Önemsiz traduction Portugais
3,476 traduction parallèle
O bu davada sadece önemsiz bir nokta, bir boşluk.
Capacita-te que o perdeste.
Onun dışında her şeyin önemsiz kalması çok ilginç.
Engraçado como tudo pode correr mal, excepto ela.
Bu gece önemsiz kalan şey nedir?
O que é que está a correr mal, hoje?
Bir tıp öğrencisinin önemsiz saçmalıkları.
Divagações banais de um estudante de medicina.
- Önemsiz hayatları demek istedin herhâlde.
Queres dizer, inúmeras vidas relevantes.
Hatta inanç bile beş para etmez, önemsiz bir şeymiş gibi gelebilir.
Até mesmo a fé torna-se patética e inútil.
Önemsiz biri gibi görünüyor.
Ele aparenta ser uma cifra.
İhtiraslarım önemsiz gözüktü ve bir zamanlar değer verdiğim her şey öylesine bir ilahiliğin karşısında anlamsız kaldı.
As minhas ambições pareciam triviais, e tudo aquilo com que alguma vez me preocupei pareceu insignificante, perante tal divindade.
Hiçbir detay önemsiz değildir. - Sen?
Nenhum detalhe é irrelevante.
Önemsiz.
- Não importa.
Sana tavsiyem o adamın önemsiz yalanlarına fazla kafayı takma. Dinlenmen gerek.
Aconselho-a a não pensar muito nos enganos desse homem mesquinho.
Sen ve sevgili çocuklarımızın huzurunda bu önemsiz böcek evrimleşmeyi ve biyolojiyi aşarak ölümsüz bir yaratık olacak.
Contigo e os nossos queridos filhos como testemunhas disto. Este insecto irá transcender a evolução e a biologia para se tornar num ser imortal.
Geçmişin önemsiz bir kısmının öne çıkarılması,... benim açımdan elbette.
Torna-se uma parte pouco importante do passado, para mim, pelo menos.
İşte bu olay önceden yaptığın her şeyi önemsiz kılardı.
E este facto... de alguma maneira, fazia esquecer o passado.
Yaptığın şeyi önemsiz bir şeymiş gibi gösterme.
Não menospreze o que fez.
Bu durumda düşündüğünüzden çok daha önemsiz bir konu.
Bem, eu não me preocupava muito com isto, é provável que não seja tão grave como pensa.
Belki bazı insanların kaderinde önemsiz şeyler yapmak vardır.
E talvez algumas pessoas sejam destinadas a coisas pequenas.
Önemsiz bir dolandırıcı, çok az güvenliği olan birkaç iş halletmiş kendine göre.
Um vigarista, teve duas passagens por prisões de segurança mínima.
Alfred'in önemi yok. Söylese bile kimse inanmaz. Önemsiz biri.
O Alfred não interessa, ninguém acreditará nele, ele não é nada.
Dünyada samimiyetten önemsiz bir şey daha olabilir mi?
O que pode ser mais trivial do que a intimidade?
Eğer bu adam kaçarsa bu endişelenmeniz gereken en önemsiz şey olacak.
Se este tipo conseguir escapar, será a menor das vossas preocupações.
Muhtemelen önemsiz bir şey ama şimdi güvenlik kapısından bir konteyner kamyonu giriş yaptı.
Não deve ser nada, mas há um contentor que acabou de passar pelo portão de segurança.
Bunları göndermeden önce önemsiz, belki de sinir bozucu bir soru aklıma takılıyor.
Os homens que têm calma, Dudley, os homens que levam o seu tempo, ficam sempre para trás. Não quero ser assim.
Bu önemsiz bir mesele değil, Moray.
Isso não é pouca coisa, Moray.
Önemsiz bir getir götür işi sonuçta.
Parece uma missão doméstica.
Arkadaşın Linus önemsiz biriydi ama sen değilsin.
O teu amigo Linus é um zé ninguém, mas tu não és.
- Ben onunla aynı dünyada yaşamayı hak etmeyecek kadar ezik, ayağındaki kir kadar önemsiz birisiyim çünkü kendisi fevkaladenin de fevkinde, bense bir toz zerreciğinden de değersizim.
E? E eu sou simplesmente um verme humilde sob os seus pés, que não está preparado para viver no mesmo planeta que ele, porque ele é tão incrível e eu sou um torrão de terra.
Bunun önemsiz olduğunu düşünebilirsiniz ama hatırlayacağınız en ufak ayrıntı bile işimize yarayabilir.
Pode achar insignificante, mas qualquer detalhe que recordar do assalto desta manhã vai poder ser útil.
Gerçekten kötü olaylardan seni uzak tutmak için önemsiz şeyleri anlatırlar sadece.
Eles dizem coisas triviais, só para deixar-te de fora das coisas muito más.
Yakma konusunun önemsiz bir ayrıntı olduğunu mu söylüyorsun?
Acha que as ações estão relacionadas?
Sence önemsiz mi bu?
Achas que não é nada?
Görünüş gibi önemsiz bir konu ile böyle harika bir şeyi mahvetmek istemiyorum.
Só não queria arruinar algo tão especial por causa de algo tão banal.
Kim olduğum önemsiz.
Não é importante.
Önemsiz bir şey.
Nada.
Bak Sandy, sen insanları önemsiz kişisel farklılıklardan ötürü kovmaktan zevk alabilirsin.
Entrar no espírito. Sandy, podes gostar de despedir pessoas por motivos pessoais.
- Bana bel soğukluğu bulaştırmak önemsiz bir kişisel farklılık değildir.
Provocarem-me gonorreia não é um motivo pessoal.
Bizler önemsiz değiliz
Não somos inconsequentes
Ben, babamın ismi önemsiz, inatçı hayalet yazarı.
Eu, o autor não confesso da obra do meu pai, sem me queixar.
Önemsiz bir kadın uğruna her şeyi bitirdin.
Tudo isto por um miserável rabo de saia?
Önemsiz bir şey.
É uma palermice.
Normalde senden böyle önemsiz bir şey rica etmezdim ama ama locamız için çok önemli bir yardımsever olan Clifford Blades için elimizden gelenin fazlasını yapmazsak hiç iyi olmaz.
Normalmente, não lhe pedia uma coisa tão banal, mas não podemos arriscar ser vistos a não tomar conta de um tão potencialmente importante benfeitor para o alojamento como o Clifford Blades.
Karşındaki senin gözünde sivil olduğu sürece senden ne kadar nefret ettiği çok önemsiz.
Não interessa se toda a gente te odeia, desde que te sejam educados para a porra da cara.
Pekala, önemsiz.
Ok, tudo bem.
Cennet burada, Jullietin yaşadığı yerde ve her kedi, köpek küçük fare ve diğer her önemsiz şey bu cennette yaşayıp ona bakabilir, ama Romeo değil
O céu é aqui, onde Julieta vive, e todos os gatos, caes... E ratos, o animal mais miserável, tudo ao vivo aqui no céu e pode ve-lo, mas nao Romeo.
Ya da önemsiz şeyleri, önemli değil.
Ou de nada, não interessa. Nós... só falávamos.
Ama hislerim doğru ve yanlış kadar önemsiz.
Mas agora os sentimentos não contam mais do que o bem e o mal.
Ama biliyor musun Frank? Bizi gerçekten önemsiz görüyorlar, değil mi eski dostum?
Deitam-nos mesmo a baixo.
Art, eli silahlı bir adamın eve doğru gelmesi gibi önemsiz bir şeyin... -... dikkatini dağıtmasına izin vermezdi.
O Art não deixaria que uma coisinha como um homem armado em direção à casa o distraísse.
Önemsiz biriyim! Ölmek istemi-
Não sou ninguém!
Sen kendin önemsiz olduğunu söylemiştin.
Porquê hoje?
İlk başlarda önemsiz miktarlardı, ben de önemsemedim.
- Roubo.