Öldüğünüz traduction Portugais
44 traduction parallèle
Öldüğünüz güne kadar ki o da anlaşma gereği birkaç bin yıl boyunca gelmeyecek.
Nem no dia de sua morte. Que por direito não deverá ocorrer antes de alguns milênios.
Herbiriniz, er ya da geç öldüğünüz yere dönersiniz.
Mais cedo ou mais tarde, todos voltam à cena da morte.
Öldüğünüz zaman. " dedi.
Quando morre. "
Bu her gün için doğru, biri dışında- - öldüğünüz günün dışında.
Isso é verdade em todos os dias tirando um. O dia em que morremos.
Öldüğünüz güne kadar.
Até ao dia da tua morte.
Grek ve Roma mitolojilerinde öldüğünüz zaman Şaron'a, sizi Hüküm Kapılarından geçirecek olan sandalcıya bir ücret ödemeniz gerekir.
Nas mitologias grega e romana, ao morrer, tinhas que pagar portagem a Caronte, o barqueiro que cruzava o rio para as portas do juízo final.
Bu her gün için doğru, biri dışında- - öldüğünüz günün dışında.
Bem, é verdade com cada dia, excepto um... o dia em que morres.
Ve öldüğünüz zaman, ki öleceksiniz öbür dünyaya alkış sesleri arasında gideceksiniz.
E quando morrerem, porque morrerão... a vossa transição será ao som de
Öldüğünüz söylendi, "bayım".
De nada. Devias estar morto.
Televizyonda sizin öldüğünüz söylendi.
A TV os deu por mortos.
Nasıl öldüğünüz umurumda değil.
Não me estou a fazer entender.
Öldüğünüz zaman, ölürsünüz. Her şey biter.
E eu realmente acho que quando morremos, morremos mesmo.
Lordum, altı ay önce öldüğünüz haberini aldım ve üzüntü spazmı geçirdim.
Senhor, ouvi notícias que tinha morrido há 6 meses atrás. E que passou por momentos de arrependimento.
Bay Bailey, öldüğünüz açıklanınca bu şirketteki hisseniz satıldı.
A sua parte foi comprada, quando foi declarado morto.
Ekibim adına, prensipleriniz adına öldüğünüz için teşekkür etmeme izin verin.
Em nome de todos os brancos, obrigado por morrer por princípios.
Ve sizin öldüğünüz gün Tanrı kimin doğru söylediğini anlayacaktır.
E quando você morrer, Deus saberá quem dizia a verdade.
Bilirsiniz işte, huzur içinde öldüğünüz yer.
O... a senhora sabe, o sítio "morrer pacificamente".
Öldüğünüz zaman, Ren ortaya çıkar.
Quando você morre, é quando o REN aparece.
Babamla sen yıllar önce Katie'yi arabayla paten dersine götürürken öldüğünüz için üzgünsünüz demek?
Tu e o papá estão tristes por terem morrido há tantos anos quando levavam Katie à lição de patinagem?
Öldüğünüz zaman ne olacağını biliyor musunuz?
Sabes o que vai acontecer quando morreres?
Bize hepinizin çarpışmada öldüğünüz söylendi.
Disseram-nos que morreram todos na queda.
Yani öldüğünüz zaman işiniz bitecek!
Em vez disso, se forem mortos, estão acabados!
Bu bir nevi rüyada olmak gibi açıklanabilir ama öte yandan fiziken burada olduğunuz için, artık evinizde değilsiniz. Bu da teknik olarak öldüğünüz anlamına gelir.
Por outro lado, como viajaram fisicamente até aqui, já não existem em casa, por isso tecnicamente estão mortos.
Tekne ancak hepiniz öldüğünüz zaman dönecek. .
O barco volta quando todos estão mortos.
Öldüğünüz zaman, diğer hayata kutsal bir su aygırının arkasında taşındığınıza inandıklarını biliyor musunuz? Bu doğru?
Sabias que eles acreditavam que quando morriam eram transportados para a vida seguinte no dorso de um hipopótamo sagrado?
Haberiniz olsun öldüğünüz zaman ona ben bakmam.
Aviso-vos já, não tomo conta dele quando vocês morrerem.
Ama burada öldüğünüz yazıyordu.
Mas ali diz que estava morta.
Doğduğunuz günün, aynı zamanda öldüğünüz gün olabileceği olasılığı oldukça gerçek.
Ainda é um facto que no dia em que nasceste, é o dia... em que tens mais probabilidades de ser morto.
O meyveyi yediğiniz gün şüphesiz ki öldüğünüz gün olacaktır. " Yaratılış 2 : 16-17
mas da árvore do conhecimento do bem e do mal não deverás comer porque nesse dia seguramente morrerás. " Gênesis 2 : 16-17.
Öldüğünüz takdirde...
No caso de morte...
Öldüğünüz takdirde...
Tudo bem. No caso de morte...
Endonezya Savunma Bakanlığı için çalışan ve az önce içinde öldüğünüz sığınağı yapan kişi.
Do Ministério da Defesa da Indonésia. Na verdade, eu construí o refúgio onde vocês acabaram de morrer.
Nasıl yaşadığınız nasıl öldüğünüz bana bağlı değil.
Como vivemos e como morremos. Não depende de mim.
Görünüşe bakılırsa öldüğünüz söylentileri çok abartılmış.
Parece que os rumores da tua morte foram muito exagerados.
Siz polisler hep aynısınız. Hep nasıl öldüğünüz konusunda takıntı yapıyorsunuz.
Os polícias são todos iguais : obcecados com a forma como bateram a bota.
- Öldüğünüz anda alırım tabii ki.
Só serás levantado, no momento da tua morte.
Burası öldüğünüz ev olacak.
Esta é uma "casa da morte". Para si.
Burası öldüğünüz ev olacak.
Esta é uma "casa da morte" para si.
Bayan Craine'nin burası öldüğünüz ev olacak demesi hala onu kaygılandırıyor.
Continua preocupada com o que a Sra. Craine disse. - Que é uma "casa da morte".
- Oduncu Okulu'na başvuracaksan tabii. Öldüğünüz Zaman Sizi Yiyecek Kediler konusunda da ihtisas yapacaksan bir de.
Se te estiveres a candidatar à escola de madeireiros e à especialização de ter os teus gatos a comer-te após morreres.
Silva neden sen ve oğlunun öldüğünüz haberini yaydı?
Porque é que o Silva disse que você e o seu filho foram assassinados?
Pes ettiğiniz an öldüğünüz andır.
Assim que desistirem, estão mortos.
"Öldüğünüz güne kadar birbirinizden ayrılmayın."
Fiquem juntos até ao dia em que vocês morrerem.
Öldüğünüz zaman bu parçalar sonsuz bir yaşam ve ölüm döngüsü içinde evrene geri dönecek.
nos primeiros minutos de vida do Universo, transformou-se no coração das estrelas ou foi criado nas suas mortes explosivas. E quando você morrer, essas peças serão devolvidas ao Universo no ciclo interminável de morte e renascimento.