English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ O ] / Oyun yok

Oyun yok traduction Portugais

649 traduction parallèle
Bu gece oyun yok.
Não voltarei.
Della, rol yok, oyun yok, ve artık Healy Kumpanyası yok.
Näo há papéis, nem peças e a Companhia Healy já näo existe.
Ve oyun yok, hı?
E nada de jogos, hã?
Oyun yok, yüzmek yok ve geçerli bir sebep olmadan okulun dışına çıkma yasak.
Sem hóquei, sem natação e não saia da escola por nenhuma razão.
Bir oyun yok prensim.
Não há tramas, majestade.
Oyun yok.
Nada de truques.
Cinlik ve oyun yok.
Nada de graças nem de fantasias.
Artık oyun yok.
Basta de jogos.
- Oyun yok.
Acabaram-se os jogos.
Oyun yok.
Nada de espertezas!
Oyun yok, tamam mı?
Nem de gracinas.
Çocuklarla ve yaşlı adamlarla daha fazla oyun yok.
Não quer mais fingir com miúdos ou velhos.
Pekala millet. Artık oyun yok.
Ok, toda a gente, acabaram-se os jogos.
Bana kalan çok oyun yok.
Não me restam assim tantos jogos.
- Artık oyun yok.
- Nada de jogos.
Bugün oyun yok.
- Hoje não há jogo.
Programda oyun yok
Não há jogos marcados.
- Bu derinlikte oyun oynamaktan başka yapacak işiniz yok mu?
... Claire, não. Você não tem mais nada que fazer em tempo de guerra do que brincar com os cadáveres?
Oyun falan yok, Dexter.
Deixa-te de brincadeiras, Dexter.
Oyun salonu yok mu? Oraya gidin.
Não têm uma sala de bilhar?
Dowd, siz küçükken, oyun arkadaşlarınız yok muydu?
Diga-me, Dowd, quando era mais pequeno, não teve um amigo com quem brincava?
Oyun oynayacak zamanım yok.
Nao tenho tempo para brincadeiras.
Unutma, oyun oynamak yok.
Nada de truques, rapaz.
Bu öğleden sonra Avrupa'ya gidiyorum ve oyun oynayacak zamanım yok.
Parto esta tarde para o continente e não tenho tempo para brincadeiras.
Sen, Skipper ve sizin gibiler eğlence dünyasında yaşıyorsunuz. Oyun oynuyorsunuz, gol atıyorsunuz, dert yok, sorumluluk yok.
Tu, o Skipper e milhões como vós, vivem num mundo de crianças, onde brincam, sem preocupações ou responsabilidades.
"Para yoksa, oyun da yok" ha?
Não paga, não leva.
Ajan, oyun yazarı ya da revü kızı olmayabilir, ama kuşku yok ki...
Pode näo ser um agente, nem um dramaturgo, mas...
Seninle oyun oynayacak vaktim yok.
- Está bem, não vou perder o meu tempo.
Sınır yok. Oyun sayısı sınırı yok.
Não há limite nem restrições nas apostas.
Sorun yok, oyun oynuyoruz yalnızca.
Não há problema, estamos a jogar um jogo.
İskambil kağıdı, oyun, idman yok.
Sem cartas, sem jogos, sem exercícios.
Ballard oyun oynamak yok.
Ballard não está para brincadeiras.
Oyun olarak görmediğiniz bir şey yok mu?
Não existe nada que não considere um jogo?
Bir başka uydurma oyun oynamanın anlamı yok.
Não faz sentido outro jogo falso.
Bakın, her kimseniz, ben meşgul bir kadınım ve oyun için zamanım yok.
Ouça, quem quer que seja, sou uma mulher ocupada e não tenho tempo para brincadeiras.
Jess, uc gundur uyumadim, ve oyun oynayacak zamanim yok.
Jess, faz três noites que não durmo. Não estou com paciência para joguinhos.
Şimdi, Dedektiflik Bürosu ve FBI'a saygılarla. Oyun oynayacak vaktim yok.
Com o devido respeito ao FBI e ao departamento de fiscais, não tenho tempo para brincadeiras.
Boxey oyun oynamamamın babamla ilgisi yok.
O não jogar, não tem nada que ver com o meu pai.
"Boş zaman" ve "oyun" sözcükleri programımda yok.
Como vocês se divertem? As palavras "recreação" e "diversão"... não constam na minha programação.
Oyun oynamaya vaktim yok evlat.
Não tenho tempo a perder, garoto.
Bu gece sahnede oyun yok arkadaş.
Eles não vão entrar no jogo, meu.
Bir, ben oyun oynamıyorum. İki, senin ortaya koyacak hiç bir şeyin yok.
Eu não jogo e tu não tens com que apostar.
Seni kullanmazsa, bimlerin seni yok etmesi için... oyun şebekesine gönderir.
Se não te puder usar, manda-te para cá para limpar os teus bits.
- Oyun oynayacak zamanım yok.
- Não tenho tempo para jogos.
Oyun oynayacak zamanım yok, genç bayan.
Não tenho tempo para jogos, miúda.
( Çavuş Dedektif Frank Arriola ) - Yok bu sefer, değil. ( Çavuş Dedektif Sonny Crockett ) Ama bütün günü oyun ile uğraşıp çalışmazsan işini kaybedersin.
Sim, mas se não trabalhar vou para o desemprego.
- Yani oyun için. - Hayir yok. Belki baska bir zaman.
Não, não.
Oyun beş kartlık saplama, joker yok, paraları sürün.
O jogo é de 5 cartas, nada de mais. Vamos começar.
Oyun oynayacak zaman yok.
Não temos tempo para brincar.
Doğru söylüyorum. Oyun falan yok. Bernie burada...
Estou-te a dizer a verdade!
Oyun falan yok.
- Isto não é apenas um jogo?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]