Kusura bakmazsanız traduction Portugais
120 traduction parallèle
Kusura bakmazsanız, elçilikte çok önemli bir görüşmem var.
Bem, se me desculpa, eu tenho uma importante reunião na embaixada.
Kusura bakmazsanız, şaşırmaya devam edeceğim...
Se não se importa, acho que vou continuar surpreendido...
Kusura bakmazsanız bu gece oynamayalım.
Hoje não, se não se importa.
Kusura bakmazsanız ortaklar, muhasebecim defterlere... ... bakacak. Hile filan var mı diye. Olur mu?
Se não se importam, o meu contabilista verificará os livros, só para ter a certeza de que não há trafulhice.
Kusura bakmazsanız, Bay Butler, konuğumuz.
Se me dão licença, o Sr. Butler é nosso convidado.
Kusura bakmazsanız bir ziyaretçim var.
Espero uma visita.
Şey, o zaman... Eğer kusura bakmazsanız yemekten önce biraz uzanacağım.
Então,... se não lhe importa, dormirei um pouco antes de jantar.
Kusura bakmazsanız, geri geldim ama geçici olarak.
Se não se importa, voltei, mas só temporariamente.
Güneşte bıraktığım bir kaç resmim vardı. Kusura bakmazsanız çıkıp bir göz atacağım.
- Tenho de ir ver das minhas chapas.
Gidip birkaç dükkan ziyaret edeceğiz kusura bakmazsanız.
Queremos que vá visitar algumas lojas, se não se importar.
Eğer kusura bakmazsanız ikinize de iyi günler diyorum.
E, se não se importam, despeço-me dos dois!
Kusura bakmazsanız, çiftliğin devir-teslim evraklarını görebilir miyiz?
Sem ofensa, Sr. Hastings... Podemos ver os documentos de transferência do rancho.
Kusura bakmazsanız, öncelikle failleri görmek isterim şerif.
Primeiro, gostava de ver os sujeitos, se näo se importa.
Kusura bakmazsanız odanızı tekrar kontrol edeceğim.
Se não se importar, gostaria de verificar o seu quarto.
Kusura bakmazsanız kendi seçimimi kendim yaparım.
Se não se importarem, eu farei minha própria escolha.
General, kusura bakmazsanız dönmek istiyorum.
General, se não se importa, gostaria de regressar.
- Kusura bakmazsanız...
- Por isso, se me dá licença...
- Kusura bakmazsanız işime döneceğim.
- Se me dá licença, volto ao trabalho. - Com certeza.
Kusura bakmazsanız baş parmağınızın çok ses çıkardığını söylemek isterim.
Se me é permitido dizê-lo, tendes um polegar muito barulhento.
Kusura bakmazsanız, müfettiş, ben biraz yorgunum.
Agora, se o Inspector me permite, estou um pouco cansado.
Kusura bakmazsanız.
Quer ter a bondade?
Kusura bakmazsanız ben otobüs ile yola devam edeceğim.
Se vocês não se importam, eu vou de autocarro.
Kusura bakmazsanız, bir dostumu da getirdim.
Se näo se importam, trouxe um amigo.
Şimdi kusura bakmazsanız şeytanla bir randevum var.
Por isso, se me derem licença tenho um encontro com o diabo.
Kusura bakmazsanız bir şey soracağım hiç evlilik dışı çocuğunuz var mı?
Perdoe a minha próxima pergunta. - Tem filhos ilegítimos?
Kusura bakmazsanız çalışmam gerekiyor.
E agora, se me dão licença, tenho de estudar.
Kusura bakmazsanız, katılmam gereken bir parti var.
- Tenho que ir para uma festa agora, saia!
Kusura bakmazsanız, efendim, bir de bir mektubu istemem söylenmişti.
Queira desculpar-me, senhor. Foi-me dito para lhe pedir a carta.
Kusura bakmazsanız?
Importa-se?
Kusura bakmazsanız biz de ikinci bir arama yapabilir miyiz?
Não te importas que demos uma olhadela?
Arkadaşlar kusura bakmazsanız, kişilik bölünmemden kurtulmaya çalışıyorum.
Se não se importam, gostaria de afastar a demência.
Ama şimdilik.... kusura bakmazsanız....
Mas por ora, se não se importar.
Kusura bakmazsanız kilim gibi.
Falo da tapeçaria, se me permitem uma certa pompa.
Eğer kusura bakmazsanız efendim, sizi bu görüşe getiren ne oldu?
Se me permite senhor, o que o levou a formular esta hipótese?
Eğer kusura bakmazsanız, işe gitmek zorundayım.
Lamento, mas agora tenho de ir trabalhar.
Eğer kusura bakmazsanız, bu söyleyeceğim biraz gizli.
E, se não se importam, é necessária alguma discrição.
- Kusura bakmazsanız bayanlar yemeğe gideceğim.
Se me permitem, minhas senhoras, tenho um compromisso para almoço.
Şimdi kusura bakmazsanız bayanlar, yemeğe gitmeliyim.
Agora se me permitem, minhas senhoras, tenho um compromisso para almoço.
Ama kusura bakmazsanız siz perdede görününce kopan yaygara, biraz fazlaydı.
Agora, se não se importa... aquele barulho quando apareceu na tela foi demais, não?
Kusura bakmazsanız buradan çıkmak istiyorum.
Se não se importam, gostava muito de sair daqui. - Pois.
Kusura bakmazsanız bir anda iştahım kaçıverdi.
Se me dão licença de repente, perdi o apetite.
Zırva! Kusura bakmazsanız aynı zamanda küstahlık!
E uma ousadia, se me permite o acrescento.
- Kusura bakmazsanız...
- Agora se me desculpa...
Şimdi, eğer kusura bakmazsanız, komiser. Hoşçakalın.
Agora, se me desculpa, capitão.
Kusura bakmazsanız, lütfen?
Sim, dá-nos licença, por favor?
Şimdi kusura bakmazsanız, ilgilenmem gereken misafirlerim var.
Agora, se me dão licença, tenho de receber os convidados.
- Kusura bakmazsanız biraz mahremiyet gerekecek. - Elbette
Desculpem-nos, mas precisamos de alguma privacidade,
Kusura bakmazsan, burada kalacağız.
Espero que não te importes. Tive a ousadia de me servir das tuas coisas.
Kusura bakmazsanız.
Se me dá licença.
Şimdi kusura bakmazsanız.
Se não se importa...
- Bay Russell, kusura bakmazsanız...
Se não se importar...