Uzerindeki traduction Portugais
526 traduction parallèle
- Uzerindeki uniformanin ne oldugu onemli degil...
não me importa quem diabo é ele.
Üzerindeki şey, giysisindeki yırtık.
O que ela tinha vestido. A terra no vestido.
Üzerindeki her çentiği ezbere bilirsin... ve tek ihtiyacın bu işte kullanılacak bir maşadır....
Lhe sabe de cor e a menor oportunidade deve apostar.
Üzerindeki şüpheyi dağıtmak için eski bir numara.
Uma velha manobra de diversão.
Üzerindeki farbalayla
E todas as suas pregas
- Üzerindeki yazıyı göstermiştim, değil mi?
Mostrei-lhe a inscrição, não?
Üzerindeki paçavraya bakin.
Vejam os trapos que veste.
Üzerindeki şeyi de. Çıkart.
Tira agora essa blusa.
"Düş Kırıklığının Amerikalı Kadınlar Üzerindeki Etkisi."
"Efeitos da Frustração da Mulher Americana."
Üzerindeki ismi okuyabiliyor musun? Çok karanlık.
Você pode ler o nome no caixão?
DÜNYA ÜZERİNDEKİ SON İNSAN
"O Último Homem na Terra."
Lütfen, baba? - Üzerindeki elbisenin nesi var?
- O que há de mal nesse?
- Üzerindeki de teyzemin hizmetçisi.
- É o criado da minha tia que os monta.
Sonra Johnny oradaki mikrofon ve kameralara vuracak, Üzerindeki kanla birlikte, yardım etmeye kalkışan herkesle boğuşarak, Ölümüne sebep olsa da Amerika'yı savunarak.
O Johnny atacará então de modo decidido os microfones e as câmaras, todo coberto de sangue, repelindo quem quer que tente ajudá-lo, defendendo a América mesmo que tal implique a sua própria morte.
Üzerindeki üniformayı ben tasarladım. Cary Grant'ın yabancı lejyon filminde giydiği bir üniformadan aldım.
Fica do meu lado, querida, e quando eu voltar, da próxima vez...
- Üzerindeki her şeyi çıkar. - Tamam.
Então dispa-se toda.
Üzerindeki bu aptalca kıyafette neyin nesi?
Que raio estás a fazer com esta roupa estúpida?
Münazara Takımının kaptanıydım ve okullar arası şampiyonluk için, Bayan Pringle ile "Tıptaki Sosyalizasyonun İngiliz Ekonomisi Üzerindeki Etkileri"...
Eu chefiava a equipa de debate. No campeonato inter-escolas debati com a Menina Pringle os efeitos da medicina social na economia.
Üzerindeki cüppeden utan.
O senhor envergonha o clero.
Üzerindeki "SS" e ne demeli?
- Com uma marca SS?
Üzerindeki paçavraların pis kokusu bu kurulun onuruyla hiç bağdaşmıyor.
Os trapos que traz vestidos deitam um fedor ofensivo à dignidade deste tribunal.
Üzerindeki baskıya her bakışımda...
Sempre que olho para estas gravuras...
Üzerindeki toprağı biraz kazırsan hiçte fena gözükmezsin, tatlım.
Sabe, não seria mal, querido... se se limpasse dessa terra.
Üzerindeki sırlar yere dökülüp, birine çok ihtiyaç duymadıkça bir adamı gerçekten tanıyamayacağın böylelikle ispat edilmiş oluyor.
Isso prova que nunca conhecemos realmente um homem... até que se precise demasiado dele.
Üzerindeki kan Jeffrey'nin.
O sangue é do Jeffrey.
Üzerindeki varla yok arası şey çok hoş.
Insignificância agradável essa que traz vestida.
Haydi! Haydi! Üzerindeki çıkıntıları görmüyor musunuz?
Quem é que tem um par como estes lá em casa?
Üzerindeki büyüyü kırdın.
Quebraste a maldição nele.
Üzerindeki resmi inceleyeyim.
Vou verificar.
Üzerindeki isim ne?
Para quem é a dedicatória?
Üzerindeki "H" harfinin aslında...
Achei que a inicial "H"...
Mortimer. Üzerindeki mermilerle ne yapıyorsun, öyle?
Mortimer, o que estás a fazer com esses colares de contas?
Üzerindeki tek giysi gözlerini kapatan bağdı.
Não tem nada vestido a não ser uma venda negra sobre os olhos.
Bu topraklar bay Caldwell'e ait. Üzerindeki her şeyin sahibi odur.
Esta terra pertence ao Sr. Caldwell, assim como tudo o que está sobre ela.
Üzerindeki pası görüyor musun?
Vê a ferrugem?
Üzerindeki bluz çok güzelmiş...
Tem uma blusa muito bonita hoje...
Diyordu ki : " Üzerindeki korumanın kurşun geçirmez yelek olduğunu sanma!
Diz : " Essa coisa que tem vestida não é um colete à prova de balas!
Üzerindeki mont, T-Bird'e ait.
Esse blusão é propriedade dos T-Birds.
Üzerindeki markayı çıkaramadım.
A marca não deveria sair com facilidade.
Üzerindeki Harvard'a girme baskısının epey yoğun olduğunu tahmin ediyorum.
Eu imagino que a pressão para entrar em Harvard é enorme.
Üzerindeki çok güzel bir giysi.
Esse vestido é um espanto.
- Kırmızı ışık aldık, efendim. - Üzerindeki ne?
- Surgiu uma luz vermelha, senhor.
Üzerindeki bilgisayar kontrolündeki kol ince ayar yapabiliyordu.
Era controlado por computador, com um mecanismo direccional para acertar a colocação.
Üzerindeki kirle mi?
- Com aquela canalha?
Üzerindeki gösterge siyaha dönmüş.
- Estás a olhar para onde? - O teu crachá. Está preto.
Üzerindeki giysiler "berbat görünüyorum" diye bağırıyor.
A única coisa que essas roupas afirmam é : "Estou horrível."
Üzerindeki bunca şeyle banyoya nasıl giriyormuş acaba.
Cristo!
Üzerindeki onca altını çıkardık.
- A morte é coisa séria. É, sim.
Üzerindeki dikenli tel izleri hala görülüyordu.
Ainda se viam as marcas do arame nele.
Üzerindeki üniforma da umurumda değil.
Não gosto que ele ande fardado.
Üzerindeki baskı yüzünden intihar eden ondan 10 yaş büyük çocukları duyuyorsundur.
Está constantemente a pensar em crianças 10 anos mais velhas que ele que se atiram da janela por não aguentarem a pressão.