Olmek traduction Portugais
7,724 traduction parallèle
- Bazen sadece ölmek istiyorum.
Às vezes eu só quero morrer.
Ölmek için çok soğuk ve karanlık bir yer.
Um lugar frio e escuro para morrer.
Ölmek istedim.
Eu queria a morte.
Yani anında ölmek yerine termal radyasyondan acı çekerek öldüler.
Por isso, ao invés de terem morrido instantaneamente, provavelmente devem ter tido uma morte agonizante devido à radiação térmica.
Hadi ama. Ölüm, tabut, ölmek.
Morte, caixão, morrer...
- Bu üç Koreli neden ölmek zorunda?
Por que é que estes três coreanos têm de morrer?
Ölmek istemiyorlar.
Não, não querem morrer.
O gerçekten ölmek istedi.
Na verdade, ela queria morrer.
Bu kız ölmek istiyor herhalde.
Esta miúda quer morrer.
- Ölmek istemiyorum.
- Não quero morrer.
Ölmek seçenekler arasında değil.
- Tu não vais morrer, Teddy. Morrer nunca foi uma opção.
Refakatçilerin ölmek zorundaydı.
A tua guarda devia estar morta.
Çocuğun ölümünden sorumlu olmadığımı bilerek ölmek istiyorum.
Queria morrer..... a saber que não sou responsável pela morte do rapaz.
Kral ölmek zorunda yoksa sen ölürsün.
Ou morre ele ou morres tu.
Öleceksek böyle ölmek istiyorum.
Se morrermos, é assim que quero que seja.
Yok lan ölmek burada!
Não vamos morrer!
- Ölmek üzere, söyle onlara.
- Informem que está a morrer.
Ölmek için çok gencim.
Demasiado jovem para morrer.
O zaman neden burada zincirli değil, işkence görüp, acıdan kurtulup ölmek için yalvarmıyor?
E por que motivo não está ele aqui acorrentado, torturado, a pedir a morte para lhe aliviar a agonia?
- Burada ölmek için gitmiyorum!
- Não vou morrer aqui!
Bunlar arasında hapishaneye girmek ya da ölmek yok.
E nenhum deles envolve ser preso ou morrer.
Ayrıca sadece 60 kilosun ve ölmek istemiyorsun.
E porque pesas 60 quilos e não queres morrer.
Elimde bir baltayla ölmek istiyorum.
Quero morrer com um machado na minha mão.
Ölmek üzere olan biri neden böyle bir konuda şaka yapsın ki?
Porque é que um homem prestes a morrer, iria gozar com coisas destas?
Bu sabah ölmek üzereydi, şimdi de dizginlerini mi koparıyor?
Esta manhã, ele estava a morrer, agora, anda a atacar pessoas?
Ölmek istemiyorum.
Eu não quero morrer.
Yanarak ölmek de. Halkımın beni kavrulmuş, çığlık atar halde hatırlamasını istemiyorum.
E ser queimado vivo, não quero que as pessoas lembrem de mim dessa maneira, preso e a gritar.
Sürü nihayet şehir ormanına girdiğinde açlıktan ölmek üzereler.
Quando entram finalmente na selva urbana, estão esfaimados.
Ama, şuradaki soktuğumun dev parlayıcısı ile ölmek istemiyorsak bir plana ihtiyacımı var, tamam mı?
Fico mesmo. Mas se não quisermos acabar naquela porra de liquidificador, precisamos de um plano, então escutem.
Boğularak ölmek.
Morte por afogamento.
Seninle ölmek istiyorum.
Eu quero morrer consigo.
Ölmek istedim. Çünkü karım, kızım ve küçük oğlum öldüler.
Só queria morrer, da mesma forma que morreu a minha esposa, a minha filha e o meu pequeno filho.
Ölmek umurumda değil.
Não me importo de morrer.
- Bir çapulcu olarak ölmek istemedim.
Não queria morrer como trapeiro.
Niyetin ölmek mi?
Queres morrer?
Bu diyeceğim tuhaf kaçacak ama bence böyle ölmek isterdi.
Sabes, é estranho, mas... Acho que ele teria desejado partir assim.
Boğularak ölmek acısız bir yoldur derler.
Dizem que afogar-se é uma maneira indolor de morrer.
Ölmek, seni hiç de sıkıcı hale getirmiyor.
Morrer não te entorpeceu nem um bocadinho.
Söyle, nasıl ölmek istersin?
Como gostaria de morrer?
Ölmek bile bu kadar can acıtamaz.
Estar morta não devia doer assim tanto.
Eğer biz de onların yanında ölmek istemiyorsak tabii.
A não ser que queramos todos morrer juntamente com eles.
Ölmek üzereydim. Bir ölümsüzün omurilik sıvısını enjekte ettiler.
Eu estava a morrer e recebi uma transfusão de fluido espinal de outro imortal.
Sorun şu ki ben henüz ölmek istemiyorum Pablo.
O problema é que eu ainda não quero morrer, Pablo.
Bu delikte ölmek istemiyorum.
Eu não quero morrer aqui.
Atlatmadan ölmek istedim.
Queria morrer... no momento.
Şimdi ise ölmek üzere yatıyorum. Bir toz tanesi gibi havada uçuşuyorum.
E agora eu só quero deitar-me e morrer e ser levada como um farrapo de pó.
Ölmek istemiyorum.
Não quero morrer.
Acı içinde ölmek istemiyorum.
Não quero morrer com dores.
Hapishanede ölmek istemediğini sayıkladı durdu.
Passou o tempo todo a dizer que não queria morrer na prisão.
- Çünkü ekonomimiz ölmek üzere doğum oranında düşme var, hem oy kapasitemiz de yok.
Porque temos uma economia "doente". Temos uma queda de natalidade. Não temos votos.
Ölmek için daha çok gencim.
Parem! / i Sou muito jovem para morrer.