English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ Y ] / Yaptığın

Yaptığın traduction Portugais

67,372 traduction parallèle
Ne yaptığının farkında mısın?
- Meu Deus, Katie, tens noção do que fizeste?
Olur da Katie Harford'a rastlarsanız ki rastlarsınız, olayı netleştirin. Neler yaptığını, şüpheliye neler anlattığını öğrenin ki neyle karşı karşıya olduğunuzu bilin.
e se por acaso encontrarem a Katie Harford, o que pode acontecer, esclareçam a situação, descubram o que ela sabe, o que contou ao suspeito, para saberem com o que estão a lidar.
Ne olduğunu, ne yaptığını bilmem gerek.
Preciso de saber o que aconteceu, o que fizeste.
Bunu sadece sana yaptığını sanıyordun.
Pensavas ser a única a quem ele fez isto.
Bilgisayara yaptığın şey vardı ya, silebilir misin?
Aquilo que fizeste ao computador que te dei. Podes apagar?
O yüzden bundan böyle yaptığınız her şeyi takibe alacağım. Ailelerinizin yaptıklarını da takip edeceğim.
Então, de agora em diante, vou vigiar tudo o que fazem.
Böylece onu izleyip neler yaptığını görebiliyordum. Neden böyle bir şey yapmak istedin ki?
Ela geralmente deixa-o aberto, até enquanto dorme, e com esse programa tenho acesso à câmara.
- Guthred'in bana yaptığını unutmuş değilim.
Não nos esqueçamos do que Guthred me fez.
Robot bugün yaptığın şeyi yapamaz.
Um robô não consegue fazer o que fizeste hoje.
Onun sürüngen beynindeki kana susamışlığı tetiklemek için ne yaptığını asla bilemeyeceğiz.
Nunca saberemos o que fez o Dr. Montgomery para despoletar a sede de sangue no cérebro do réptil.
- Niye yaptığını biliyor muyuz?
- Sabemos porque o fez?
Evet, Tribune ve Post'un ne olup da muhabirliğe dönüşüm hakkında aynı günde haber yaptığını merak ettim.
Estou curioso quanto ao motivo pelo qual tanto o Tribune como o Post publicaram artigos relativos ao meu regresso ao jornalismo exatamente no mesmo dia.
Halkın, MacLeish'in suikastçı meselesinde ne yaptığını bilmeye hakkı var.
Acho que as pessoas têm o direito de saber o que o MacLeish fez em relação ao atirador.
Bu yaptığınızı barolar birliğine ileteceğim.
Vou denunciá-lo à Ordem dos Advogados.
Babanın yatırım yaptığını kimse bilmeyecek.
Ninguém saberá sobre o seu pai.
Makyaj yaptığın zaman, babanın seni duymadığını biliyorsun.
Sabes que o teu pai não te ouve quando usas maquilhagem.
Ne yaptığını iyi biliyor.
Sabe o que faz.
Sadece kendi yaptığın şeyleri yapmamı istemiyorsun.
- Por favor. Tu só não queres que eu faça o que fizeste.
Koca kampüste hiç kimsede senin yaptığını yapacak taşak yok Lionel.
Ninguém neste campus teve a coragem de fazer o que fizeste, Lionel.
Çok dalgın oluyorum. Kevin'ın ne yaptığını fark etmiyorum.
Profundamente imerso e não ligo ao que o Kevin faz.
Aslında senin ne yaptığını merak ediyordum.
Na verdade, estava a pensar o que estavas a fazer.
Yararı olacaksa iyi bir şey yaptığını düşünebilirsin.
Podem achar que fizeram algo aqui se isso ajuda.
Döndüğüne sevindim. Seni seviyorum ama yapman gerekeni yaptığın için alkış bekleme. Bunları herkes yapıyor.
Estou feliz que estejas em casa e adoro-te mas não te dou bónus por fazeres o que deves, o que toda a gente faz.
İnsan olmayan birinin imkansız bir şey yaptığını gördüm.
Vi alguém que não era humano fazer algo impossível.
Bilinmeyen yerlere yaptığınız yolculukların meyve verdiğine inanıyorum.
Acredito que a sua jornada no desconhecido foi frutífera.
Ancak şu bir gerçek ki, yaptığın şeyin bana sandığından çok daha fazla yararı oldu.
Mas o facto mantém-se. As suas ações beneficiaram-me mais do que imagina.
- İlk yaptığın şey buydu.
- Foi a primeira coisa que fizeste.
Bayan Wexler Jimmy'nin neler yaptığını biliyordu veya buna yataklık etti demiyorum.
Não digo que a Ms. Wexler sabia o que o Jimmy fizera nem que estava envolvida.
Sanığın sözüm ona "rol yaptığını" söylemesiyle Eyalet Barosu dolaylı olarak bu tartışmayı tekrar açmış bulunuyor.
Não, a Ordem abriu a porta a isto, diretamente, quando a testemunha falou sobre a sua alegada encenação.
Sonra ben de ona Matty'nin hafta sonları ona Mickey Mouse krepleri yaptığını anlattım.
E eu contei-lhe que o Matty costumava fazer-lhe panquecas do Rato Mickey aos fins de semana.
Ya arkana bakmaya devam edersin kardeşine odaklanıp ne yaptığını düşünürsün ya da yoluna bakarsın.
Podes continuar a olhar para trás, a concentrar-te no teu irmão, no que ele anda a fazer, ou podes seguir em frente.
Charles'a yaptığınız...
O que fez ao Charles...
Bunu yaptıktan sonra, senin yaptığının anlaşılmasına nasıl engel olacaksın?
Se fizeres isto, como os vais impedir de descobrir que foste tu?
Ne yaptığının farkında mısın sen?
Fazes ideia do que estás a fazer?
- Yaptığınız bu muydu yani?
- É isso que lhe chamas?
- Canın cehenneme. Ne yaptığını gördün mü?
Vês o que fizeste?
Şey, hayır. Savaşta insanların neler yaptığını gördükten sonra Sana iyi gelecek ilaç dışında her ilacı önerirler.
Depois de teres visto o que fazem na guerra, eles oferecem-te todas as drogas exceto a que precisas para fazer-te esquecer.
Savaşta insanların neler yaptığını gördükten sonra
- para proteger o país. - E foi isso?
- Şaka yaptığını söyle.
Estás a brincar.
Polisin yaptığı basın açıklamasını izledin mi?
Tu... viste a declaração que a polícia acabou de fazer?
Ne yaptığımın farkındayım.
Olha, eu sei o que fiz.
Arka taraftan aynı kocanın yaptığı gibi.
Pelas traseiras. De mansinho, como o teu marido fez. Vai.
Yaptığın şey sadece suyu bulandırmak!
Estás a complicar as coisas!
Neyi haber yapmadığın da yaptıkların kadar önemli.
Vamos vê-lo de novo mais tarde.
Ne yaptığını sanıyorsun?
Larga isso!
Danların yaptığı bu değil mi, savaşmak?
Não é o que fazem os dinamarqueses? Lutar?
Medya camiasındaki dostlarımız onun mecburen yaptığı her tekzibi, her asılsız haber davasını, karalama tazminatlarını hatırlasın.
Relembra aos nossos amigos na imprensa as correções que ele teve de publicar, os seus processos judiciais por calúnia e os acordos por difamação.
Sormamın sebebi de şu... Buraya dönmeden önce danışmanlık yaptığım firmalardan birinde...
Pergunto porque, antes de me mudar, havia um tipo numa das empresas em que era consultor...
Lütfen Mizuyama-San'a söyle yaptığı şeye büyük saygı duyuyorum ama bırakmasının tam zamanı.
Por favor diz ao Mizuyama-San que respeito grandemente o que ele construiu, mas já está na altura de se reformar.
Jimmy'nin yaptığı kabul edilemez, evet ama firmamızın itibarını korumak da benim görevlerimden biri.
O que o Jimmy fez é inconcebível, sim, mas um dos meus deveres é salvaguardar a reputação da firma.
Cheryl'lerde Veronica ile ne yaptığını sormayacağım.
Não vou perguntar o que fizeste com a Veronica, em casa da Cheryl.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]