Zırvalık traduction Portugais
303 traduction parallèle
- Zırvalık bu.
Isso são bobagens.
Bırak bu şık kanun zırvalıklarını.
Esqueçe esse paleio legal.
Söylesene dostum, Pulitzer ödülü aldığını biliyorum, ama bütün şu evrim zırvalıklarına artık inanmıyorsun değil mi?
Diga-me uma coisa, rapaz. Bem sei que ganhou um prémio Pulitzer, mas você não acredita nessa treta da evolução, pois não?
Tamamen zırvalık.
Essa conversa conservadora.
Bir sürü zırvalık.
Um punhado de disparates.
Evet, bir sürü zırvalık.
Sim, um punhado de disparates.
Hiç böyle zırvalık duydun mu?
Já ouviram uma tanga destas?
Merak ettiğim, Bn. 3. Elizabeth, bize niye böyle zırvalıklar gösterirler Leicester Kavşağının bazı kısımları hâlâ gösterilmemişken. Bisküvi?
O que quero saber, Sra. Isabel III, é por que nos mostram uma merda como esta, tendo partes da Variante de Leicester que nunca foram mostradas.
Daha çok zırvalık.
Mais conversa fiada.
Lanet olsun, Loretta. Hiç durup düşünmüyorsun. - Ne zırvalık söylüyorsun?
- Nunca paras para pensar o que diabo estás a dizer?
Bu zırvalık.
Isto é lixo.
- Evet, ama bir şey değil. Zırvalık!
- Sim, mas não passa de porcaria!
Sadece kişisel zırvalık.
São tretas pessoais.
Clell aslında bu savaşı yanlış karar sayıyor. Zırvalık.
O Clell vê a guerra como um mau julgamento, um erro.
Bunun zırvalık olduğunu biliyorsun, sadece şirket propagandası.
- Isso é só propaganda da rede.
Bu şeylerin hepsi... zırvalık!
Esta porcaria é... lixo!
Orada da bir sürü zırvalık var.
Isso é só tretas.
Hiç böyle zırvalık duymamıştım. Babamın rüyalarla ve böyle palavralarla işi olmazdı.
O pai não acreditava em sonhos nem em nenhum desses disparates.
Zırvalık!
Disparate!
Keşke dişi bir tayın önüme çıkıp en ufak tahrik... olmadan konuştuğu her an Super Bowl koltuklarım olsaydı. - Bu zırvalık!
- Tretas.
Ve bence kadınların onu erkekler kadar istediği meselesi de zırvalık.
E essa coisa de as mulheres quererem tanto como os homens é idiota.
Bu derin bir zırvalık, Stern.
Que profundo, Stern...
- Bazen, bu şeyler gerçek olur. - Bu zırvalık!
- Como às vezes a verdade.
Bu zırvalık.
Que disparate.
Zırvalık.
Isso é uma grande treta.
Evet güzellik hakkında bir yığın zırvalık okurlar. Ve akıllarını şekillendirirler.
Sei do que vais falar, dos parvos que lêem e que antes de os irem ver já decidiram o que é ou não bonito.
Bir sürü bürokratik zırvalık.
Bom, é um monte de merda burocrática.
Bu zırvalık!
Isto é uma tolice!
Tamamen zırvalık!
Isso é conversa.
- Zırvalık bu be!
- Que disparate!
- Zırvalık yok.
- Não me digas...
Tamamen zırvalık.
Está completamente mistificado.
"Tümü zırvalık" gibi mi?
Tipo : "Mas que misticismo!" Não.
Ona zırvalık demedim...
Não lhe chamei mari...
Zırvalık.
Que absurdo!
Bu yaygın bişey. Hepsi zırvalık, zırvalık!
Mentir, mentir.
Zırvalık mı?
Porcaria?
Hepsi zırvalık,
Viu?
Zırvalık!
Que tontice!
Nauls, şu zırvalığın sesini kısar mısın?
Nauls, podes desligar isso?
Haydi, o Tom amca zırvalığı artık işe yaramayacak.
Essa treta do tio Tom já não funciona.
Bu kader zırvalığından bıktım artık, Jack.
Estou a ficar cansado dessa conversa do destino, Jack.
Artık zırvalıyorum.
Estou a dizer disparates.
Şuraya bak. Kremlin kıçını kurtarmak için zırvalıyor.
Estão aos tiros no Kremlin para se salvarem.
Aw, zırvalık.
Tretas.
Zırvalık.
Merda.
Bu Kırmızı Kod zırvalığının artık devam etmediğini sanıyordum.
Os "códigos vermelhos" não tinham acabado?
Şimdi üç kişi kaldık. Tamamen zırvalıyor.
- Mais um mistério por esclarecer.
Bu can sıkıcı zırvalığı kesin artık.
Parem com esta charada embaraçante.
Onun için zırvalık dedin.
Chamou-lhe mariquisses.
Şu yazdığın dünyanın sonu, kıyamet günü zırvalığı mı bahsediyorsun?
Esses disparates sobre o fim do mundo que você escreve?