Sağlıklı traduction Portugais
6,076 traduction parallèle
Sağlıklı ve sefil olmak isteseydim evde kalırdım.
Se eu quisesse ser saudável e miserável, Tinha ficado em casa.
Beklerken sadece sağlıklı yiyecekler yiyeceksiniz tamam mı?
Estamos a procurar muito, por outras opções. Enquanto isso...
Motivasyonlu, stabil ve nörolojik olarak sağlıklı olmalılar. Bu makine bunların hepsini anlamamızı sağlayacak.
Eles têm de ser motivados, estáveis e saudáveis.
Biz hala hayattayız. Uzun süredir oldukça sağlıklıyım.
Tenho sido saudável, até agora.
Sağlıklı ve mutlu üç çocuğumu akşamları okuldan almak için servis ayarlıyordum.
- Há 6 meses atrás, não espera nada disto. Estava à procura, os meus três filhos felizes e saudáveis na escola.
- Her zaman daha sağlıklı olabilirsiniz efendim.
Sempre se pode estar mais saudável.
Kulağa gereksiz miktarda sağlıklı geliyor.
Parece-me demasiado salutar.
Yaşı uygun ve sağlıklı.
Está na idade certa, é saudável.
Evet. Sonra Yiyiciye dürtülerimi bastırmak için Daha sağlıklı bir yol bulduğumu söyledim.
Eu disse ao "Devorador", que tinha encontrado uma maneira saudável de saciar os meus impulsos.
Sır saklamak sağlıklı bir şey değil.
Manter segredos não é saudável.
Kendinde ve sağlıklı olduğunu İyi para kazandığını söylediğini Gelirini uzakta yaşayan bir akrabasıyla paylaştığını söyle.
De pé e a caminhar por si. Ela falou do seu bom pagamento, de partilhar a sua riqueza com um parente distante.
- Ruhsal açıdan sağlıklı değil ama yerinde.
Mórbido, mas apropriado.
Kanserli hücreler sağlıklı olanları boğmak istemez. Direkt boğarlar.
As células cancerígenas também não querem sufocar as saudáveis.
Şu anda ölü olması bir yana kurbanınız genç ve fiziksel açıdan sağlıklı biriymiş. İlacın kronik kalp hastalığı tedavisi için değil ameliyat sonrası için yazıldığından şüpheleniyorum.
Bem, à parte de estar morto, a vossa vítima é jovem e aparenta estar numa boa forma física, o que me leva a suspeitar que a vítima recebeu uma receita para este medicamento numa fase pós operatória... não para tratar
İkinci olarak hatırladığım kadarıyla daha sağlıklı bir hayat sürmek Tony'nin yeni yıl kararıydı.
E segundo, lembro-me do Tony a dizer que queria começar o Ano Novo muito mais saudável do que antes.
Güzel, fit ve sağlıklı. Oldukça sağlıklı.
Bem, em forma, saudável, mais ou menos.
Böyle sağlıklı numunelerle beslenmeyeli uzun zaman olmuştu.
Já há muito tempo desde que me alimentei de espécimes tão saudáveis.
Evet, şüphesiz Martin Odum elimizde en kıymetli ajan, ama sağlıklıyken.
Sim, Martin Odum é o melhor trunfo, não há dúvidas, quando está bem.
Sessizliğe ihtiyacımız var... İçeride ve dışarıda, sağlıklı düşünmek ve iyileşmek için.
Precisamos de tranquilidade... por dentro e por fora,... para pensar claramente e curar.
Tanıdığım en sağlıklı insanlardan biri benden tüm servetini dağıtmamı istedi dolayısıyla öldüğü gün, geriye hiçbir şey kalmamış olacak.
Um dos homens mais saudáveis que conheço fez-me começar a gastar a sua fortuna para que quando ele morresse, estar tudo acabado.
Pratik becerileri olan, sağlıklı, aldığından fazlasını verebileceklere ihtiyacımız var.
Precisamos de pessoas saudáveis, com capacidade de habilidades práticas, que ajudam mais que recebem.
Sağlıklı hayvanları karantinaya alın.
Ponha em quarentena os animais saudáveis.
Bu sağlıklı bir yol olmuş.
Bem, é uma atitude saudável.
Çok fazla yalnız vakit geçirmek sağlıklı değil.
Não é saudável passardes tanto tempo sozinha.
Bebek sağlıklı,
O bebé está bem.
David hayatta ve çok sağlıklı.
David, ele está vivo e saudável.
Bu oldukça sağlıklı görünüyor.
Aquilo parece saudável.
15-20 gün sonra, onlar tanınmazdı, daha sağlıklıydılar.
Em duas ou três semanas, estas crianças recuperaram totalmente.
Bir at gibi sağlıklı.
Ele está saudável, como um cavalo.
Sorularınızı cevaplayabilecek kadar sağlıklı olmasını istemez misiniz?
Queres que ele responda às suas perguntas?
Bu oldukça sağlıklı bir rahim. Ama içinde fetüs falan yok.
É um útero saudável, mas não tem qualquer feto.
Burada senin sağlıklı olman için uğraşıyoruz, Molly.
Estamos todos aqui para te ajudar a melhorar.
Shape dergisinde sağlıklı beslenme düzenimle ilgili röportaj verdim.
Fiz um questionário na Shape sobre a minha dieta saudável.
- Sağlıklı bir hamilelik sürecindeyim.
- É uma gravidez forte.
Sağlıklı düşünüyor olsaydın, Washington'a seninle konuşmaya neden geldiğimi sorardın.
Se estivesse a pensar claramente, você provavelmente já me teria perguntado o porquê de ter vindo até Washington para falar consigo.
Önceden bana sağlıklı yaşam tavsiyeleriyle gelseydiniz ses tonumda bir daha bu konuyu açma şevkinizi kıracak bir şey bulurdunuz.
No passado, se vocês viessem ter comigo com dicas para uma vida saudável, poderiam ter encontrado alguma coisa no tom das minhas respostas que os iriam desencorajar de o voltarem a repetir.
Genç ve sağlıklı.
Ela é jovem, saudável.
İlk karım da genç ve sağlıklıydı. İkizlerimizi kaybettik.
A minha primeira esposa era jovem e saudável e perdemos os gémeos.
Naomi genç ve sağlıklı ve geleneklerimize göre kocalarından daha uzun yaşayacak senden başlayarak.
A Naomi é jovem e saudável e durará mais do que os seus maridos, como é nosso hábito... Começando por ti.
İnsanlar hep bizim hep şehir dışında yaşarken nasıl da sağlıklı olduğumuzu düşünüyorlar ama su olması gerektiği kadar iyi değil.
Pensa-se que devemos ser muito saudáveis por vivermos no campo, mas a água não é tão boa como devia ser.
Burada kalabilirdi, çağırılana kadar güvende ve sağlıklı olurdu.
Ele podia ter ficado aqui, são e salvo, até o chamarem.
Oldukça sağlıklı.
Perfeitamente saudável.
Faaliyet yolun sağlıklı değil.
O que estás a fazer, não é saudável.
Jake'e fazlasıyla takıntılı olmaya başladın. Bu hiç sağlıklı değil.
Estás obcecada pelo Jake, não é saudável!
İnkar etmekten daha sağlıklı bir tepki.
Acho que é um mecanismo saudável, ao contrário da negação.
Görünen o ki çok sağlıklı bir fetüsünüz var.
O feto parece ser, muito saudável.
Çok sağlıklı görünüyor.
Aparenta estar de perfeita saúde.
Ben McKenzie, Gordon rolü için biçilmiş kaftan çünkü kendisi gerçekte de dürüst ve dayanıklı biri geçmişe uyum sağlayabilen davranışları onun bu rolde parlamasına olanak sağlıyor.
O Ben McKenzie é perfeito para o papel de Gordon porque tem um tipo de integridade e força naturais... Um conjunto de valores à antiga que brilham, realmente, através do seu desempenho.
Bu yazdığım satırlara bakıp, onları tekrar tekrar okuyorum ve mantıklı düşünmemi sağlıyorlar ama her geçen gün daha az düşünür oluyorum.
"Revejo o que acabei de escrever" "Olho para as palavras e elas fazem sentido." "E, a cada dia que passa, tenho cada vez menos certeza."
Şimdi yapmanız gereken kendiniz için sağlıklı bir ortam yaratmak.
- O amendoim vai estar?
Çünkü bu sayede bebek için de sağlıklı bir ortam yaratmış olursunuz.
- O que vai ter de fazer agora é ter um clima calmo, porque ele também vai ficar calmo.