Sahtekarlık traduction Portugais
459 traduction parallèle
Sahtekarlık bu!
Isso é uma fraude!
Siz sahtekarlık yapıyorsunuz!
Vocês são uns trafulhas!
Asker dışında bir şey olsaydım, hayatımı yaşayıp bunu gizleyebilirdim. Ama bir asker ve korkak olmak, sahtekarlık yaparak... yaşamları size bağlı olan kişilere karşı tehdit oluşturmaktır.
Poderia ter passado a vida toda como soldado, mas ser um soldado e um cobarde é um perigo para a vida dos outros homens.
Sahtekarlık değil mi bu?
Isso não é falsificação?
Sahtekarlık mı?
Falsificação?
Demek sahtekarlık yapıyorsun.
- Você está enganando.
Akıl almaz bir sahtekarlık.
É um impostor.
Doğallığın sahte, bu, bildiğim en sinir bozucu sahtekarlık.
Ser natural é só uma pose, a mais irritante que conheço.
Sahtekarlık, soygun ve aldatmak amacıyla komplodan tutuklatın.
Prenda-os por conspiração para nos defraudar, roubar e enganar.
- Sahtekarlık, küçük hırsızlıklar.
- Desfalques, fraude, pequenos furtos.
Beyler, bu Loca'da bir sahtekarlık işlendi,
Cometeram uma fraude na Confraria.
Utanmazca bir sahtekarlık.
Uma fraude descarada.
Başından beri bunun bir sahtekarlık olduğunu ona söyledim.
Desde o início eu lhe disse que era uma vigarice.
Elimde bir polis raporu var. Bu polis raporu o yılın Mayıs ayında Miles John Farnham adında birinin sahtekarlık ve görevi kötüye kullanma iddianamesi ile ilgili.
Tenho aqui um relatório da polícia com uma acusação contra um Miles John Farnham, em maio desse ano sob a acusação de fraude e má prática.
Üzgünüm, ama sahtekarlık... benim her zaman yüzümü kızartıyor.
Sinto muito, mas a desonestidade sempre me enfurece.
Bir parça sahtekarlık, başka bir parça sahtekarlığa yol açar.
Uma certa desonestidade está fadada para gerar uma certa desonestidade.
Bu sahtekarlık için bağışın artmasını sağlayacak değilim.
Eu não consegui dinheiro com falsas pretensões.
- Sahtekarlık, Murray.
- É desonesto, Murray.
Evrensel olduğu iddia edilen bu yeni sahtekarlık oyunu içinde eziliyorlar, geri çevriliyorlar, göz ardı ediliyorlar ve yabancı muamelesi görüyorlar.
o estilo de vida norte-americano, o grande sonho branco dos Estados Unidos.
Sahtekarlık onun hayatıydı, parça parça yontulmasına sebep olsa bile.
A burla estava-lhe na massa do sangue, mesmo que isso fizesse com que se despedaçasse aos poucos.
Sahtekarlık yapmayacağız.
E não queremos ser hipócritas.
İlk haberimiz : Hükümet, Fielding Mellish'i hükümeti yıkmak amacıyla..... sahtekarlık yapmakla yargılayacak.
O governo processa Fielding Mellish por ser um impostor subversivo.
Sam Marcos Devlet Başkanı Fielding Mellish sahtekarlıktan yargılanacak. Mellish, isyana teşvik, hükümeti devirmeye yönelik komplo ve..... resmi protokole karşı "kasık" kelimesini kullanmakla suçlanıyor.
Fielding Mellish, o Presidente de San Marcos, vai a julgamento por fraude, por incitar desordens e conspiração para derrubar o governo e por usar a palavra "coxas" na frente de senhoras.
Sahtekarlık yapacaksanız bunun hiç anlamı kalmıyor.
Sinceramente. É inútil tentar fazer isto se fizerem batota.
Şimdiye kadar anladığınız üzere François'le anlaştık... ve Ibiza adasında kendimizi... tüm sahtekarlık tarihinin en büyük skandallarının... içinde bulduk.
Nesse meio tempo compreenderão. Encontrei François por acaso e na ilha de Ibiza caímos na maior série de escândalos em toda a história da falsificação.
Örneğin ; şu "Fake! ( Sahtekarlık )" adlı kitabın yazarı. Sahtekarlık hakkında... ve bütün sahtekarlıkları bitirmeyi planlayan kitabın yazarı da tam bir sahtekar!
Por exemplo que o autor de "Fake", um livro sobre um falsificador, era ele mesmo um falsificador e autor de uma falsificação para acabar com todas as outras.
ve işte tam burası - İşaretliyorum. İşte bu küçük adada iki müthiş sahtekarlık gün yüzüne çıktı - Ibiza.
E aqui, terei de marcar, nesta pequena ilha onde estão os dois grandes truques que assinalamos :
Tesadüf No : 1 : Sahtekarlık konusundaki bu iki dünya markası... küçücük adada ayrı ayrı işlerini yürüttüler.
Que estes dois líderes mundiais em falsificações agiam, totalmente separados, na mesma ilha.
O "Fake!" in kendisi zaten bir sahtekarlık, ve Elmyr'in kendis i... sahte... bir sahtekar!
Que o falso é falso e que o próprio Elmyr é um falso falsificador.
Elmyr'in usta bir sahtekarlık yaptığı başka - bir alan da Paganini eserlerindeki yeteneğiydi.
Elmyr é outro mágico de outro tipo de violino. Um verdadeiro Paganini da paleta.
Bu... Bu sahtekarlık değil.
Agora isto, não é uma falsificação.
Ama şimdi sahtekarlık diyarının eski kralı tacını... taklitçisine bırakıyordu. Yarın parti var. Büyük bir parti.
Elmyr : regenerado e exposto, era recentemente a celebridade número um da ilha, mas agora a coroa passou para o velho imperador, o embuste, para o fingidor.
Bunca yıldır süren koşuşturmacadan sonra... Sahtekarlık işindeki o son değişimden sonra, şimdi bile,... Elmyr bu son sığınağında da kendini pek güvende hissetmiyor... hani derler ya..
Então, depois de todos estes anos mesmo agora, depois da sua regeneração final como falsificador, Elmyr não se sente muito seguro no seu último refúgio, que as pessoas gostam de chamar,
Büyük bir sahtekarlık. Hepsi numara.
Isso não passa duma intrujice.
Büyük bir sahtekarlık, o kadar.
- É uma grande intrujice.
O kadar sahtekarlık ve nezaketi olan bir kedi daha yoktu.
Nunca houve um gato com tanta falsidade e suavidade.
Diyelim ki bütün bunlar bir tür sahtekarlık. Neden bu testi yaptırmak için bu kadar hevesli?
Digamos que tudo isto é apenas uma espécie de falcatrua.
Sahtekarlık ve alay bitsin Hayallerimizdeki altın düşler
Afecto, confiança, abundantes Sem mais lérias, derrisões Antes sonhos áureos, vivos, de visões
Sahtekarlık ve alay bitsin Hayallerimizdeki altın düşler
Sem mais lérias, derrisões Antes sonhos áureos, vivos, de visões
Ama bu sahtekarlık, dürüst bir şey yapmamış olacağız halkın gözlerine perde çekmek olur bu.
Mas isso é uma impostura, é... É uma intrujice, é uma desonestidade, é... É falsificar números, é atirar poeira aos olhos das pessoas.
Gözlemler matematik ve dikkatli kayıt tutma ile birlikte dinsel sahtekarlık düşüncesi vardı.
Combinação de observações, matemática e uma cuidadosa conservação, de registos com raciocínios vagos e falsificações piedosas.
- Bu sahtekarlık.
- Roubaram-nos!
Sahtekarlık! Onlara söyleyemezsin.
Não lhes podes dizer.
Sahtekarlık.
Uma fraude...
Noel mi sahtekarlık Dayı?
O Natal, uma fraude, tio?
- Sahtekarlık!
- Uma fraude!
- Sahtekarlık.
- Que fraude.
Sahtekarlık.
É uma ilusão.
- Sahte "sahtekarlık"!
O falso falsifica!
Sahtekarlığın eski şahının, yalnızca maskesi düşmekle kalmadı, bir de... kendi hayatını yazan kişi tarafından gölgede bırakılmıştı... o ise bu durum karşısında cesaretini kırmadan...
Amanhã haverá uma grande festa. Não perca. Amanhã às oito.
Sahtekarlık.
- Falsificada.