Son sınır traduction Portugais
823 traduction parallèle
- Son sınırın nedir?
Escuto. - Qual é a última posição?
Uzay - son sınır.
Espaço, a última fronteira.
Uzay, son sınır.
Espaço, a última fronteira.
Chaplin yapıtının mükemmel olmasını istedğinden 27.000 metre film şeriti kullanmış ve dört gün gece aralıksız "Göçmen" i son haline getimek için uğraşmıştır.
Foram gastos 27 Km de negativos e Chaplin ficou 4 dias e noites finalizando o trabalho.
Bu son deneyi benimle tamamlamaya hazır mısın?
Está pronto para completar comigo esta experiência final?
Paris'in asil lordlarını ve kadınlarını eğlendirmek için. Tabi, zehir içip, anlamsız yaşamlarına son vermezlerse. Hazır mısın?
Para fazer os nobres e as damas passarem o tempo para evitar que tomem venenos e acabem com as suas vidas vazias.
Son iki aydır bana ücretimi vermemenize gücenmedim. Ama banka hesabımı sizinle paylaşma fikri... hayatımın birikiminin yarısını almanız... benim için çok fazla efendim.
Não lhe levo a mal não me pagar há dois meses, mas a ideia de dividir a minha conta bancária consigo, de dividir as minhas poupanças, é demais para mim.
Ayrıca, bu konuyu şimdi açmak istemezdim ama aynı şekilde son bir kaç haftadır öğlenleri dışarı çıkıyorsun ve her seferinde nerede olduğunu söylememeyi başarmış bulunmaktasın.
Além disso, eu não deveria ter falado nisto neste momento, mas acontece que... já fazem várias semanas que tens saído durante as tardes... e tens sempre resistido em me dizer aonde estiveste.
Sınıflandırılmayı sevmiyorsunuz. En başta çıkmayı önderlik etmeyi son düzlükte küçük bir mola verip eve özgürce dönmeyi istersiniz.
Diria que você não gosta de ser avaliado gosta de se colocar à frente e de fazer depois a corrida com calma e de vencer com facilidade.
Bu bana son kez bağırışın olacak.
Foi a última vez que gritaste comigo.
Bu saldırıları son yakıt damlasına, son gram yüke... ... sürenin son saniyesine göre planlamalısınız.
Os ataques terão de ser planeados até ao último litro de combustível... ao último quilo de carga, até ao último pormenor.
Biraz can sıkıcı, fakat... Demek istediğim,... son 30 yıldır mumya gibi... çalışmamın sebebi...
É tão complicado, mas... digamos que, a razão... pela qual eu trabalhei como uma múmia... nestes últimos 30 anos...
Ariane, son üç haftadır..... saçlarını tam olarak 17 kere yıkadığının farkında mısın?
Sabia que, nas últimas trêssemanas... lavouseu cabelo 17 vezes?
Bay Martin, Son kracını bize biraz anlatır mısın?
Sr. Martin, pode dizer-me alguma coisa sobre a vítima?
Burada oturuyor ve son davamın çözümünün ve kuşkusuz biraz birandinin tadını çıkarıyordum. Bana katılır mısın?
Estava aqui sentado saboreando o êxito do meu último caso, e, é claro, um pouco de conhaque.
Bay Milton'un Sylvia'nın yaşamına karışmayı bıraktığını, ve şu son darbeyle, sınırlandırdığını öğrenmekten memnun olcaksınız.
Vocês ficarão satisfeitos por saber o S.r Milton parou de interferir na vida de Sylvia, e a interferência dela na vida dele limitou-se a este golpe fulminante.
Bu evin, tüm mısır koçanlarının, her ağacın, son samana kadar.
Esta casa, cada espiga de milho, cada árvore, até à última folha de feno.
Hayır. Saknussemm, Mayıs'ın son günü demişti.
O Saknussemm determinou que seria no ultimo dia de Maio.
Araştırmacılarımıza, eğer varsa, son zamanlardaki... seks yaşamınız hakkında... bir rapor vermeye hazır mısınız Profesör?
Estaria preparado para entregar aos nossos investigadores... uns relatórios sobre sua vida sexual actual, se ela existir?
Salgın son patlak verdiğinde, hükümet 7 7.000 sığırı öldürmüştü, hatta koyun, keçi ve 20.000 civarında da geyik.
Da última vez, o governo teve de mandar abater 77000 vacas, o mesmo número de ovelhas e cabras e 20000 veados.
Garip bir odaya son girdiğimde, amazonların saldırısına uğramıştım.
Da última vez que entrei num quarto estranho... fui atacado por amazonas.
Şu iğrençzırıltıya derhal bir son ver... ya da git bir başka tapınağa sığın!
Pára imediatamente com esta choradeira... senäo vais procurar abrigo noutro sítio de culto!
Müttefik güçleri Avrupa'nın yarısında Almanya'ya yapılacak son saldırı için toplanıyordu.
Espalhados por metade da Europa, os aliados juntaram-se para o assalto final à Alemanha.
Son mısırını...
Semeaste o teu último...
Bu toprak parçasında son mısır koçanını yetiştirdin.
Semeaste o teu último grão de milho neste pedaço de chão.
Eğer işe yaramazsa Leclerc'le tek başına konuşmaya çalışmalısın. Çünkü Paris'e dönmek son dört yıldır onun hayali.
regressar a Paris tem sido o seu sonho desde há quatro anos.
Uzay son sınır.
Espaço, a última fronteira.
Bunu araştırır mısın ve eğer doğruysa son dönemde gittiği yerleri de?
Pode confirmar isso e, se for verdade, comprovar seus movimentos?
Daha önce doğru olmayan haberler yayınlanmış olsa da burada bulunan füzenin Almanların son savaşta kullandıkları bir propaganda silahı olduğuna inanılmaktadır.
Apesar das histórias publicadas anteriormente nos jornais o míssil encontrado aqui é apenas uma arma de propaganda alemã... da última guerra.
Kuzey saldırısının son rakamları. Kayıpsız yirmi üç.
São os últimos números dos ataques a norte... 23 sem perdas.
Ölmeden önce şunu bilmelisin ki, üstün yetenekleri ve dolayısıyla üstün güçleri olan adamların oynayacakları son bir kart vardır.
Antes de morreres, devias saber que os homens dotados de talentos superiores e por inerência com poderes superiores têm sempre uma última carta para jogar.
Neyse, İngiltere son derece iyi oynadı, boş yere bir sosis bile İzlanda ise ilk devrede toplam 722 sayı yaptı. Bunlar dün 2 eksik oyuncuyla, hayal kırıcı bir hızla, sadece 21 sette bir sürü güçlü vuruş ve sınır ve her türlü saçma sapan şey işte.
De qualquer forma, a Inglaterra jogou bem para nada nem uma salsicha em resposta aos primeiros turnos da Islândia, um total de 722 a dois, marcados ontem, tristemente rápido, em apenas 21 séries,
Dördümüz aleyhte iken, bu son oylamada lehine on, aleyhine sıfır oy olmasını sağladı.
Assim, mesmo que antes fôssemos 4 contra, a votação final foi de 10 a favor e ninguém contra.
Son olarak, baylar yanlış bilgilendirilmiş pekçok Japon Amerika'nın, bölünmüş... izonasyonalist bir ulus olduğuna ve Amerikalılar'ın sadece lüks bir hayat sürmekle ilgilendiklerine ruhen ve ahlaken çöktüklerine inanmaktadır.
Para acabar, meus senhores muitos japoneses mal informados acreditam que a América é uma nação dividida, isolacionista, e que os Americanos só estão interessados em gozar uma vida de luxo e são espiritualmente e moralmente corruptos.
Öyle cimri ki, tezgah bezini bile sıkıp son damlasını kullanır.
Ele é tão pão-duro que espreme o pano de limpar o balcão do bar.
Sanırım, sen Sir Roger'a son zamanlarda dünyadaki herkesten daha yakın olmalısın.
A senhora devia ser a pessoa mais próxima de Sir Roger.
Auchinleck, Mısır'da gerçekleşecek son savaşa hazırlandı. Tobruk'un kaybedilmesi üzerine Ritchie'yi görevden almış ve 8. Ordu'nun komutasını kendisi üstlenmişti.
Auchinleck preparou-se para a derradeira batalha no Egito, pois, após a queda de Tobruk, afastara Ritchie e tomara o comando do 8º Exército.
Bir alçağın son sığınağıyla bağlantılıdır kuşkusuz.
Ligado ao último reduto de um canalha, sem dúvida.
Sanırım bu konuda son derece duyarlısın.
Agora estás a ser dramática. Sim?
Bu kötü insan durmayacak. İyi mutfakların son kırıntısını da yok etmek istiyor.
Assim, este personagem sinistro quer terminar... com o nosso ofício de evolução e de riscar do mapa os últimos defensores da cozinha de qualidade.
"Hükmettiği insan suretiyle Şeytan son ve en akıl almaz saldırısını yapacak."
"É por meio duma personalidade humana possuída por ele, que Satanás cometerá o seu último e formidável crime."
"Terörizm ve politik belirsizlikten kaynaklanan... son aylardaki sınırlı üretim acil olarak çeşitli tedbirler... alınmasını zorunlu kılmaktadır." A.G. ile ilgili olarak...
"As limitações na produção nos meses recentes... devido a actos de terrorismo e às incertezas políticas... enfatiza a atenção das obrigações de aprovisionamento imediato... com um mínimo no que concerne ao R D".
Sizler son büyük sınırı geçtiniz ve bize ne olduğumuzu gösterdiniz :
Transpuseram a ùltima grande fronteira e mostraram-nos o que somos :
"Ardıç kuşu gagalarken gri taşın yanında dur,... batan güneşin son ışığıyla anahtar deliğinde parlayacaktır"
"Está perto da pedra cinza onde canta uma ave e o sol poente brilhará sobre o olho da fechadura com as últimas luzes do dia".
"Ardıç kuşu gagalarken gri taşın yanında dur,...... batan güneşin son ışığıyla... anahtar deliğinde parlayacaktır"
"Está próximo da pedra cinza onde canta a ave e o sol poente brilhará sobre o olho da fechadura com as últimas luzes do dia".
Artık büyümeye son vermeyi seçenler üç yaş sınırına kadar geldi ha!
De hoje em dia depois dos 3 anos não se cresce mais!
En son duyduğumda, manastır bu sınırların dışındaydı.
O último que te ouvi dizer foi que o mosteiro era intocável.
Max. Son kısmı tekrar oynatır mısın?
Max... passe de novo as últimas cenas.
Son sınıfların mezun olabilmeleri ve.... alt sınıfların başa bir yere kaydolabilmeleri için Kurul, yıkım tarihini zarif bir şekilde bir yıl uzatmıştır.
Para permitir que os finalistas terminem o seu curso e os restantes alunos procurem outras escolas, o conselho, graciosamente, adiou a data de encerramento por um ano.
Her yıl, son sınıflar kampüste kadın iç çamaşırı giyerek gezmek zorundadır.
Todos os anos, os alunos finalistas têm que desfilar em roupa íntima de mulher.
Bütün son model uçaklarla uçan birinci sınıf pilotlar vardır.
Temos os de primeira, que ficam com os melhores aviões.