Porter traduction Portugais
1,963 traduction parallèle
"Mais un coeur clos est lourd à porter."
Vamos ver como corre.
Elton John da bir zamanlar evliydi. Merv Griffin de, Cole Porter da- - Dur bir dur.
O Elton John, o Merv Griffin e o Cole Porter também eram.
Porter ve Barkley, sıra sizde.
Porter e Barkley é a vossa vez.
Sıra Porter'da.
O Porter é o próximo.
Porter, artık ne kadar kötü görüneceğini görmek için bıyık bırakman gerekmiyor.
Porter, já não precisas de deixar crescer o bigode para ver como fica mal.
Efendim, evin sahibi Nell Porter. Emekli öğretmen ve Herson'un teyzesi.
Senhor, a casa pertence a uma Nell Porter, uma professora reformada e tia do Herson.
Porter'ı almaya geldim..
Vim buscar o Porter para levá-lo à escola.
- Buna gerek yok. Porter'ın sırası.
Deixa, é a vez do Porter.
Porter'la olanlar hakkında.
É sobre o que aconteceu com o Porter.
Porter'la onu dışarı çıkartıp biraz bilardo oynasak ve konuşmak istiyor mu baksak?
E se o Porter e eu o levarmos a sair, para umas partidas de bilhar, ver se ele quer falar?
Porter, onu buldum.
Porter, encontrei-a.
Owen Porter.
Owen Porter.
Bir kaç kez Porterlar'ın evine uğradım.
Fui a casa do Porter várias vezes.
Bay Porter, oğlunuz evde mi?
Sr. Porter, o seu filho está em casa?
Bayan Porter, Owen'ı korumaya çalıştığınızı biliyorum, ama artık yapamazsınız.
Sr.ª Porter, eu sei que quer proteger o Owen. Mas já não o pode fazer.
Bayan Porter, sosyal tecrit bir çocuğa ne yapar biliyor musunuz?
Sr.ª Porter, sabe o que o isolamento social faz a uma criança?
Çok ciddiyim. Greg, bir güvenlik görevlisinin öldürüldüğü başarısız bir soygunda, araç sürücüsü olup, 30 yılla müebbet arası hüküm giyen, Amy Porter adlı bir mahkumu, son üç yıldır her hafta ziyaret ediyormuş.
Nos últimos 3 anos, O Greg tem feito visitas semanais a reclusa chamada Amy Porter, que está a cumprir 30 anos pelo papel como motorista de fuga num roubo falhado onde um segurança morreu.
Amy Porter bu sabah felç geçirmiş 25'inde mi?
A Amy Porter sofreu um derrame esta manhã. Aos 25?
Dr. Phelps, Amy Porter adında bir hastayı tedavi ettiğinizi farkettik
Dr.ª Phelps, sabemos que está tratando uma paciente chamada Amy Porter.
Onbaşı Thomas Porter Pendleton kampında görevliymiş.
Cabo Thomas Porter, designado para Camp Pendleton.
Onbaşı Porter Pendleton Kampının G-2 ofisinde idari kâtipti.
O Cabo Porter era escriturário no... - escritório G2 de Camp Pendleton.
Müdür Vance Onbaşı Porter'ın cinayetine özel ilgi göstermemizi istedi.
O Director Vance quer que demos atenção especial à morte do Cabo Porter.
Güvenlik görevlileri katil olduğunu düşündüğümüz adamı gördüler kısa süre sonra o ve diğer adam Porter'ın cesedini bulmadan sadece bir kaç dakika önce park yerinde boğuşuyorlardı.
Os seguranças viram o homem que acreditamos ser o nosso assassino, e pouco depois ele e outro homem estavam a lutar na garagem, apenas alguns minutos antes de encontrarem o corpo.
Porter istihbaratta çalışıyordu.
Porter trabalhava na Segurança.
Porter hakkında başka ne var elimizde?
O que mais temos além da especialidade do Porter?
Porter'ın patronu herhangi bir kayıp var mı diye istihbarat denetlemesi yapıyor.
O comandante de Porter está a fazer uma auditoria para saber se desapareceu alguma coisa.
Bir de Onbaşı Andrew Peterson Porter'ın en yakın arkadaşı.
E também há o Cabo Andrew Peterson, melhor amigo de Porter.
Onbaşı Porter'ın resmi üzerinde olsaydı daha sıkı vurabilir miydin?
Acertava-lhe com mais força se a fotografia do Cabo Porter estivesse lá?
Onbaşı Porter şah damarı ve boynu kesildikten sonra kan kaybından ölmüş.
O Cabo Porter morreu devido a uma grande perda de sangue depois da jugular e carótida terem sido cortadas.
Bir suşi şefinin onbaşı Porter'ı öldürmüş olabileceğini mi söylüyorsun?
Estás a sugerir que um chefe japonês pode ter matado o Cabo Porter?
Porter'ı ne kadar iyi tanırdın?
Quão bem conhecia Porter, Cabo Peterson?
- Onbaşı Porter'ın arabası...
- O Cabo Porter dirigia um nissa... - Nissan cinzento.
Onbaşı Porter'ın elini kim kestiyse çantanın içindeki şeyi istemiş.
Seja quem for que cortou a mão do Cabo Porter... Queria o que estava dentro da mala.
Porter'ın arabasındakiler.
O conteúdo do carro do Porter.
Cinayet sabahı Orange County istasyonundan alınmış benzin faturası.
Recibo do posto de gasolina de uma estação de Orange County na manhã do assassinato do Porter.
Porter şekerlemeri boşaltması için bir adam bulmak üzere buraya gelmiş.
O Porter ou esteve aqui para encontrar um intermediário para ajudá-lo a vender os itens daquela mala ;
Rosen'ın elini kesen, Porter'a yaptığı gibi almamış eli.
Quem cortou o Rosen não a levou como fizeram com o Porter.
Onbaşı Porter Irak turundayken ekip lideri Bağdat'ta baskın yaptıkları evden değerli eşya çalmakla suçlanmış.
Ora, durante a missão do Cabo Porter no Iraque, o líder do esquadrão dele foi acusado de roubar objectos de valor de uma casa que atacaram em Bagdad.
Porter sorgulanmış ama karışmamış.
Porter foi interrogado mas não implicado.
Belki Porter da ekip liderinin yaptığının aynısını yapmıştır.
Então talvez Porter tivesse feito o mesmo que o líder do esquadrão fez.
Jacob Ronsen, Anshiri ile ona kancayı taktılar ve Porter da ona satmayı denedi.
Então Jacob Rosen apanhou-o com Anshiri e Porter tentou vendê-lo a ele.
Kelepçede bir anahtar filan olmalıydı değil mi?
Penso que o Porter devia ter a chave das algemas com ele, não é?
Anshiri'ye göre Jason Rosen da Porter kadar kötü biri.
Na mente de Anshiri, Jacob Rosen era tão mau quanto Porter.
Adı Onbaşı Thomas Porter.
Chamava-se Cabo Thomas Porter.
Porter ile buluştun.
- Conheceu o Porter.
- Kraliçe Paubi'nin mücevherlerinin Onbaşı Porter'ın taşıdığı çantada olma ihtimali var.
- Que têm muito mais jóias da Rainha Puabi na mala que o Cabo Porter estava a transportar.
Porter'ı öldüren ve Anshiri'ye tuzak kuran her kimse ya Porter'ı ya da Rosen'ı tanıyor.
Então, quem matou o Porter e incriminou o Anshiri, ou conhecia o Porter ou o Rosen.
Porter öldürülmeden bir saat önce park alanına giren aynı SUV.
É o mesmo SUV que entrou no estacionamento uma hora antes do Porter ser morto.
Porter'ın borcu olduğu adam.
A quem o Porter também devia dinheiro.
Porter Irak'ta ne çaldığını en yakın arkadaşına söyler.
O Porter conta para o seu melhor amigo sobre o que ele roubou no Iraque.
En iyi arkadaşı Porter ve Rosen'ı öldürür, Anshiri'ye tuzak kurar L.A.'deyken tanınmamak için Winston'ın arabasını kullanır.
O melhor amigo mata o Porter e o Rosen, e incrimina Anshiri, e usa o carro do Winston enquanto está em LA assim não pode ser identificado.