Öldügüm traduction Portugais
284 traduction parallèle
Öldüğüm zaman Tara'yı sana bırakacağım.
Quando eu morrer, deixar-te-ei Tara.
Öldüğüm zaman mobilyaları alabilir.
Quando eu morrer ela fica com a mobília.
Siz erkeklere ve kadınlara, birlikte yaşadığım, birlikte öldüğüm sizlere Philip, Eurydice, Parmenio, Philotas, Darius ve Cleitus... kardeşim...
A v + os, homens e mulheres com quem vivi... e com quem devo morrer... Felipe, Eurídice, Parménio, Filotas, Dário... e Cleito... meu irmão... ofereço esta prece.
Ben yaşlı bir adamım. Nerede öldüğüm fark etmez.
Eu estou velho, tanto me faz onde morrer.
Ben yaşıyorum ve yaşayanlarla kalmak istiyorum, anladın mı? Ve öldüğüm zaman da ölülerle kalmak isterim.
Estou vivo e pretendo ficar entre os vivos, percebes?
Öldüğüm zaman onlardan kurtulacağım.
Só escaparei quando morrer.
Ve ben de öldüğüm zaman...
E quando eu morrer, como devo, em breve...
Öldüğüm güne kadar benimki de görünmezdi seninki de öyle.
As minhas eram invisíveis até ao dia da minha morte tal como acontecerá com as tuas.
Öldüğüm anda Lutan, eşleşme anlaşmamız da bitti.
No momento da morte, Lutan, o nosso acordo de companheiros dissolve-se.
Öldüğüm zaman hasta olmak isterim, sağlıklı değil.
Quero morrer doente, näo saudävel.
Çeviri : [® Renegade ®] 21 Eylül 1945, Öldüğüm geceydi.
Setembro 21, 1945... Foi neste noite que morri.
Böyle bir zamanda öldüğüm için halk beni öldürecek.
O meu público mata-me por morrer numa altura destas.
Beni öldürdü ve uğruna öldüğüm paralarımı çaldı.
Me matou e levou o dinheiro pelo que eu tinha morrido.
Ve öldüğüm zaman aslında yaşamamış olduğumu görmeyeceğim.
E para, quando morrer, não descobrir que não vivi "
Öldüğüm için mi mutluydun?
Estavas feliz por eu estar morto?
Öldüğüm günde sahip olduğum her şeyi, Mildred Croft'a bırakıyorum.
" Deixo todos os meus bens à altura da minha morte a Mildred Croft
O gece benim öldüğüm geceydi ve başka birisinin kurtulduğu.
Foi nessa noite que eu morri, e que uma outra pessoa foi salva.
Öldüğüm odada televizyonda "North by Northwest" i izliyor olacağım.
E tinha a televisão no quarto, a ver o "Intriga Internacional".
"Çok sevdiği için sigara tabakamı ve öldüğüm zamanki bütün servetimi iyi dostum Robert Ames'e bırakıyorum."
"Deixo a cigarreira - de que ele tanto gosta - " e tudo o que possua á hora da morte,
Yalnızca Don Francisco'nun ellerinde olmasını istiyorum böylece değerli bir rakipten dolayı onur içinde öldüğüm söylenebilir.
Só peço que seja pelas mãos de Don Francisco. Assim, terá sido contra um adversário de valor.
Şu andan itibaren, öldüğüm zaman servetimi bırakabileceğim uygun genç bir erkek varis arıyorum.
Procuro um jovem herdeiro adequado... a quem deixar a minha fortuna quando falecer.
Öldüğüm zaman evlenmen gerekiyor.
O que devias fazer, quando eu me for, é casar.
Katsuragi'nin göğüslerinde olmak da iyi ama sonuç olarak öldüğüm zaman burada olmak istiyorum.
Claro que preferia morrer nos braços de Misato, mas...
Gerçek şu ki burada olmaları öldüğüm anlamına geliyor.
Ainda não. Apenas o facto de estarem aqui significa que estou morto.
Öldüğüm gezegende, yerde yatıyorum.
Deitada no chão daquele planeta, morrendo.
Öldüğüm zaman baktım ama burada değildin.
É... é maravilhoso! Sim. É simplesmente como você sempre imaginou que seria.
Neredeyse öldüğüm anı anlatmak istiyorum size.
Quero falar-vos daquela vez em que quase morri.
Başlangıçta, neredeyse öldüğüm an... Demiştim.
No início, disse que iria falar-vos... de quando quase morri.
Öldüğüm yetmiyormuş gibi bu halde dönüyorum.
Bolas, já é suficientemente mau eu ter morrido mas voltar assim! É embaraçoso.
Öldüğüm güne kadar bu hikayeyi hatırlayacağım.
Vou lembrar-me desta história, até morrer.
Öldüğüm gün, daha fazlasını yapmak istiyorum milyonlarca işe yaramaz kişinin birlikte yaptığı.
No dia em que morrer não quero ter a impressão de que fiz a mesma merda que milhões de cabrões que se amontoam neste planeta.
Balzac'tayız... ve yanımda, seni tanıştırmak için öldüğüm biri var.
Estamos no Balzac, e está aqui alguém que eu quero que conheças.
Ben pişman olacağım... öldüğüm için...
Vou-me arrepender de... morrer...
Ama eğer arayamazsam anla ki sadece öldüğüm içindir. Evet.
Mas se não te ligar, quero que saibas que é porque estou morto.
Aslında görmek için öldüğüm bir doktorla randevum var.
Na verdade, tenho uma consulta com um médico que tenho andado morta por ver.
Ben ölürsem, öldüğüm yerde, böyle bir şey yapılmasına engel ol yoksa ömrünün sonuna kadar seni rahatsız ederim.
Se eu morrer, não quero estás coisas, senão assombro-te até ao fim da tua vida.
Eğer bu mesaj aktive olmuşsa, seni bulmadan öldüğüm anlamına gelir.
Se esta mensagem foi activada, então morri antes de te encontrar.
Öldüğüm gün, çok zengin bir kadın olacaksın.
No dia em que eu morra, serás uma mulher muito rica.
Öldüğüm gün.
No dia em que eu morra.
Öldüğüm güne kadar
Atê ao dia da minha morte
Öldüğüm güne kadar
Atê ao dia da morte
Öldüğüm güne kadar
Atê ao dia em que morrer
Öldüğüm güne...
Atê morrer...
Bu hikayeyi ilk duyduğumda o anayolun benim öldüğüm yer olacağını düşünürdüm.
A primeira que ouvi essa história sempre pensei que morreria nesta estrada.
- Öldüğüm zaman...
- Quando morrer...
Öldüğüm zaman kızlar güçlerini alacaklar.
Quando morrer, as meninas vão receber os seus poderes.
Benim varis avukatım, öldüğüm zaman mirasımla ilgilenecek ve bütün paramı sana bırakacağım.
Tratará dos meus bens quando eu morrer e te deixar o meu dinheiro.
Ve öldüğüm güne kadar hergün sarhoş olacağım!
E estarei bêbado todos os dias até morrer!
- Neden öldüğüm hakkında.
- Sobre porque é que estou morto.
Öldüğüm zaman onları alın.
Quero que ma tirem quando morrer.
Ve öldüğüm zaman... tabutumda bir ördek olacak... böylece tüm dünya bilecek ki...
E quando eu morrer haverá um último pato no meu caixão para que o mundo todo saiba :