Olduğun traduction Portugais
17,549 traduction parallèle
Canlı olduğun için mi?
- Porque estás vivo?
Burada olduğun için teşekkür ederim.
Obrigada por estares aqui.
Bu davanın senin için ne kadar önemli olduğun biliyorum.
Eu sei o que este caso significa para ti.
Eğer ben bu hataya düşersem, polis olduğun için beni tutuklar mısın?
E se conduzisse serias tu a prender-me, meu bófia!
Sahip olduğun ne türlü bigi olursa olsun lütfen ona bildir.
Partilhe com ele toda a informação que tiver.
"Olduğun yerde kalacaksın sadece ben bunu biliyorum."
Vais perder Durante quanto tempo vais tu
Siz olduğun yerde kalın.
Fiquem bem onde estão.
Ve Nomar'ın, hasta ruhlu herif, federal muhbir olması senin idam cezasıyla karşı karşıya olduğun anlamına gelir.
E como o Nomar, esse tarado, era informador federal, pode ser condenado à morte, Ruiz. Não diz nada?
Senin olduğun kadar o da benim evladım sayılır.
Ele é tanto meu filho como tu.
Senin gerçekte olduğun canavar olmadığına kendini ikna edecek.
Permite que te convenças de que não és o monstro que realmente és.
Bizimle burada olduğun için kızın güvende.
A sua filha está segura por você estar aqui connosco.
Biliyorsun, bu senin onlarla çalışıyor olduğun gerçeğini değiştirmez.
Isto não altera o facto de estares a trabalhar com eles.
Sadece bilmek istiyorum, iyi olduğun bir şey var mı?
Só quero saber. És bom em alguma coisa?
Ama ev sahibi olduğun için sen iki parça alacaksın.
Mas podes ficar com dois bocados, tendo em conta que és o anfitrião.
Ve sahip olduğun tüm enerjiyi kullanman gerekir.
E ele exige toda a sua energia.
Üzgün olduğun zaman hep çamur banyosuna gidersin.
- Quando estás chateado, vens para a lama.
Atışa sinirli olduğun zaman gidersin, baleye stresli olduğun zaman, ama çamur...
Vais à carreira de tiro quando estás irritado. E ao ballet quando estás deprimido. Mas a lama...
Bir zamanlar her şeyde haklı olduğun gibi.
Tal como costumavas ter razão sobre tudo.
Hiç pişman olduğun bir şey yapmadın mı?
Nunca fez algo de que se arrepende?
Buna kılık değiştirmek diyebilirsin ama bence gerçekte olduğun kişi bu.
Alguns dizem ser um disfarce, mas acredito que é quem realmente és.
- Hiçbir şey bilmiyorsun. Kaçak olduğun sıralar sana yardım ettiğimizi biliyorum.
Ajudámo-los enquanto fugia.
FBI ve NSA teknisyenleri sahip olduğun tüm teknolojik aletleri inceliyor.
O FBI e a NSA estão a vasculhar todos os teus sistemas.
Gönüllü olduğun için teşekkürler.
Obrigado por te voluntariares.
Olduğun yerde kal!
Fique aonde está!
Aptal olduğun için.
Não, porque és burra, minha.
Artık temiz olduğun için ödülün müyüm senin?
O teu prémio por teres ficado sóbria? É isso que sou?
Benim için önemli birisi olduğun için teşekkür ederim.
Obrigada... Por não seres um ninguém.
Kirsten, görmüş olduğun şey doğru değil.
Kirsten, o que tenhas visto, está errado.
Sahip olduğun etki...
... o efeito que estás a ter.
- Seni olduğun gibi gördüm.
- Vi-te, completamente.
Burada olduğun sürece.
Enquanto aqui estiveres.
Soruşturmada senin suç ortağı olduğun ortaya çıktığında da...
E quando a investigação revelar que sabia de tudo.
Sahip olduğun her şey yok olacak.
Tudo o que foste deixará de existir.
Olduğun yerde kal evlat.
Fique onde está, filho!
Şuan olduğun konumda bende oldum ve aynı şekilde bundan kurtuldum. Ve bir süreliğine işe yaradı.
Eu já estive onde tu estás, e lidei com isso da mesma maneira e resultou por um tempo.
O zaman neden nerede olduğun hakkında yalan söylüyorsun.
Então, porque mentiste sobre onde estavas?
Burada olduğun her saniye daha fazla tehlikeye giriyorsun.
Cada segundo aqui fora põe-te em mais perigo.
O zaman neden nerede olduğun hakkında yalan söylüyorsun?
Então porque é que mentiste? Sobre onde estavas. Porque é que...
Carter'ın kayboluşuyla ilgili yanlış bir şeyler olduğun biliyoruz ve sanırım Mayfair bize söylemediği bir şey biliyor.
Sabemos que algo não bate certo sobre o desaparecimento do Carter, e acho que a Mayfair sabe algo e não nos diz.
Aksi taktirde olduğun yerde sığınıyorsun.
Fora isso, o protocolo é seguido à risca.
Bak, aslında bununla ilgili konuşmak istemiyorum. Ama arkadaşım olduğun için senin de bilmeni istiyorum.
Não quero falar disso, mas como és minha amiga, quero que saibas.
Alex, yaşamak zorunda olduğun şey neredeyse seni öldürüyordu.
Alex, aquilo com que tiveste de viver quase te matou.
Unutma ki nerede, ne yapıyorsan mal olduğun hayatlar seni izliyor olacaklar.
Lembre-se disto. Onde quer que esteja e o que quer que faça, todas as almas das vidas que tirou irão estar a observá-la.
Onları bana yolla, sen de olduğun yerde kal.
Dá-mos cá e fica quieta.
Bir zamanlar aşık olduğun adamı kurtarmak amacıyla romantik bir macera.
Uma aventura romântica para salvar o homem que amaste em tempos.
Daniel daha iyi bir yerde olduğun için öyle mutluyum ki.
Daniel... Fico feliz por estares num sítio melhor.
Geri kalan kesimin dışında bir tür olduğun anlamına gelir.
Significa que te distingues, que estás acima dos outros.
- Hayatta olduğun için.
Porque sou saudável? - Porque está viva.
Bana yapıyor olduğun şey...
O que estás a fazer comigo?
Olduğun yerde kal.
Fica aí.
Sağlıklı olduğun için mi?
- Porquê?