Yakışır traduction Portugais
2,166 traduction parallèle
Tanrım, bu yaşlı çapkını şanına yakışır bir elvedayla gönderebilir misin?
Não vou, Poderia mandar este velho trapaceiro para fora, com algo adequado?
Bu parayı verdikten sonra umarım küpeler ona da yakışır.
Espero que por esse dinheiro, ela se sinta tão bem como você.
Erkeğe mavi yakışır.
É azul para ser rapaz.
Öldüğünde herkesin onun adına bir parti düzenleyip güzel anacaklarını düşünüyorum. Devlet başkanına yakışır bir tören olur.
Imagina a festa que será Quando celebrarmos a partida do Lemmy no futuro.
Sana yakışırsa, bana da yakışır üstelik benim için çok daha kolay. Çünkü seve seve yapacağım ama senin için durum farklı.
Era tão digno de mim como de ti e fá-lo-ia bem mais depressa, pois toda eu sou a favor de o fazer, enquanto a ti repugna.
Eminim yatağına çok yakışır ve sana da çok güzel yavrular doğurur.
Enfeitar-te-á o leito, asseguro-te, e dar-te-á bela e numerosa prole.
Şanına yakışır bir isim olsun.
E Navarra também. Não esquecer.
Lütfen onun şanına yakışır bir karşılama olsun. Karşınızda dünya şampiyonu Twister.
Por favor, dêem umas boas-vindas ruidosas ao indiscutível campeão do mundo, o Twister!
Tamda ona yakışır.
Como é que ela faz isto.
Şantaj-dışı sebeplerle de öpüştüğümüz için bir beyefendiye yakışır şekilde Jordana'yı evine bırakayım diye düşündüm.
Agora que nos tínhamos beijado sem ameaças de chantagem, pareceu-me cavalheiresco escoltar a Jordana até casa.
Bu kız sana çok yakışır.
Ele prepara o terreno para ti
Size ne yakışır diye bir bakalım. Mavi olmaz.
Vamos ver o que fica bem em si azul não...
Taciz de manşetlere çok yakışır tabii.
Os abusos não fazem uma boa primeira página.
Bugün yeni asrın sınırında, yeni bir milenyumda Amerika hiçbir zaman yakın dostu İngiltere ile omuz omuza durmak kadar gurur duymamıştır.
Hoje, à beira de um novo século, um novo milénio, a América está mais orgulhosa do que nunca... por estar ombro com ombro, com o seu mais próximo amigo, o Reino Unido.
Sanırım baro sınavın yakında.
O exame à Ordem deve vir aí.
Sınıfında yakışıklı çocuklar yok. Yok sanırım.
- Há algum gato na tua aula?
Rıhtıma yakın olmalısınız.
Não estamos longe do cais.
Cumhuriyetçi Parti'nin ilkeleri İbrahim'in Tanrısı'nın ilkelerine herkesinkinden daha yakındır.
Os princípios do Partido Republicano são os que melhor espelham a visão moral do Deus de Abraão.
Bana yeşil ışık yak Gitmeye hazırım
Dá-me luz verde Estou pronto para avançar
Bana yeşil ışık yak Gitmeye hazırım
- Dá-me luz verde - Estou pronta para avançar
Aşiretlerin sınırları yakında bozulacak ve bu da bizim ortak insanlığımızı ortaya çıkartarak dünyayı biraz daha iyi hale getirecek ve Amerika bu yeni barış döneminde yol gösterici olmalıdır.
Que as linhas das tribos vão se dissolver rapidamente, que, como o mundo fica menor, a nossa humanidade comum deverá revelar-se e que a América deve desempenhar o seu papel para trazer uma nova era de paz.
Çünkü 2 gün içinde, yerin 90 metre altında iki proton birbirine ışık hızına yakın bir hızda çarpıştırılacak.
Porque dentro de dois dias, a 90 m debaixo da terra, dois feixes de protões vão colidir um com o outro, quase à velocidade da luz.
27 saat sonra... 8 manyetik çevirici 10 milyar jullük enerjiyi toplayıp 2 proton ışınını yarım daire şeklindeki yolda ışık hızına % 99.999 yakın bir hızda aynı anda karşılıklı olarak itecek ve tam da orta noktada çarpıştırıp büyük patlamanın hemen ardındaki saniyenin 3 / 8'deki koşulları yeniden oluşturacağız.
E daqui a 27 horas oito magnetos vão produzir dez giga joules de energia que vão guiar dois feixes de protões disparados simultaneamente numa trajectória semi-circular em direcção um ao outro, a 99,999 % da velocidade da luz. E vão colidir, ali mesmo! Para recriar as mesmas condições, num trilionésimo de segundo, depois do Big Bang.
Sabah olunca birileri Kestral'ın evinin yakınlarında boynu kırılmış bir güvenlik görevlisi bulacak.
Esta manhã, a qualquer momento, alguém vai encontrar um segurança com o pescoço partido, em casa do Kestral.
Ona biraz morfin verdim ama vücut sıcaklığı yakında morfini yakacaktır.
Dei-lhe alguma morfina, mas a temperatura corporal dele vai queimá-la rapidamente.
California-Oregon sınırı yakınlarında bir gaz istasyonu.
É uma bomba de gasolina ao norte da fronteira da Califórnia e Oregon.
Sıfır yerçekimine en yakın şartlar bu şekilde sağlanıyordu.
É o mais perto que podem chegar da força de gravidade zero.
En yakın komşumuz iki buçuk milyon ışık yılı uzaklıktadır.
A nossa vizinha mais perto está a uns 2,5 milhões de anos-luz de distãncia.
O zaman sınırına yakın bile değilsin.
Então não está nem perto do seu limite.
Üçüncü Türle Yakın İlişkilerde üçte sıfır yaptık.
Estamos 3 a 0, em encontros com alienígenas.
Spartacus yakında ölecek. Halkın haykırışı adına.
Spartacus morrerá em breve... perante o rugido da multidão.
Yakında paçayı sıyırırsın.
Vais ficar livre em breve.
Bu sınır yakında yıkılacak.
Essas linhas deixarão de existir em breve.
Onlar sahip olduğumuz teknoloji ile sınırlandırılmışlar, ki zar zor yakındaki gezegenlere sondalar gönderebiliyoruz.
Nos últimos 50 anos, os cientistas descobriram que o hipocampo é crucial no armazenamento de memória.
İkisinin de yakışıklı olması olasıdır.
É possível que dois homens sejam bonitos
Sanırım biraz yakışıklı.
Acho que ele é bastante bonito.
Yakında bu sınırdan Fransızların sızacağı düşüncesi, midemi bulandırıyor.
Só de pensar que esta fronteira se vai tornar uma passadeira de "camemberts"!
Şimdiye kadar çoğu sır olarak saklanan aşağıdaki hava fotoğraflarının ülkemize çok yakın olan çok kritik bir bölgenin...
As seguintes fotos aéreas, muitos deles não são tornado público, até agora. Neste ponto, uma área crucial...
Ajan Broyles, ışığı kapatır mısınız? Kanserin kaynak noktasının yakınındaki hücreler daha fazla ilerleme göstermeli, bu yüzden de farklı bir renk yansıtmalı.
agente Broyles, luzes por favor As células perto do ponto de origem do cancro Deveriam estar mais dessenvolvidas, E portanto, reflectem uma cor diferente. como estas
Biraz daha yakınlaştırır mısın? Çok fazla insan var.
- Consegues ser mais específica?
Çok güzel olurdu tabi eğer bir maden çukuru yakışıklı olarak adlandırılabilseydi.
Muito bom. Se uma mina de carvão pode ser considerado bela!
Kendisinin Simcoe ile olan yakın bağlantısı kaçıranları bulmamıza yardımcı olacaktır.
A sua relação próxima com o Simcoe deve permitir trazer alguma luz sobre os raptores.
Yakın bir süre içerisinde bağış için karar verecekler, ama ondan hoşlanmayacaklardır.
A extrema-direita vai determinar as primárias, e não gostam dela.
TEKSAS Sınırın yakınlarında bir yer
"TEXAS" em algum lugar perto da fronteira
Sınırı da yakından izliyorlar.
E estão a vigiar bem as fronteiras.
okul zor, yurt iğrenç tam çıkıyor olmasak da, kızsal ihtiyaçlarımı karşılamaya yönelik yakışıklı, genç bir aygırım var. Vay!
A escola é difícil, o dormitório mete nojo, não tenho namorado, mas as minhas "necessidades femininas" são asseguradas por um belo e jovem garanhão.
Başka ailem gururlansın diye olduğunu sandım sonra hayat kurtarmakmış gibi geldi sonra bir anlığına Dr. Sanjay Gupta'ya ki çok güzel Hintli bir adamdır yakınlaşabileceğimi düşündüm ve o romantizm dolu ülkeye de hiç ziyaret yapamadım.
Não tenho a sua resposta perfeita. No início, achei que era para a minha família se orgulhar, depois, achei que tinha a ver com salvar vidas e, por um segundo, achei que era a hipótese de me aproximar do Dr. Sanjay Gupta, que é um belo indiano, e nunca visitei romanticamente aquele continente, se é que me entende.
Kağıt, karton, kumaş,... ısıtma yakıtı, benzin, her şey alev alacaktır.
papel, papelão, tecido, óleo de calefacção, gasolina. Tudo pegaria fogo.
Tutsak Sıfır tahliye edilsin, yoksa insanoğlunun konutu yakılacak.
'O prisioneiro Zero vai abandonar a casa humana ou esta será reduzida a cinzas.'
Tutsak Sıfır tahliye edilsin, yoksa insanoğlunun konutu yakılacak.
'... abandonar a casa humana ou esta será reduzida a cinzas.'
Tutsak Sıfır tahliye edilsin, yoksa insanoğlunun konutu yakılacak.
'O prisioneiro Zero vai abandonar a casa humana ou esta será reduzida a cinzas.' Vá lá.