölene kadar durmadan kusarım. Bunu yaparken mutlu olurum, çünkü bunun anlamı bir daha senin igrenç yüzüne bakmak zorunda kalmayacağım demektir.
Se tornas a tocar-me, vomitarei até morrer e será uma felicidade, porque isso significará que nunca mais terei de olhar para a tua cara nojenta!
Çok uzun kalmayacağım.
- Quem é que morreu
Ben hiç bir papaza borçlu kalmayacağım.
- Não quero dever pra um padre.
Ve ben de ailemin aç kalmasına seyirci kalmayacağım.
- Minha família não vai passar fome.
Ama ümit ediyorum ki daha fazla yalan zorunda kalmayacağım.
Mas, com sorte, pode ser que não tenha de lhe mentir mais.
- Kalmayacağım.
Eu não vou ficar.
Artık burada kalmayacağım...
- Lá está ela.
Nasıl geçineceğimi ve hatta hayatta kalıp kalmayacağımı kim bilir?
Quem sabe como irei viver ou sobreviver.
Hepinizin bildiği gibi, bu dünyada fazla kalmayacağım.
Como todos sabem, não duro muito mais tempo neste mundo.
Ve 20 saniyede bir birilerine... bağırmak zorunda kalmayacağım.
e eu vou amar não ter que gritar com alguem a cada 20 segundos.
Fazla kalmayacağım!
Mas não por muito tempo!
O kadar uzun kalmayacağım.
Não vou ficar tanto tempo.
Başıma ne gelirse gelsin, yalnız kalmayacağımı biliyordum.
E sempre soube que, por muitos sarilhos em que me metesse, jamais estaria só.
Neden yaptığını bilmiyorum ve bunu bulmak için de burada kalmayacağım.
Não sei porque é que estão lá nem vou ficar para saber.
Ve ben kalmayacağım Shelly.
E eu não tenciono ficar lá.
Burada kalmayacağım!
- Não fico mais tempo!
- Fazla kalmayacağım.
- Não me demoro.
İşi bırakmam için aldığım uyarıları dikkate almadım. Yanıtları bulmaya kararlıydım. Sadece buradaki sırrımızın uzun süre böyle kalmayacağından ve çok geç kalmış olabileceğimden korktum.
Ignorei os avisos para parar a investigação, estou decidida a encontrar respostas, mas temo que o segredo não se salvaguarde e que eu possa ter chegado tarde.
Bana İrlandalı diyebilirsin ama ben düşmanımızın kalmayacağına inanmıyorum.
Sou irlandês, não acredito na prevalência das mentes sensatas.
Tamam. Kalmayacağım.
- Está bem.
kalmadı 44
kalmamış 19
kalmak istiyorum 46
kalmam 16
kalmamı ister misin 17
kalmanı istiyorum 30
kalmak mı 16
kalmalısın 16
kalmamış 19
kalmak istiyorum 46
kalmam 16
kalmamı ister misin 17
kalmanı istiyorum 30
kalmak mı 16
kalmalısın 16