Yayında traduction Portugais
2,360 traduction parallèle
O zaman ve her zaman istediğim yayında olmaktı.
O que queria e o que sempre quis foi estar no ar.
Ya da ona sinirli cadı şeklinde seslenmen ile ve canlı yayında kimsenin istemediği aptal plastik seks objeleri konusu ile problemi vardır.
Ou contigo a chamar-lhe bruxa com mamas de plástico com quem ninguém quer ter sexo, no ar.
- Ama niye canlı yayında öldürdü?
Mas porquê matá-lo ao vivo?
Yayında sergilediği kişilik sadece program içindi.
A personalidade dele no ar era só uma actuação.
Ama her mektubu saklar, yayında olsun olmasın her telefon konuşmasını kaydederdi. Ne olur ne olmaz diye.
Mas ele sempre guardou todas as cartas, e gravou todas as ligações que recebeu tanto ao vivo como fora do ar, só por precaução.
Bu arada yarın yayında ne yapacağına karar vedrin mi?
Já agora, já decidiste o que vais fazer para o espectáculo de amanhã?
Şimdi Jones Kent ile canlı yayında bir röportaj ayarlamaya çalışıyor bir ses klipiyle şifreyi oluşturabilir miyiz diye.
Pedi ao Jones que inspeccionasse as entrevistas do Kent ao vivo, para ver se conseguíamos apanhar a voz dele.
Ben bile canlı yayında seri katile seslenilmemesi gerektiğini bilirim.
Até eu sei que não se faz uma coisa assim no ar.
Canlı yayında bir seri katile medyum gibi seslenişiniz karınız ve kızınızın vahşice öldürülmesine neden olmuş.
A tua análise de um assassino em série, ao vivo na TV, resultou na brutal morte da sua esposa e filha.
Yarın akşam ulusal kanalda canlı yayında kafanı patlatmaya ne dersin?
O que achas de estoirares os teus próprios miolos em directo, na televisão, amanhã à noite?
Şimdi de, sizin göz zevkiniz için ulusal kanalda, canlı yayında beynimi uçuracağım.
E agora, para o vosso prazer, vou estoirar os meus miolos, ao vivo e em directo na Tv.
Hayır. Aslında hayalim aptal programını yayından kaldırmak.
Na verdade, o meu sonho é tirar o teu estúpido programa da televisão.
... geçen hafta Meredith Joy'un cesedinin bulunduğu Schmidt çiftliğinden canlı yayındayız. Meredith Joy, son haftalarda mısır tarlasında ölü bulunan üçüncü kadın.
Onde o corpo de Meredith Joy foi descoberto na semana passada, fazendo dela a terceira vitima a aparecer morta num milheiral em poucas semanas.
Canlı yayında soyunma odasının önünde dövüşçü Deirdre Jackson'ın yanındayız.
Estamos aqui fora do balneário com o pretendente Deirdre Jackson
Beyaz Saray sözcüsü ben kaçırıldıktan birkaç saat sonra ulusal yayında adımı verdi.
O porta-voz da Casa Branca denunciou-me na televisão poucas horas depois de me prenderem.
Pensilvanya Şehri'nin yaşadığı gelmiş geçmiş en büyük felaketin yol açabileceği sonuçları bildirecek bir haberle canlı yayında karşınızdayız.
Neste momento estamos a assistir ao que talvez seja um dos piores desastres na história da Pensilvânia.
Şu an canlı yayında kurtarma operasyonunu izlemekteyiz.
Estamos em directo com imagens da operação de resgate.
Stanton şehrinden son gelişmeleri canlı yayında aktarmaya devam ediyoruz. Olağanüstü Hal Yönetim yetkilileri bir güvenlik çemberi oluşturuyor.
Estamos com as últimas notícias em directo, de Stanton, onde foi estabelecido este perímetro...
Ekranlarınızda Rusya Başkanı Matveyev'in canlı yayında Moskova'daki havaalanına gelişini görüyorsunuz.
O que estão a ver são imagens em directo do presidente russo Matveyev a chegar ao aeroporto nos arredores de Moscovo.
Alt tarafı canlı yayında milyonların önüne çıkıp Muppet olmaya layık olduğunu göstereceksin!
Isto é só a tua única oportunidade de seres visto em directo por milhões de pessoas e provares que tens o que é preciso para ser um Marreta.
Trevor Sheldon, Robbie Mercer ile Hall Pass'ta canlı yayında reddedildi.
Trevor Sheldon, rejeitado ao vivo no "Hall Pass".
Epps yayında!
Conseguimos o Epps!
Hazır olunca düğmeyi çevirin, tüm radyo kanallarında yayına başlayacaksınız. Hem AM hem FM.
Ligue aquele interruptor quando estiver pronta, e interrompera todos os sinais da banda de rádio AM e FM.
- Elbette. - Durum şöyle. Liza Hearn bu makaleyi yayınlar ve düşündüklerimiz ifade ederse Arthur hakkında bir sürü inceleme başlatılır.
- A situação é a seguinte, se o artigo da Liza Hearn sair e disser o que pensamos que dirá, o Arthur terá os olhos postos nele.
Ayrılıkçılar ile Cumhuriyet arasında sürmekte olan savaş galaksimizin her köşesine yayılıyor.
A guerra entre os Separatistas e a República atravessa toda a nossa galáxia.
Beş sene önce, üniversite kampüslerinde yapmış olduğu ırkçı eylemler sonucunda hakkında kırmızı bülten yayınlandı.
Há cinco atrás ele era um comuna que distribuía panfletos da supremacia branca no campus da universidade.
Semptomlar tüm vücuda yayılmış. Tehlikeli derecede düşük miktarda sodyum ve potasyum, kan damarlarında sıkışma.
Níveis perigosamente baixos de sódio e potássio.
Sen ise benimle yatarken bir yandan da etrafa ağabeyim hakkında saçmalıklarını yayıyordun demek.
E enquanto me fodias, espalhavas merdas sobre o meu irmão nas minhas costas.
Sen ise benimle yatarken bir yandan da etrafa ağabeyim hakkında saçmalıklarını yayıyordun demek.
Andavas a comer-me e a espalhar merdas sobre o meu irmão.
Sen ise benimle yatarken bir yandan da etrafa ağabeyim hakkında saçmalıklarını yayıyordun demek.
E enquanto me fodias, estavas a espelhar merdas sobre o meu irmão nas minhas costas.
Benimle yatarken bir yandan da etrafa ağabeyim hakkında saçmalıklarını yayıyordun.
Andavas a comer-me e a espalhar merdas sobre o meu irmão.
Sonrasında Robin yeni yayın arkadaşı Becky'le tanıştı.
Depois a Robin conheceu a sua nova co-apresentadora, a Becky. Olá!
Asya'nın 8000 mil uzağında, Bulut doğudan yayılarak gelmekte
A 13 mil quilómetros de distância, na Ásia, a nuvem cresce vinda do leste.
"majlis al jinn" ya da "Cinlerin buluşma yeri" olarak adlandırılır. yerin altında 14 dönümden daha geniş bir alana yayılmış mağara, dünyanın onuncu büyük mağarasıdır.
Chamado gênios Majlis al, ou "Ponto de encontro dos gênios", se estende por mais de 14 hectares subterrâneo, e é um das dez maiores cavernas do mundo.
Önde gelen yayınlardan biri, incelemeden geçtikten sonra tabii ki... ülke çapında şiddet suçlarının arttığını milletvekilleri, arasında azımsanmayacak miktarda
Uma das tendências que é observada com mais clareza é o aumento da criminalidade violenta após a reclamação de leis mais rigorosas para controlar os criminosos. Cada vez mais Membros do Parlamento estão preocupados com o movimento liderado por Christian Mason.
Yurt dışında da yayınlanıyor mu?
Ela sai do País? Está em todos os lugares.
Koku yayılmaya başladığında kızın hemen yanında olmalı.
Ele devia estar mesmo ao lado dela quando rebentou.
Düşünüyordum da, belki de yemek kanalında kendi şovunu yayınlamadan önce tabii.
Estás a brincar... Bem, eu estava a pensar que... Talvez nós pudéssemos... antes de seu espectáculo na Food Network...
- Yayında mıyım? Alo?
Estou no ar?
Yayın odasında ne durumdayız?
Como vai isso na sala de comunicações?
Hyperion yakında yaprak yay olacaktır.
Hipérion terá o arco dentro em breve, vão.
Gibi bir yay var, ben bunları yapacak! Yakında burada!
Tenho o arco, vou aguentá-los o máximo que puder, vai embora.
Onbaşı Mark Bradford'un web sitesinden Riordan'la ilgili yaptığı bildiride geçen yıl Irak Savaşı'nda hayatını kurtardığını anlatması tüm medyada hızla yayılan bir haber oldu.
O testemunho online do cabo Mark Bradford acerca de Riordan, cuja vida ele salvou no início deste ano no Iraque, está a espalhar-se por toda a imprensa.
Bu şey yayınlandığında hepsini ödersin.
Vais poder pagar quando isto for publicado.
Kayıtlı tarihin ve zamanımızın en muhteşem anlarından biri olan bu olayın yayınını, muhtemelen dünya çapında 400 milyon insan izlemekte.
Estarão uns 400 milhões de pessoas a seguir esta transmissão do maior evento dos nossos tempos e um dos maiores da História registada.
Hızla büyüyen ve kendi kendine yayılan kuraklıklığa toleranslı ve zararlılara dayanıklı bu mısır türü patentsiz, ücretsiz ve telif haksız olarak dünya çapında herkese sunulacaktır.
De crescimento rápido, de fácil reprodução, tolerante à seca e resistente a pragas. Será produzido a nível mundial, sem patente ou custos de direitos autorais.
Krystyna Chiger anılarını yazdığı "Yeşil süveterli kız",... 2008 yılında yayınlandı.
Krystyna Chiger cresceu para escrever as suas memórias, "A Garota da Blusa Verde", publicadas em 2008.
1991 yılında Ranulph Fiennes bu filmin temelini oluşturan "The Feather Men" adlı kitabını yayımladı.
Em 1991, Ranulph Fiennes editou "The Feather Men", o livro no qual este filme se inspirou.
Her kim beyazlarla siyahlar arasında haklar veya sosyal eşitlik isteyen yayınlar veya belgeler basarsa hapsedilir.
"Quem imprimir, publicar ou fizer circular material escrito " exortando à aceitação pública ou à igualdade social entre brancos e negros "está sujeito a prisão."
Mr. Bradbury, eğer Arkham Advertiser iki yüz kırk yıl önce cadı mahkemeleri zamanında yayınlanıyor olsaydı, şehrimizin cadılık ve Şeytan'Ia anlaşmalara boğulmuş olduğunu okurduk, değil mi?
Se o Arkham Advertiser circulasse há 240 anos atrás, quando os julgamentos por bruxaria estavam em andamento, sem dúvida leríamos que nossa cidade estava acossada pela bruxaria e tratos com Satã, certo?
Ve 1623 yılında, kendisi William Shakespeare dediğimiz adamın bütün tamamlanmış çalışmalarını bir kitapta yayımladı.
E, em 1623, ele escreveu a dedicação aos trabalhos recolhidos do homem a quem chamamos William Shakespeare.