Yavrular traduction Portugais
1,848 traduction parallèle
Yumurtlamak ve yavruları yetiştirmek için önlerinde sadece 50 gün var.
Têm apenas 50 dias, desde que põem os ovos, para criarem os filhotes.
Balık hasatları iyiyken aç olan yavruları doyurmak için koloniye dönerler.
Com os papos cheios de peixe, regressam à colónia para alimentar as famintas crias.
Yavrular akşam yemeği için didişiyor.
Os filhotes guerreiam pelo jantar.
Kuşlar yavrularını sürekli beslemek ve hayatlarının ilk çetin mücadelesine hazırlamak için çalışır.
As aves marinhas têm trabalhado 24 horas por dia, para manterem as crias alimentadas, e para prepará-las para o primeiro grande desafio das suas vidas.
Yavrular ağırdan alarak kıyıya doğru birkaç tedirgin adım atıyor.
Relutantemente, as crias dão alguns passos nervosos para a orla.
Fakat bazı yavrular sudan çok uzağa düşer.
Mas algumas crias aterram muito longe da água.
Yavrular havadan sadece 3 gün boyunca atlıyor olacak. Dolayısıyla bu bolluktan olabildiğince istifade etmeli.
As crias só saltarão durante três dias, por isso, tem de tirar o máximo partido desta fartura.
Hayatta kalan martı yavruları için esas sıkıntı daha yeni başlıyor.
Para as crias de mergulhão que sobreviveram, a provação está agora apenas a começar.
Ancak yavrular kanatları çok güçsüz olduğu için henüz uçamıyor.
Mas as crias ainda não podem voar, as asas não são fortes o suficiente.
Martı yavrularından oluşan ve bol olan erzakla beslenen 8 tilki yavrusu sınırsız enerjiye sahipmiş gibi görünüyor.
Alimentadas pela abundância de crias de mergulhões, as oito crias de raposa parecem transbordar de energia.
Kısa yazdan olabildiğince faydalanarak sadece 5 haftada anne tilki, yavrularını yetiştirdi.
Em apenas cinco semanas, criou os filhotes, aproveitando ao máximo o curto Verão.
Tilki yavruları değişen mevsimle artık tek başlarına yüzleşiyor.
As crias de raposa enfrentam agora a mudança de estação, sozinhas.
Bu yorgun yavrular için uzun bir yolculuk.
É uma longa jornada para as crias exaustas.
Yavruların hayatları başarılı sonuçlara bağlıdır.
A vida das crias depende de um resultado satisfatório.
1 yaşından küçük olan bu yavrular hala dişilere bağlılar.
Com menos de um ano de idade, estas crias ainda estão totalmente dependentes das leoas.
Fakat bu yavrular avlanmaya hazır değil.
Mas estas crias ainda não conseguem caçar.
Çok uzaktan dişi hala seslenmeye devam ediyor ve yavruları dinliyor.
Lá longe, as leoas também chamam constantemente, e escutam a ver se ouvem as crias perdidas.
Bir anne çita, yavrularını geride kalan küçük bir antilop ile besliyor.
E uma mãe Chita consegue manter as crias fortes e saudáveis, com os pequenos antílopes que ficam.
Ndutu dişileri yoğun güneşin altında dinleniyorlar ve yavruların enerjileri bitmek üzere.
As leoas de Ndutu descansam sob o intenso calor e as forças das crias estão agora muito fracas.
Dişi her gün bir av yakalayacak ve yavruların tamamen doymasını sağlayacak.
Matará uma presa por dia para manter as crias bem alimentadas.
Şimdiki soru ise, yavrular o muhteşem dönüşü görebilecek kadar hayatta kalabilecekler mi?
A questão é : Será que as crias enfraquecidas conseguiram sobreviver para presenciar o grande regresso?
Şimdi en sonunda, etraflarında bunca sınırsız yiyecek ile yavrular eğlence için yeterli enerjiye sahipler.
Agora, finalmente, com comida sem fim à sua volta, as crias de leão já têm tempo e energia para brincar.
Yavrular şimdiden acı çekmeye başlamışlardı ve 20 yıllık vahşi kedi belgeseli tecrübesiyle bile Owen için bu sahnelere tanıklık etmek çok zordu.
As crias já estavam a sofrer, e mesmo com 20 anos de experiência a filmar grandes felinos, para Owen essas cenas foram difíceis de testemunhar.
Ertesi gün geri geldim ve yavrulardan hiçbirisinden iz yoktu. Yavruların öldüğünü düşünmüştüm.
Voltei no dia seguinte e não havia sinais das crias e presumi de imediato que provavelmente tinham morrido.
Antilobun doğurduğu çekimlerde, Owen aslan yavruları ile ilgili araştırmasına devam edebilirdi.
Tendo conseguido filmar o nascimento dos gnus, Owen já podia continuar a procurar as suas crias de leão.
Ve bir sabah Hamisi Massawe adlı korucudan haber geldi. Ndutu yavrularının tanımına uyan yavrular görmüştü.
Então, uma manhã, chegou a informação do batedor Hamisi Massawe, que encontrara um grupo de leões que condiziam com a descrição da prole de Ndutu.
Sağlıklı yavrular için bu Kısa Ot Vadisi'nde sadece sıradan bir gün.
Para as crias saudáveis, era só mais um dia nas planícies de erva rasteira.
Yavruların yaşayıp yaşamayacağı tek bir olaya bağlı, somon balıklarının sürü hâlinde gelmesine.
A sobrevivência das crias depende em grande parte de um acontecimento chave : A grande viagem dos salmões.
Anne ayılar, yemek bulabilmek için yavrularını karın erimeye başladığı aşağıdaki kıyılara götürmeli.
Para encontrar comida, as mães têm de guiar as suas crias encosta abaixo até junto da costa, onde a neve já está a derreter.
Ancak aşağı inmek küçük yavrular için sorun olabilir.
Mas a descida pode ser um desafio para as pequenas crias.
Annelerinin sütü dışında beslenemeyen yavrular epeyce büyüdü.
As crias, alimentadas apenas pelo leite materno, cresceram consideravelmente.
Bazı erkek ayılar yavruları öldürmeye çalışacak.
Alguns machos vão tentar matar as crias.
Av peşindeyken yavrularını gel-gitin olduğu alanlara bırakırlar.
Deixam as suas crias junto aos baixios enquanto caçam.
Anne ve yavruları, mağaradan çıktıklarından beri bitki dışında hiçbir şey yemediler.
Ela e as suas crias apenas comeram plantas desde que saíram da toca.
Anne ve yavruları acil ihtiyaçları olan yiyeceğe kavuşmadan önce koşulların değişmesi için biraz daha beklemek zorunda kalacaklar.
Esta mãe e as suas crias terão de esperar mais um pouco para que as condições mudem e possam obter a sua tão desejada refeição.
Sığ sularda çok az şey bulan anne ve yavruları şanslarını somon balığı kaynayan daha derin havuzlarda deniyor.
A mãe ursa e as suas crias, saem das zonas de água rasa e tentam a sua sorte em águas mais profundas, repletas de peixe.
Anne ve yavruları arasında bile bu ilk somonlar için rekabet oldukça serttir.
A concorrência é feroz para estes primeiros salmões, mesmo entre a mãe e as suas crias.
Ayılar 2 ay boyunca midelerini tıka basa dolduracak. Anne ve yavruları, kış için ihtiyaçları olacak ağırlığa artık ulaşabilir.
Os ursos vão empanturrar-se de salmão durante os próximos dois meses, e as mães e suas crias poderão ganhar o peso que necessitam para sobreviverem ao próximo inverno.
Anne ayı ve yavruları cesetlerden beslenmeye devam eder, kasımda mağaralarının bulunduğu dağa geri dönmeye hazır olana dek.
A mãe e as suas crias continuarão a alimentar-se dos corpos até estarem prontos para regressar à toca na montanha, em Novembro.
İyi ki somon bolluğu var. Bu yavrular ilk ve en zor yıllarında hayatta kalmayı başardı.
Em grande parte graças à abundância de salmão, estas crias sobreviveram ao primeiro, e mais difícil ano, das suas vidas.
Yunuslar yavrularının sütten kesilmesi için avlanmaya mecburdur.
Os golfinhos contam com esta caça fácil para desmamar as crias.
Sümsük kuşları da yavrularını beslemek için sardalya göçü esnasından yavrularını bir süreliğine terk ediyor.
Os alcatrazes seguem o mesmo padrão. Têm as crias no Verão, e elas abandonam o ninho a tempo de participar na corrida às sardinhas.
Özellikle de yavrular daha çaresiz.
As crias são mais vulneráveis.
Eşlerden biri yavrularına bakmak için kalıyor.
Um dos progenitores fica na ilha para guardar a cria.
Sümsük kuşu yavrularının yuvadan uçma zamanı geldi.
Está na hora das crias dos alcatrazes deixaram a segurança da colónia.
Yavrular üç aylık olduktan sonra kendileri besleniyor. Bu da onları denize çekiyor.
Os progenitores deixam de alimentar as crias aos três meses de vida, o que as força a irem para o mar.
Çamura bulanan bazı yavrular kıyıya geri döner.
Alguns alcatrazes magoados esforçam-se para regressar a terra.
Bu sürüdeki yavruların yarısından çoğu ilk üç ayın sonunda ölüme teslim oldu.
Só menos de metade das crias da colónia sobreviverá aos três primeiros meses.
Sümsük kuşu yavruları gibi kendi kendilerine avlanmadan önce altı ay boyunca süt emmeleri şart.
Mamam durante seis meses e depois disso, como os alcatrazes, têm de começar a pescar sozinhos.
Sardalya göçü sırasında balık sayısı o kadar çok artıyor ki yavrular bile birkaç tane yakalayıp avcılık becerilerini geliştiriyor.
Durante a corrida às sardinhas, o peixe abunda de tal forma, que até as crias apanham algum, começando a aperfeiçoar a sua técnica de caça.
Kıyıdaki diğer yavrular da çalışmalara devam ediyor.
Na costa, mais crias preparam-se para se aventurarem sozinhas.