Okuma traduction Portugais
2,400 traduction parallèle
Beyin-okuma cihazını çalıştırın.
Liga o usurpador de cérebros.
Artık Beyin-okuma ile ilgili her şeyi biliyor olmalısın.
De facto, tens apenas oito horas a partir de agora.
Sarang'da Beyin-okuma cihazı var.
Muito bem, Maya, estaremos lá a tempo.
Eğer Beyin-okuma yazılımını çalabiliyorsam Sarang'dan parayı çalamaz mıyım?
E eu sou incompleta sem ti. Volta, Prince.
Oh, martaval okuma, Michael.
- Não me venhas com essa, Michael!
Artık okuma. Bu ay bütçemizi aştık.
Pára de ler, estamos acima do orçamento este mês.
Pısırıklara uygun değil ancak harika bir okuma keyfi sunuyor. Bu gece lansmanını yaptığımız için çok gururluyuz.
Não é feito para os tímidos, mas sim para uma leitura animada e estamos extremamente orgulhosos por o lançarmos esta noite.
Bunun bir meydan okuma olması mı gerekiyor?
- Isso é um desafio?
Bunun bir meydan okuma olması mı gerekiyor?
É suposto isto ser um desafio?
Okuma bilmediğimi de sanıyorsundur.
Provavelmente, até achas que não sei ler.
Okuma dersi de böyle kötü.
A aula de leitura também é assim.
Varlığı evreni fethetme arzusundakiler için bir meydan okuma. "
A sua existência desafia o homem no seu desejo de conquistar o universo. "
Okuma yazman mı yok?
Não sabe soletrar?
- Okuma gözlüğüm...
- Os meus óculos de ler...
Okuma yazmayı 5 yaşında öğrenmişti.
- Aos cinco anos já lia e escrevia.
Okuma bilmediğim için pişmanım.
Lamento que não saibas ler.
Okuma bilmediğim için pişmanım.
Lamento que não saiba ler.
Sınıfın tekrar etmesi gereken okuma parçasının ortasında.
no meio da leitura de uma frase que eles eram supostos repetirem.
Kendi okuma listeni hazırlamıştın.
Criaste uma lista de leitura só para ti.
Bu bir meydan okuma mı?
É um desafio?
- Gerçek mi Meydan okuma mı.
- Verdade ou desafio.
Gerçek mi Meydan okuma mı?
Verdade ou desafio?
Beklerim, ama bu akşam benim Meydan okuma gecem.
Fá-lo-ia, mas esta noite será sempre desafio.
- Meydan okuma.
- Desafio!
Okuma salonunda kamera varmış.
Eles tinham câmaras na biblioteca.
1971'den bu yana, okuma başarı çizgisi yatay ilerliyor. Matematik de daha iyi değil.
Desde 1971, as notas de leitura estabilizaram, e com a matemática não foi diferente.
Şimdi aradan sekiz yıl geçti ve okuma ile matematikte yüzde yüz yeterli olma hedefimize ulaşmaya dört yıl kaldı.
Então, hoje, 8 anos depois, ainda temos mais 4 anos para atingir a nossa meta : 100 % de eficiência em matemática e leitura.
8. öğrencileri, ülke çapında okuma sınavına alındığında, başarı oranının eyaletlerin çoğunda yüzde 20 ile yüzde 35 aralığında olduğu görüldü.
Quando os alunos do 8º ano foram testados na leitura, a maioria atingiu entre 20 a 35 % da nota do ano.
Ama bu okuldaki öğrencilerin okuma düzeyi birinci sınıfla üçüncü sınıf arasında bir düzeyde kalmış.
Nesta escola, eles têm nível de leitura entre o 1º e o 3º anos.
Maria, Francisco'yu yakında bulunan bir okulda okuma dersine götürüyor.
Maria leva Francisco a uma aula de leitura numa universidade próxima.
İki okuma programına katıldı ve öğretmenleri okumayı bildiğini okuduklarını da anladığını söylediler. Ama okul öğretmenleri anlama sorunu var, diyorlar.
Ele já esteve em dois programas de leitura e os professores dizem que ele sabe ler, que compreende, e ficam a dizer-me que há algo errado com a compreensão dele.
KIPP okulunda, 8. sınıflar matematik ve fen bilimlerinde normalden üç kat fazla ders görüyorlar ve öğrenciler 8. sınıfı bitirdiklerinde matematik ve okuma notlarını ikiye katlıyorlardı.
Os alunos do 8º ano na Preparatória KIPP LA têm o triplo de carga horária a Matemática e Ciências, e quando terminarem o 8º ano, eles terão dobrado as notas a Matemática e Leitura.
Ninenim arkadaşlarının Coney Island'da beyin okuma hakkında bir oyun oynadıklarını bilmiyordum. Evet.
Não sabia que a família da avó lia mentes em Coney Island.
Uyuyan aslan - Onu okuma.
Não, esse não.
Bu rezillerin çoğu okuma bilmiyor.
A maioria destes palhaços não sabe ler.
Alex, bir daha Haley'in günlüğünü okuma.
Alex, não leias o diário da Haley.
Yedek kitap... Fazladan kitap... Okuma fenerin.
Tens um livro, um livro de reserva, um livro extra, uma lanterna para ler, outro livro e mais um livro.
Irak da, onun yüz okuma tekniklerini, isyancıları belirlemekte kullanırdık.
No Iraque, usámos as técnicas de leitura facial para detectar rebeldes.
Vay canına. Açıkçası, bazı kötü okuma alışkanlıkları da varmış.
É óbvio que também investiu muito tempo em alguns hábitos de leitura interessantes.
- Senaryomu okuma şansı bulamadan ölecek olmandan nefret ediyorum. Söz veriyorum, okuyacağım.
Odiava que morresses sem leres o meu manuscrito.
İlk beş okuma arasında uyuma.
Não durmas entre as cinco primeiras leituras.
Sonraki üç okuma arasında üç saat uyuyabilirsin.
Entre as próximas três leituras dorme durante três horas.
Okuma yapmaya yürüyerek giderdik ve her şeyi elimizle yazardık.
Íamos fazer a leitura a pé e anotávamos tudo à mão.
Okuma vakti gelmiş.
Hora da leitura.
Ben okuma ve eşleştirmeyi yaparım.
Vou fazer a leitura e a sincronização.
- Okuma gözlüklerimi yanıma almamışım.
Não trouxe os óculos.
İlk okuma sırasında geldiler.
Eles chegaram durante a primeira leitura.
Umarı okuma yasağı gelir.
Frankie, dá-me a cassete.
Elimde Beyin-okuma yazılımının bir kopyası var.
Deixa-me ver, querido.
Okuma ve eşleştirmeyi yapıyorum.
Vou fazer a leitura e a sincronização.
Elimizde "20 : 00'den önce evde olma" "okuma yasağı" ve "Doğum günü partisinin iptali" var.
- Pára de dizer isso. - Dá-me a cassete. - O quê, "amor"?