Vam traduction Portugais
333 traduction parallèle
Onu tam kıvamına getirmişken?
Agora que eu a tinha no ponto?
Koyulaşsın çorba, kıvamına gelsin Bir cehennem yemeği acılığında... Büyülensin ne varsa kazanın içinde!
Deixa o mingau grosso... e viscoso... como um caldo do inferno efervescente e borbulhante... para um feitiço de poderoso infortúnio.
- Domuz pirzolası kıvamında.
- Como uma costeleta de porco.
Tam kıvamında.
Excelente.
Hayır bence kıvamında.
Sem paixão... Prova um pouco.
Hayır, kıvamında.
Não, está bem.
- Tam kıvamına gelmek üzere.
- Está quase no ponto.
Bence bizimki kıvamına geldi ve hazır.
Acho que nosso garoto está no ponto.
En seçkin, sulu, taze Cornish tipi koç mesanesi kullanırız. Boşaltılmış, buğulanmış, susamla tat verilmiş fondü kıvamına getirilip tarlakuşu kusmuğuyla süslenmiş.
Usamos os melhores pedaços de bexiga de carneiro da Cornualha, vazios, fervidos e com o sabor a sementes de sésamo, mergulhamos num fondue e molhamos em vómito de cotovia.
Sizi pek ayak basılmamış patikalardan Ayrıkvadi'ye ulaştırabilirim.
Posso leva-Ios a R ¡ vendell por vam ¡ nhos raramente ut ¡ l ¡ zados.
Fırtınabaşı denen bir tepe var... burayla Ayrıkvadi'nin tam ortasında.
Ha uma vol ¡ na vhamada Weathertop... na metade do vam ¡ nho entre aqu ¡ e R ¡ vendell.
Ben Yüzüğü götürürüm... ama yolu bilmiyorum.
Eu... eu vou levar o Anel, embora não sa ¡ ba o vam ¡ nho.
Zırhı kıyafetinin içine giyebilirsin.
Pode usar a vam ¡ sa por ba ¡ xo da sua roupa.
Sol taraftaki yol kötü kokuyor ve ben karar veremeyecek kadar yorgunum.
O vam ¡ nho para a esquerda pareve obstruído. E estou sendo vu ¡ dadoso ao esvolher.
Önümüzdeki yol bir şekilde yanlış gibi geliyor.
O vam ¡ nho a frente me pareve errado, de algum modo.
Hiç değilse orta yol yukarı doğru çıkıyor.
Ao menos, o vam ¡ nho do me ¡ o é sub ¡ da.
Bu gece Büyük Kapılara giden yolu bulmalıyız.
Devemos avhar o vam ¡ nho para os grandes portões hoje.
Yolumuz uzun ve yapacak çok şeyimiz var. Neden?
A ¡ nda temos um longo vam ¡ nho e mu ¡ to a fazer.
Mithril zırhı!
- A vam ¡ sa de M ¡ thr ¡ I!
Daha tehlikesiz bir yol yok mu?
Não ha vam ¡ nho menos arr ¡ svado?
Kimi de hiç yaşanmaz yeter ki görüntüleri görenler... onları engellemek için yollarından sapmasın.
Algumas vo ¡ sas não avontevem. A não ser que os que as vejam... afastem-se do vam ¡ nho para ev ¡ ta-las.
Şu anda yolunu sadece sen seçebilirsin.
Vovê soz ¡ nho pode esvolher seu vam ¡ nho agora.
Sağ salim yolumda. "Sağ salim" mi?
- Seguro no meu vam ¡ nho.
Sméagol gizli bir yol biliyor sazlıktan geçeceğiz.
Sméagol vonheve um vam ¡ nho sevreto. Pelo pântano.
Yorgun susamış Sméagol dağdan geçen gizli bir yol... bir tünel buluyor hem de orksuz "sıvışıyor" diyorlar.
Cansado e vom sede, Sméagol avha um vam ¡ nho pela montanha... um túnel onde não ha Orvs, e eles d ¡ zem que fuço.
Sméagol'un gizli yolu!
O vam ¡ nho sevreto de Sméagol.
Birincisi, yumurtalar kıvamında olacak...
Primeiro é necessário evitar que os ovos coalhem...
Adamı tam kıvamına grtirdim.
Tenho o tipo mesmo no ponto.
Hayır sıcak olacağını sanmam. Tam kıvamında.
Não, não será demasiado quente, será simplesmente perfeito.
"sünmüş peynir parçaları, dilimleri keserken... " sakız kıvamında, ortada birikmişler. "
"Bocadinhos de queijo que caem ao centro quando se puxam as fatias."
Yanında biftek kıvam ölçücü ver.
Junto os marcadores de cozedura de bifes.
Daha tam kıvamında değil.
Não chamo nada.
Çikolatalı milk shake. Kıvamı koyu olsun.
Um batido de chocolate muito espesso.
Kıvamı koyu demiştim!
Eu disse espesso!
Kahvem şu anda tam kıvamında, Bunun dışında hiçbir şey beni etkileyemez.
- Coitado! Olhe. Sra., só quero meu café na côr perfeita.
- Tam kıvamında.
Directo em baixo.
İçine biraz Worcestershire sosu, sarmısak, azıcık da kekik katarım. Sonra ona köfte şeklini veririm, ama çok dikkatle, kıvamını kaçırmayacaksın.
Esfrego-a com Worcestershire, alho, tomilho, depois faço montinhos, mas com cuidado, para não a alterar...
Çikolatalı kapuçino kıvamında yap.
E um cappuccino duplo de chocolate.
Seni kıvamına getirmek benim işim Sherman.
Eu adoro pilas moles, Sherman.
Seni kıvamına getirmek benim işim Sherman.
Eu adoro covardes, Sherman. Não há emenda, Maria...
Şu anda çok da istekli değilim. Seni kıvamına getirmek benim işim Sherman.
Eu adoro covardes, Sherman.
Şey, doğru kıvamı bulana kadar biraz sorun yaşadım. Biraz.
Tem sido complicado conseguir a consistência certa... bem, um pouco.
" Kıvamına gelinceye kadar... karıştır.
" Misturar até ficar... cremoso.
Bu teknoloji ile insanoğlu bin misli evrilebilir,... ama telaşın bilgelikle kıvamına getirilmesi gerekir.
O homem pode evoluir muito com essa tecnologia... mas a busca deve ser temperada com sabedoria.
Bizim yulaf unu kıvamında, şipşak fotoluk ve çözümü olmayan toplumumuzun çatlaklarına düştün.
Caiste nas rachas da nossa sociedade de consertos rápidos, fotos numa hora e cereais instantâneos.
- Tam kıvamında.
- Estava bem.
- Kıvamında.
- Estava bem?
Kıvamında.
Bem.
Ve de kıvamı...
E esta consistência?
- Kıvamı koyu olsun.
- O quê?
- Tam kıvamında.
- Tem razão.