English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ Ö ] / Önemsiz şeyler

Önemsiz şeyler traduction Portugais

148 traduction parallèle
Bu kadar önemsiz şeyler için sinirlenmek saçmalık.
Levei a peito a coisita que me chamou.
Önemsiz şeyler.
Não são importantes.
Önemsiz şeyler üzerinde durmayacağım.
Não vou argumentar.
- Bana önemsiz şeyler anlatma.
- Deixe-se de ninharias.
- Oh, önemsiz şeyler.
- Pequenas coisas.
Önemsiz şeyler.
Ninharias.
Önemsiz şeyler...
Ninharias...
Bunlar önemsiz şeyler. Önemi yoksa o zaman neden kaydettin?
- Se não interessa porque os gravaste?
Önemsiz şeyler.
Nada de especial.
Hayatınızı bundan daha önemsiz şeyler için riske atmıyor musunuz sanki.
Arriscamos a vida por coisas piores.
Bunlar önemsiz şeyler. Adamlarımın arasında bütün bunlardan ve daha kötülerinden de var.
Isso não é importante, tenho-os de todos os géneros no meu exército e até piores.
Bunlar önemsiz şeyler.
Já lhe disse para não se preocupar.
Otto Schultz oyuncak, bebek ya da önemsiz şeyler bulundurmamalıyız diyor.
Otto Schultz diz que não devemos ter brinquedos, bonecas ou coisas frívolas.
Bu kıza bazı önemsiz şeyler sormak için zamanım vardı, ama cevaplar "evet efendim", "hayır efendim"
Eu tive tempo para lhe fazer algumas perguntas ocasionais mas tudo o que obtive foi "Sim, sr." "Não, sr."
Manşetler için çift ödeme yapmalıyız ama taşakları dinlendirmeliyiz. Önemsiz şeyler için kavga ediyorlar.
Nós temos que pagar dois Headliners mas o resto não ganha nada.
Bana sadece önemsiz şeyler öğrettin ve dayağa dayanmayı
Só me ensinou as coisas mais irrelevantes e sem utilidade.
Tabii ki, normalde böyle önemsiz şeyler yapmam.
Claro que normalmente, não faço nada tão trivial.
Susan Glaspell'in "Önemsiz Şeyler" i mesela.
Por exemplo, Trifles, de Susan Glaspell.
Sona gelene dek önemsiz şeyler.
Nada até chegar ao fim.
- Önemsiz şeyler, evlat. Kevin Condon, Theta'nın fotoğrafçısı. - Ve Pete Curtis, Washington Post.
Kevin Condo, fotógrafo da "Theta", e Pete Curtis, "Washington Post".
Pekiyi, bunlardan bir iki tanesi, burada söylemeye bile utanacağım önemsiz şeyler.
Um par delas são tão triviais que quase me envergonho de as mencionar.
Önemsiz şeyler yapıyor işte.
Não vai fazer nada.
Önemsiz şeyler için hattı meşgul etmek istemiyoruz.
Não precisamos da linha ocupada com coisas sem importância!
Bense önemsiz şeyler olduklarını düşünürdüm.
Eu achava que eram só trivialidades.
Bazı kişiler çok daha önemsiz şeyler yüzünden gözden kayboldu.
Já desapareceram pessoas por menos.
Önemsiz şeyler bile Tanrı sözü gibi kesindir kıskanç insan için.
Ninharias leves como o ar são, para o ciumento, confirmações tão fortes quanto as Escrituras.
Önemsiz şeyler. O kadar.
São coisas sem importância.
Şimdi buraya uzansan daha iyi olur. Şimdilik önemsiz şeyler yeterli.
Chega de trivialidades.
Bayanlar ve baylar, içinizde kalbi zayıf olanlar varsa... burayı terketmelerini öneririm, çünkü bu çok tehlikeli bir gösteri... önemsiz şeyler bile sorun çıkarabilir...
Senhoras e Senhores, sugiro aos mais sensíveis... que abandonem a arena. - Porque este número é tão perigoso... que se alguma coisa correr mal...
Söylemek istediğim şu önemsiz şeyler, bence daha anlamlıydı önemli şeylerden.
Mas quero dizer que esse nada significou mais para mim que muito alguma coisa.
İki avukatı önemsiz şeyler yüzünden barodan attılar.
Na semana passada dois advogados foram expulsos da Ordem por menos.
Bunlar önemsiz şeyler.
Não interessa.
Senin önemsiz şeyler için ne kadar endişelendiğini biliyorum.
Foi só para poupá-lo. As menores coisas o aborrecem.
Bunlar önemsiz şeyler.
Eles são corpos periféricos.
Onlar önemsiz şeyler.
Estas coisas são irrelevantes.
- Çok iyi olur. - Önemsiz şeyler.
E, porque o informe presidencial não tem grande importância.
Küçük şeyler aramıza girmeye başladı, önemsiz şeyler ama biz onları ciddiye aldık.
Como lamber as mãos, roer o jornal. Deixar bolotinhas nos cantos.
Aynı zamanda bir telepati ve psikokinetik. Bunlar onun hakkındaki en önemsiz şeyler.
É também telepata, psicocinética... que devem ser os traços menos importantes nela.
Önemsiz ama güzel şeyler.
Só tenho aqui peças lindas.
Şu "aşk" denen önemsiz mesele hakkında bir şeyler okudun mu?
- Alguma vez leu algo acerca do amor?
Önemsiz, küçük şeyler için beni hep azarlıyordu.
E... quando havia cenas lá em casa, eu percebi que que a minha mãe me tinha tido quando ainda era solteira. por coisas insignificantes.
Görüyorsunuz, onlar, ah... onlar şunun gibi önemsiz küçük şeyler.
São só pequenas ninharias como esta.
Konu edilmeyecek kadar önemsiz aslında : öncelikle hoşa gitmeyen şeyler yenmeli. Ayrıca çoğunlukla, bozulmuş yiyecekler birinci sınıf isale neden olur.
É inútil tentar fazê-lo comer coisas que ele não gosta, embora seja frequente que a comida estragada produza excelentes diarreias.
- Önemsiz şeyler.
Oh, nada.
Önemsiz şeyler.
Coisas irrelevantes.
Önemsiz tutkularımı bıraktım. Onun için bir şeyler getirdim, taşıdım.
Abandonei as ambições mesquinhas.
Önemsiz şeyler.
Pela mesquinhez...
Daha kaç tane mükemmel kadını önemsiz ve anlamsız şeyler için terkedeceksin?
Quantas mais vais rejeitar por coisas fúteis e insignificantes?
Siz ideolojinin nezaket ve iyilik yanında önemsiz kaldığının yaşayan kanıtısınız ve günün sonunda kim olduğumuzu tanımlayan şeyler inançlarımız değil, eylemlerimiz.
São a prova provada que a ideologia é uma pobre substituta da bondade e decência e que no fim das contas, são as nossas ações e não as nossas crenças que definem quem somos, o que somos.
Sana önemsiz gelen şeyler benim için çok önemli olabilir.
O que te pode parecer trivial, para mim, é muito importante.
Dün gece üzerinde çalıştığım önemsiz bir şeyler.
Uma coisa que congeminei ontem à noite.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]