Öldügünde traduction Portugais
2,811 traduction parallèle
Benim insanlarim, öldügünde Büyük ve görkemli salonlari olan, Kahramanlarla dolu bir yere gidecegine inanir.
O meu povo acredita que quando morremos, vamos para um salão fantástico e majestoso, cheio de heróis.
Öldüğünde ben küçük bir kızdım.
Era uma miúda quando ele morreu.
Yine de babası öldüğünde Stokeworth Kalesi ona kalıyor.
É ela quem vai receber Castelo Stokeworth... quando o pai morrer.
Paulson öldüğünde onun eşini atayacaktı.
Ele ia nomear a viúva do Paulson quando ele morreu.
Annesi öldüğünde Melissa 13 yaşındaydı.
A mãe da Melissa morreu quando ela tinha 13 anos.
Ebeveynin öldüğünde iki yoldan birini seçersin.
Quando as mães morrem, podes escolher um de dois caminhos...
Ben, öldüğünde ya da kayıplara karıştığında yani sırf borcu ödeyemediğinden dolayı, ki bana güven asla ödeyemeyeceksin bunu.
Ben, quando estiveres morto ou em fuga porque não lhes consegues pagar, e confia em mim, nunca lhes vais conseguir pagar...
Öldüğünde kaslar gevşiyor.
Ao morrer, os músculos relaxam.
Büyükbabam öldüğünde henüz 10 yaşındaydım.
Eu tinha dez anos quando o meu avô morreu.
Annesi öldüğünde mi?
A mãe dela morreu?
Dehşet zamanı çalarlar. Bir kral öldüğünde, şehir kuşatıldığında...
Anunciam um horror um Rei morto, uma cidade sitiada.
Babam öldüğünde, burayı almak isteyenler oldu, ve...
Quando o meu pai morreu, perguntaram-me se queria vender, e...
Çok kötü ve acılı bir ölümdü ve öldüğünde ondan nefret ediyordum.
Foi feio e doloroso, eu odiava-a.
hey bi adamla iyi geçinmemen, öldüğünde arkasından kötü konuşabileceğin anlamına gelmez.
Só porque não te davas bem com o homem não significa que podes criticá-lo depois de morto.
Öldüğünde sekiz yaşındaydım.
Morreu quando eu tinha oito anos.
Geçen yaz annem öldüğünde, dükkanla ne yapacağımdan emin değildim.
Quando a minha mãe faleceu no verão passado, eu não sabia o que fazer com a loja.
Babam öldüğünde, çatıdan çıkıp kanın dolup taştığı toprağa, kurdun hemen önüne geldim.
quando o meu pai morreu, tombei do telhado, e caí no sangue em frente ao Lobo.
Benim sektörümün Yeşil Feneri öldüğünde yakınlardaydım. Sonra da yüzüğü bana geldi.
Estava por perto quando o Lanterna do meu sector morreu, e o anel veio até mim.
Bana, bir Fener öldüğünde yüzüğünün en değerli kişiyi seçtiğini söylemiştin.
Disseste-me que quando um Lanterna morre... o anel procura por um portador digno.
Evet ama öldüğünde ki umarım 20 sene daha yaşarsın emekli maaşın otomatik olarak eşine kalacak.
Mas... Quando morreres... E vamos torcer para que isso não leve menos de 20 anos...
Bu lanet sadece Tygra öldüğünde kalkacaktı.
E apenas ao tirarem a vida ao Tygra a maldição será quebrada.
Öldüğünde, geri gel.
Quando ele morrer, volta.
Bence biri, baba öldüğünde işi devralmak için Porchetto ailesini içten çökertiyor.
Acho que alguém da família Porchetto, quer dar um golpe, e assumir quando o velho morrer.
Troy öldüğünde onun kapısının önünden dahi geçmediğini söyle.
Diga que não estava no quarto do Troy quando ele morreu.
Emily öldüğünde, kapanış konuşmaları yeni başlamıştı.
Eles estavam a começar os argumentos finais... quando a Emily morreu.
Sen neredeyse öldüğünde hiçbir şey hissetmediğini biliyorum.
Eu senti.
Evet, çünkü babamız bize bunun onurlu olduğunu öğretti. O öldüğünde 10 yaşındaydın.
Porque foi isso que o pai nos ensinou que era honroso.
Robyn öldüğünde bunu üstünde taşıyordu.
A Robyn estava a usar isto quando morreu. Foi você que lho deu?
Öldüğünde, çok üzülmeme izin vermedim. Çünkü her zaman onun o salyalı ve mutlu yüzünü hatırlayacağımı düşündüm.
Quando ela morreu, eu não me deixei abater pois sempre pensei que me ia lembrar daquele focinho babado e feliz.
O öldüğünde ne düşüneceğimi biliyordum.
Sabes, quando ele estava morto, eu sabia o que pensar.
Bebek öldüğünde bir haftalıktı.
A bebé tinha, uh... Um semana de idade quando... morreu, e...
Bilmiyorum, babam öldüğünde o yanımdaydı ve şimdi durumumuz nasıl bilmiyorum.
Não sei se é... Ela estava comigo quando pensei que o meu pai estava morto, e não sei como estão as coisas agora, mas eu...
Sen bana kocam öldüğünde elimden alındığını sandığım bir hayata dair umut verdin.
Deste-me a esperança de ter uma vida que achava ter-me sido negada quando o meu marido morreu.
Öldüğünde mesaideymiş.
E estava de serviço quando foi morta.
Karım öldüğünde 6 yaşındaydı.
Ele tinha 6 anos quando a minha esposa morreu.
Kurtadamlar sürü halinde yaşar. Ve sürü liderimiz öldüğünde onu onurlandırmak için yapmamız gereken bazı şeyler vardır.
Os lobisomens são gente de alcateia, e quando morre o líder da alcateia há certas coisas que temos de fazer para lhe prestar honras.
Doğum günleri, yıl dönümleri nelerden mutlu oldukları, nelere üzüldükleri hasta öldüğünde kim ağlar, - kim önce şaka yapar sonra gider ağlar- bilmen gereken şeyler.
Aniversários, o que os faz felizes e infelizes, os que choram pelos doentes, os que dizem piadas e sofrem sozinhos.
Jake'in annesi öldüğünde, kız kardeşi Abigail onu benden olmaya çalıştı.
Quando a mãe do Jake morreu, a Abigail tentou tirá-lo da minha guarda.
Oğlun öldüğünde çiçek yollamıştım.
Mandei-te flores quando o teu filho morreu.
Yani öldüğünde yine kodese tıkılıyorsun.
Então, quando se morre, volta-se para a prisão.
Babam öldüğünde nasıl hissetmiştim biliyor musun?
Sabes o que senti quando o meu pai morreu?
Anne ve babası 5 yıl önce öldüğünde bir tür uyanış yaşadı küçük kız kardeşi hâlâ Visualize'de.
Quando os pais dele morreram há cinco anos, ele acordou. A sua irmã mais nova ainda está na Visualize.
Ve sürü liderimiz öldüğünde onu onurlandırmak için yapmamız gereken bazı şeyler vardır.
quando o nosso alfa morre, há certas coisas que temos de fazer para honrá-lo.
O şerefsizler öldüğünde, Arthur söz veriyorum çekicimi bir kenara atıp kılıcımı döverek, gördüğün en iyi aleti yapacağın.
Mas quando estes canalhas partirem, Arthur, prometo que serei o primeiro a trazer o meu velho martelo e a brandir a minha espada para fazer o melhor arado que alguma vez viste.
Annem öldüğünde, kendisi çekip gitmeliydi.
Depois da mãe morrer, ele devia ter ido embora.
Babam öldüğünde ben ve kardeşim Kate yalnız kaldık.
Quando o meu pai morreu, eu e a minha irmã Kate ficamos sozinhas.
Her öldüğünde tekrar ortaya çıkıyorsun.
Talvez milhares. Sempre que morres tu ressuscitas.
Alanında uzman Dr. Kendra Watts öldüğünde yaşı- - - 35. 35 yaşındayım.
Tenho 35 anos. Eu sei.
Bir yaratıcı, evladı öldüğünde daima haberdar olur.
Um Criador sabe sempre quando o seu progenitor morre.
Pekâlâ, daha evvelden de söyleyeme çalıştığım gibi, öldüğünde annemin 3 milyonun üstünde parası vardı.
Bem, como comecei por dizer, na altura em que morreu, a minha mãe tinha um pouco mais de três milhões.
Quarles öldüğünde yerine sen geçmek istiyorsun.
Quando o Quarles se for, queres progredir. É isso?