Müsaade edersen traduction Portugais
177 traduction parallèle
Müsaade edersen bir soru soracağım.
Deixe-me fazer-lhe uma pergunta.
Müsaade edersen içeceğim, hala sıcak.
Podes esperar? Está quente!
- görebilir miyim. - Önce ben göreyim, müsaade edersen. " Anlamalısın ki o artık hiç utanç duymuyor...
" Deve compreender que não se deve culpá-lo...
Müsaade edersen, üzerimi değiştireceğim.
Com licença um minuto, Vou me refrescar.
Oh, beni bağışla sevgilim, müsaade edersen sizi tanıştırayım, bay...
Perdão. Querida, permite-me que te apresente o Sr...
Müsaade edersen, kapıyı kapatacağım. lşık beni rahatsız ediyor.
Vou fechar a porta, se não te importas.
Müsaade edersen, yatmak istiyorum.
Se não te importas, quero deitar-me.
Bana bir saniye müsaade edersen şimdi bu asker kendini bir kadına dönüştürecek.
Se me der um momento a soldado dará lugar à mulher.
Eğer müsaade edersen.
Se você nos deixar.
Altını bulana kadar yaşamasına müsaade edersen benimle gelirsin.
Se prometer que o deixa vivo até eu encontrar o ouro, pode vir.
Okumama müsaade edersen... Şiirlerini okumama izin verirsen, bu şarkımın sözlerini de sana yazdırırım.
Se me deixar ler, a deixo escrever a letra disto.
Müsaade edersen, sana yardımcı olabilirim...
Se me permitires, acho que posso ajudar.
Müsaade edersen... Biliyorum buna kimse inanmayacak... ve ben de çıldırdığımı düşünsünler istiyorum, şimdi bak bakalım!
Com sua permissão... sei que ninguém vai acreditar em mim... e gostava que soubessem que não sou louca.
Anne eğer bu isteklerine müsaade edersen 65 yaşına girdiğinde, 2 tane altın kol saati ister.
Mãe, se o deixa safar-se com esta, aos 65, ele vai querer dois relógios.
Şimdi müsaade edersen, çok önemli bir telefon görüşmesi yapıyorum.
Peço desculpa, mas estou no meio de uma ligação importante.
Bay Lingk ile konuşuyorum, eğer müsaade edersen.
Estou a falar com o Sr. Lingk, se fazes o favor.
Şimdi bize müsaade edersen bu bir baba ve oğul arasındaki kutsal bir andır.
Talvez tenhas razão. Agora, se nos dás licensa... isto é um momento sagrado entre um rapaz e o seu pai.
- Müsaade edersen biraz acelem var. - Tüm o toprağı nereye gizledin?
Onde escondeu a muamba?
Şimdi, müsaade edersen, kusacağım.
Agora se me dás licença, acho que vou vomitar.
Yani, eğer müsaade edersen demek istedim.
Quer dizer, se não se importar.
Şimdi, eğer müsaade edersen kitap okuyacağım.
Agora, se me permite, tenho as minhas leituras para fazer.
Pekala, müsaade edersen mekik bölümüne gitmeliyim.
Neelix, é pizza! Massa, tomates, queijo. O queijo sozinho deverá levar alguns dias.
Müsaade edersen, Harry'yi kontrol edeceğim.
Com licença, tenho que checar o Harry.
- Müsaade edersen.
Se não se importa.
Marge, eğer müsaade edersen şu an ekonomik bağımsızlığımı kazanmakla meşgulüm birazcık.
Marge, se não te importas, estou ocupado a alcançar independência financeira.
Şimdi müsaade edersen, yapacak çok işim var yani belki gidip başka birini rahatsız edebilirsin.
Agora, se não te importas, tenho muito que fazer. Talvez possas incomodar outra pessoa ao fundo do corredor.
Eğer müsaade edersen.
Se deixares.
Eğer sensor analizlerine devam etmeme müsaade edersen, onların yerini belirleyebilirim.
Se você me permite continuar com minhas análises de sensor, posso ser capaz de localizá-los.
Pekala müsaade edersen ikinize birden söylüyorum :
Bem, então deixe-me tornar claro para ambos.
"Ve eğer müsaade edersen ben de senin kalbine iyi bakacağım."
Se deixares, também cuidarei do teu.
Şimdi müsaade edersen, Seymour'un kulübesini hazırlayacağım.
Se me dás licença, estou a tratar da casota do Vermais.
Şimdi müsaade edersen, bir basın toplantısına gideceğim.
Agora, se me dás licença, tenho um assunto urgente para resolver.
Müsaade edersen, yapacak çok işim var.
Se não se importa, tenho muito que fazer.
Şimdi müsaade edersen, gidip kara oturmak zorundayım.
Agora, se me dás licença, tenho que me ir sentar na neve.
Belki de fazlası yani eğer müsaade edersen...
Talvez haja mais, por isso, se me dás licença...
Öyle mi? Eğer müsaade edersen ilişkilerle ilgili tavsiyeleri nişanlısı kendisiyle konuşan birisinden almak isterim.
Se estiver bem para ti, vou aceitar um conselho sobre a minha relação de alguém cuja noiva esteja neste momento a falar para ele.
Eğer müsaade edersen...
Se me permite...
Şimdi müsaade edersen babanla birlikte kendimizi romantik bir fanteziye kaptırmaya çalışıyoruz.
Agora, se não te importas, eu e o teu pai estamos a tentar embrenhar-nos nesta fantasia romântica.
Müsaade edersen...
Se me deixar...
Müsaade edersen birileriyle konuşmaya çalışıyorum.
Dá licença ; estou tentando ter uma conserva aqui.
Müsaade edersen.
Se preferires.
Şimdi, müsaade edersen, şu faturalara bakacağım.
Vai lá, e deixa-me tratar destas contas, sim?
Şimdi, müsaade edersen, Kenny'ninkiyle aynı olan bir tişört almam lazım ki onunla konuşmaya başlayabileyim.
Preciso duma t-shirt como a do Kenny para poder meter conversa com ele.
Müsaade edersen, biraz yalnız kalmak istiyorum.
Quero ficar só por um bocado, está bem?
Müsaade edersen onu izliyorduk.
Se não se importa, nós estamos vendo.
Müsaade edersen, masama dönüp nişanlanacağım.
Se me dás licença, vou voltar para a minha mesa e ficar noiva.
Şimdi müsaade edersen, akşam yemeği davetime geç kalıyorum.
Se me dão licença, estou atrasado para um encontro.
Ve müsaade edersen kahvemi içiyorum.
E se não te importares, estou a tomar café.
Troy, bunu yapmalarına müsaade edersen seni asla affetmem.
Troy, se os deixas fazer isso, nunca te perdoarei.
Şimdi, eğer müsaade edersen... kazanmam gereken bir eyalet şampiyonluğu var.
Agora, se me dás licença, tenho um Campeonato Estatal para ganhar.
Bir dakika müsaade edersen makinistle konuşacağım.
Já sabe demasiado de mim e quase não sei nada de si.