Köse traduction Portugais
1,333 traduction parallèle
Köse mi diyorsun?
Quer dizer sem cabelo?
Bu doğru, köse.
Certo, sem cabelos.
Hepsi köse.
Ficam todos sem pêlos.
Onlar seni tamamen atmak istiyor, bense küçük bir köşe istiyorum... duydularında ara sıra gerçekleşen.
Eles querem dirigir você, mas eu só quero um pequeno canto pra mim... um ocasional momento com seus sentidos.
Ve bunlar olduğunda da- - Bizler evrendeki en değersiz malın durduğu köşe haline geleceğiz.
E quando isto acontecer... nós teremos um canto escasso em um comôdo do universo.
- İki sokağa çıkışı olan dört katlı bir köşe binası.
Um edifício de esquina de quatro andares. Com saídas para duas ruas.
Seninle bir gün köşe kapmaca oynayalım mı?
Tiffany, queres jogar ao "Esconde o Nazi" um dia?
Bu gece için köşe masayı ayırtmıştım.
Reservei a melhor mesa, a da esquina.
Doğrusu, burada kötü bir anımın olmadığı köşe yok gibi.
A verdade é que não haveria uma esquina aqui... que não me traria más lembranças para mim.
Biz bu berbat adada midye topluyoruz. Patron hazretleri ise Peter Pan'la köşe kapmaca oynuyor.
Nós estamos aqui, a apanhar mariscos, nesta ilha miserável... enquanto a majestade brinca à cabra-cega com o Peter Pan.
Bradley kırdı, ama Arıların köşe oyuncusuna bayrak atıldı.
"Foi bloqueado, mas a bandeira é levantada no canto dos Jackets."
Biri buralarda adamakıllı bir yuva açacak olsa anında köşe olurdu.
Se alguém abrisse uma creche decente aqui, era um sucesso.
Jimmy Vanburgh'ün köşe yazısı.
A coluna de Jimmy Vanburgh.
Köşe yazımda bundan bahsedebilir miyim?
Acha que o podia usar na minha coluna?
Vanburgh haberleri köşe yazılarında senden önce yayınlar oldu.
Tem sido passado para trás muitas vezes pela coluna do Vanburgh.
Gazetelere köşe yazısı yazıyor.
- Ele escreve para os jornais.
Her döndüğümüz köşe
Cada esquina que viramos
Vurulan gençler köşe başlarında geçen çocukluklarından beri rapçilerdi.
Uns jovens levaram aqueles tiros todos os "rappers" desde então, aqueles garotos, estão no olho da rua.
Bak burada bir köşe var.
Olhe aqui. Parece remexido.
Evin her yerinde plaketler ve hakkında basında çıkmış köşe yazıları vardı.
Por toda a casa estavam placas e artigos de jornais escritos sobre ele.
Köşe 1 kazandı.
Pearl Habour é o Número Um.
- Dört köşe.
- Quatro cantos.
Ve Gerçekten meşgul ve dinleme gerek biliyorum bazı tavsiyeler köşe yazarı en psikosaçmalık, ama Hala bir iş varsa... Sabah benim sütun ilk şey... Hepinizi Sen Aradığınız değişiklikleri görmek söz veriyorum.
E eu sei que estás muito ocupado e que não precisas de estar a ouvir baboseiras de uma colunista qualquer, mas se ainda tiver um emprego prometo que verás todas as mudanças que procuras na minha coluna amanhã de manhãzinha.
Bir tavsiye köşe yazarı en geç gece psikosaçmalık dinlemek anlamına gelir Eğer bu, o ben yapmaya hazırım budur. Büyük.
Fantástico.
Ve hindiler köşe yazarı olamazlar.
E os perus não escrevem colunas.
- Tamam, bir tavsiye köşe yazarı değilim.
- OK, eu sou uma colunista.
Eğer Spencer Ricks, bu iğrenç tavsiye köşe yazarı hatırlıyor musun?
Lembras-te do Spencer Ricks, aquele colunista nojento?
Klingon uzayında önemsiz bir köşe diye birşey olmadığını... çok çabuk öğrendim.
Depressa aprendi que não existem cantos insignificantes no espaço klingon.
Hissi cerrahi pazarındaki köşe başınla... rahatça başka bir ortak bulabilirsin.
Com a tua quota de mercado da cirurgia estética, facilmente arranjas outro sócio.
Öyle lezzetli yemekler yiyeyim ki midem zevkten dört köşe olsun olsun ve masada kendimden geçeyim.
Sonho em comer tantas delícias que todo o sangue aflui ao meu estômago e eu desmaio.
- Bu köşe iyi mi?
- Pode ser este canto?
Editörüm, kuru temizlemeye uğramayı, Ufak bir köşe yazarı ile Görüşmeye tercih ettiği sürece. Böyle olacak.
Para o meu editor, ir buscar-lhe a roupa à lavandaria é mais importante que encontrar-me com um colunista novo.
O kadar iyisin ki babam seni Daily Planet'in en genç köşe yazarı yapmak için uğraşmış.
Tão boa, que o meu pai puxou uns cordelinhos para te tornares a mais nova colunista do Daily Planet.
Belki de bir köşe yazısı yegane bakış açınızı sunmak için.
Talvez uma coluna para apresentar o seu ponto de vista ímpar.
- Hiç bir şey bilmiyorum o konu hakkında. İki tane ekip bir köşe için bir birine girdiler.
Foram dois grupos a lutar por uma esquina.
Çok sıkı çalışmamız lazım ama senin adamlarınla teknik ekip köşe başlarına baskın yaparsanız bu iş hallolur.
A sua brigada Táctica devia ir às esquinas da zona e deter alguns.
Bu mevzuu bütün köşe başlarında kovalamak, iyi planmış gibi göründü bana.
Andamos atrás desta merda de esquina em esquina, como se fosse um plano.
Proposition Joe kuzeyde Ashland'ı var. 10 köşe çok basit.
O Proposition Joe controla a Ashland até à North.
Her köşe başını tuttuk.
Estamos em todas as esquinas.
Köşe başındaki Platinum'a davet etmiş ve bir ara içkisine Rohypnol koymuş ve o andan sonra kadın tarih oldu.
Convidou-a a ir ao Platinum, aqui perto, a uma dada altura conseguiu deitar um Rohypnol no copo dela... e daí ela passou à história.
Hayır. Köşe başımdaki Platinum'a gittim ama buraya hiç gelmedim.
Já estive no Platinum, ao virar da esquina, mas aqui nunca.
Köşe başında iki bar bir oyun, Internet buluşması sadece bir tesadüf müydü?
Então, os dois bares ao lado um do outro, a caça, os encontros da Internet, é tudo coincidência?
Eğer bunu seri cinayetler gibi göstermek istiyorlarsa Linda'nın, Morgan'ın ilk kurbanını aldığı köşe başındaki Eon'a gelmesi onlar için çok büyük bir şanstı.
E se estavam a tentar que parecesse um assassínio em série, tiveram imensa sorte por a Linda ter ido ao Eon, ao virar da esquina do lugar onde o Morgan apanhou a primeira vítima.
Köşe başında dükkanı olan yaşlı bir doktor olacaktı. Mükemmel.
Há uma espécie de médico que tem consultório ao dobrar da esquina.
O köşe yazarına bayılıyorum.
Adoro esse escritor.
- Çocukken oynadığımız yere verdiğimiz isimler... - Eğimli köşe, saklanmaca, çıkış yolu. - Batı yakası, merkez kutup, dükkan yakası
Todos os rincões em que tínhamos jogado, a esquina do esconderijo, a cabana, a saída, o lado leste, o centro, os comércios, o mangue, porque sempre gotejavam os ralos,
Bir cadı köşe bucak her yeri temizliyor.
Está ali uma bruxa com um ataque de nervos.
Tam köşe başındayız.
É já aqui ao virar da esquina.
Bu demek oluyor ki Beyaz Kale tam köşe tarafta olması lazım.
Isto quer dizer que o White Castle, deve ser aqui ao virar da esquina.
Lord Rochester'ın beni tutup dehasının parlak kanadıyla bana dokunmasıyla ve beni, onun büyüklüğünün bir köşe taşı haline dönüştürmesiyle kazandığım ünümü ve haftalık 2 paundumu dile dolatmayacağım.
E não dirão, quando tiver fama e as minhas 2 libras por semana que o lorde Rochester me iluminou com a sua genialidade tornando-me assim numa das suas pedras da sua grandiosidade. Não!
- Uyuduğunuz köşe başları listesi.
- Lista das esquinas onde dormem.