Lâf traduction Portugais
138 traduction parallèle
Sadece lâf olsun diye söylemiştim.
Apenas disse por dizer.
Paranın lâfı mı olur.
Esqueça isso.
Kimse de onun hakkında kötü bir lâf etmedi.
E nem que qualquer um tenha falado mal dele!
Bak, Baba, lâfı geveleyip durmayalım.
Olha, Pop, não estejamos com rodeios.
İşimi sorgulamandan, bir sürü lâf etmenden bıktım.
Estou cansado que questione o meu trabalho, insultando o meu nome.
lâf ebesi, yalancı ve sahtekâr.
um fala barato, mentiroso e falso.
Lâf dinle Hansen...
Oiçam o que aqui o Hanson vos vai dizer.
Bu kadar lâf yeter. Yüzbaşı, disiplin kuracaksa kabul ediyorum.
Chega de conversa, se o Capitão mantiver a disciplina, eu concordo.
Bu lâfın arkasında ne olduğunu göremiyecek kadar sezgim yok mu?
Acha-me tão insensível a ponto de não ver o que está a fazer?
Lâf, bebeğim!
Bolas, rapariga!
Lâf.
Bolas!
Seninle bir kaç lâf... -... etmek istiyorum.
Venha, quero ter uma conversinha consigo.
Acaba bana 10 dolarla ilgili bir lâf eder mi?
E se ela me pede os $ 10?
Ben derim ki : Kuru lâfın anlamı yok!
Dígo-vos, que nada conseguimos com palavras!
Seni almayacaklarından korkuyorsun oraya ait olamadın diye lâf atıyorsun.
Tens medo que não te aceitem, portanto, tens de dizer mal.
Lâfımı ağzıma tıkıyorsunuz.
Estão a deturpar o que eu disse!
Arkadaşımı tanımıyorsun, hiçbir arkadaşımın yüzüne bakmıyorsun onlarla iki lâf etme nezaketini bile göstermiyorsun.
Não conheces os meus amigos, nem te dignarias a falar com eles!
Arkadaşlarımın lâfına göre hareket etmekten nefret ediyorum.
Odeio ter de alinhar em tudo o que os meus amigos dizem!
O zaman Pamela Wells neden benimle iki çift lâf etmiyor?
Então porquê a Pamela Wells fala tão pouco comigo?
"Bana bir fıçı ver, ahbap" deyip, başka lâf etmiyorsun. Sonra da parasını ödüyorsun, bu yüzden soygun olmuyor.
Entras sem dizer nada e pedes um barril de cerveja, e pagas.
Seninle iki lâf etti.
Ela sempre disse-te algumas palavras.
Daha tumturaklı lâf bulamadın mı?
É o melhor que te ocorre?
- Elbette. Lâfını etmeye bile gerek yok.
- Claro, nem se pergunta.
Biraz demode bir lâf olacak ama yasadışı değil mi?
E sei que parece antiquado, mas não é ilegal?
- Kraliçe lâfı duyunca...
- Quando me falam de rainhas...
Başkasıyla iş görme lâfı etmedik.
Não falámos doutro tipo.
Ağzımdan lâf almak için böyle söylüyorsunuz, Lordum.
- Dizeis isso querendo sondar-me.
- Hindi vurmak lâfın gelişiydi.
- "Tiro ao Peru" é uma maneira de dizer.
Lâf aramızda, haklıydı.
Sem mais nem menos. A propósito, ele tinha razão.
Ama korkunç şeylerden lâf açılmışken karımı ele alalım.
Mas... Mas... falando de coisas terriveis... A minha mulher...
Bana sorarsanız lâf kalabalığı.
Na minha opinião, demasiado floreado.
Ne biçim lâf o öyle.
Isso é coisa que se diga?
Ve kulübe lâfı gelince ne kadar da utandım.
E fiquei mesmo envergonhado quando a palavra "caixote" surgiu!
Chris, bir balıkçının lâfının altında mı kalacaksın?
Chris, aceitas isto do pescador?
Bilmem ki, lâfın gelişi işte.
É uma forma de dizer.
- Lâfı nasıl getiriyorsun?
- Como podes dizer "de uma forma"?
Lâfını geri al!
- Medricas? Retira o que disseste!
"Sezinsel" lâfını kullanan insanlardan.
- As pessoas que diz "nicho".
O lâfı söylemeyi sevmiyorum.
Não gosto de dizer aquela palavra.
Lâf aramızda Peter, Colomb Amerika'yı tesadüfen keşfetti. Vay!
- Ele descobriu a América por engano.
He! Ama Jack sanki şöyle, "Lâf, gel bakalım şöyle."
Mas o Jack está, tipo, " Palavra!
Lâf! Lâf!
Palavra!
- Lâf!
- Palavra!
- Lâf! O batakhane adamı tribe sokar!
Aquela junta é o negócio bombástico!
Lâf olsun diye konuşmuyorum.
Eu não tenho só a treta.
Ve bir de limon sıkın... " Lâf.
Fique à vontade.
Sana iki çift lâfım olacak.
Gostava de ter uma palavrinha consigo, pode acreditar.
Bu sefer lâfına dikkat et.
- Cuidado com a língua desta vez.
lâfımı ciddiye alın.
Não iria ser uma boa esposa.
Lâf!
Palavra!
Lâf!
Mas depois, quando o Jack lhe deu aquele murro aqui ficou tudo, tipo... Palavra!