Şey gibi traduction Portugais
22,830 traduction parallèle
Grup üyelerinin bilmesi gereken bir şey gibi.
Parece uma coisa que um membro do grupo devia saber.
Ne bileyim, şey gibi...
Não sei. Como que um...
Şey gibi durmak istemedim...
Não queria que ela pensasse que...
Niye kötü bir şey gibi geliyor bu?
Alguém com quem possa partilhar a vida? Porque é que isto é uma coisa tão má?
Öne kendi zevkini koymasını istemiştim şey gibi bir erkek olmadığını hissedebileyim diye.
Eu queria que ele pusesse o seu prazer à frente, que... fosse o homem para que eu não sentisse...
Geçen sabah Libby'nin paltosunu bıraktığımda ikiniz şey gibi görünüyordunuz...
Na outra manhã, quando fui entregar o casaco da Libby, pareceu que tu e ela... Vocês os dois...
Şey gibi.
Soa a...
Kaçılmayacak bir şey gibi geldi, daha çok İsa'nın ikinci gelişi gibi bir şey.
Parece menos um feriado e mais a vinda de Cristo.
Çok önemli bir şey gibi gelmişti, o yüzden...
Parecia ser importante, então...
Şey gibi, 5 yıldır cehennemden kurtulmaya çalışırken cehennemi satın aldık!
Gastamos 5 anos tentando sair daquele inferno, depois, compramos o inferno!
Her şey yazıyor, aynen anlaştığımız gibi.
Está tudo aqui, tal como combinamos.
Bununla ilgili bilgi verirsem ödül gibi bir şey alacak mıyım?
Uma recompensa por esta informação relevante?
Demek tanrı gibi hissetmek böyle bir şey.
Então é isto que se sente ao ser Deus.
Buradaki kızların hepsi büyüyünce Bayan Dunhill gibi olmak istiyor ve bu iyi bir şey çünkü o önemli biri.
As raparigas daqui querem crescer para serem como a Menina Dunhill, e isso é bom, porque ela é uma pessoa importante.
Tamam, her şey eskisi gibi olsun istiyorum.
Eu queria que tudo voltasse ao que era.
Annem Jackie'nin ağabeyiyle aynı okula gitti, " gibi bir şey, değil mi?
A sua mãe foi para a escola com o irmão da Jackie ou alguma coisa parecida, certo?
Burada kendime yeni bir hayat kurdum. Ve sana önemsizmiş gibi görünebilir ama bu benim için her şey demek.
Construí uma nova vida para mim aqui e, embora vos possa parecer insignificante, é tudo para mim.
Sonunda, kızımız mutlu. Ve her şey olması gerektiği gibi.
Finalmente, a nossa filha está feliz, e tudo está como deveria.
Vegan lokantadaki garsonlar gibi masaya hiçbir şey getirmiyorsun.
Como uma empregada de um restaurante vegetariano, trazes sempre quase nada para a mesa.
"Her şey olur ama o olmaz" durumu gibi.
Tipo : "tudo menos lá".
Yani, vajinaya hepimizin sandığından daha yakınsın gibi bir şey bu.
Quero dizer, isso é o mais perto de uma vagina, que algum de nós pensou que tu chegarias.
Tanrım, tıpkı kardeşin John gibi konuşuyorsun bir şeyler söylüyorsun ama aslında hiçbir şey söylemiyorsun.
Céus, pareces o teu irmão John, a dizerem-me coisas sem me dizerem nada.
- Yani hatların karışması gibi bir şey mi?
- Tipo linhas cruzadas?
- Evet, onun gibi bir şey.
- Qualquer coisa assim.
Hayatımdaki her şey birden anlam buldu gibi.
Tudo na minha vida faz sentido assim de repente.
- Kalp krizi gibi bir şey mi?
Tipo, um ataque de coração?
Bu Çok Çok Gizli gibi bir şey.
Isso é ultra secreto.
Zihin morfini gibi bir şey bu.
É uma metadona mental.
Her şey tam da düşündüğüm gibi ilerliyor.
Tudo se alinha da maneira como eu pensei que se iria alinhar.
İstediğin gibi davran, yine de benim gibisin, geride bir şey bırakmayacaksın.
Finge o quanto quiseres, mas tu és como eu, sem um legado.
Olamaz. Her şey olması gerektiği gibi.
Está tudo como deve ser.
Kıyamet gibi bir şey.
- E se disser que é o apocalipse?
Artık hiçbir şey göründüğü gibi değil.
Já nada é o que parece.
Gittiğimden beri çok şey değişmiş gibi hissediyorum.
Parece que mudou muita coisa enquanto estive fora.
Her şey benim hatam, her şeyi mahvetmişim gibi hissediyorum.
Sinto que isto tudo é culpa minha e que arruinei tudo.
Çok az. Her şey düşündüğün gibi miydi?
Um pouco.
Sonra bugün buraya hiçbir şey olmamış gibi çıkageldi.
E aparece aqui hoje como se nada tivesse acontecido.
Hayır, hiçbir şey olması gerektiği gibi gitmedi.
Não, as coisas não estão a acontecer como o normal.
Hortlaklar bunu fiziksel olarak tutamıyor. Ellerinde şey varmış gibi titriyorlar...
Os Regressados não a conseguem segurar sem vibrar mais depressa que...
Yapacağın en son şey bu gibi görünüyor.
É o mínimo que podes fazer.
Seks doktoru gibi bir şey.
Um... médico do sexo.
Köpek balıkları gibi bir şeyi parçalamadan önce iki kere düşünmüyorsun çünkü köpek balıklarının yaptığı şey budur.
Como um tubarão que não pensa duas vezes no que mata pelo caminho porque é isso o que os tubarões fazem.
Her zaman olduğu gibi... Hiçbir şey kolay olmuyor hayatta, aşkta, işte...
É sempre assim com estas coisas, nunca nada é fácil... na vida, no amor, nos negócios...
- Korsan gibi bir şey sanırım.
- Acho que é tipo um pirata.
"Yapabileceği en iyi şey herkesi kendi gibi sanmaktır."
O melhor que podem fazer é supor que são iguais a ele. "
Masanın kenarına oturdu, oğlumun gözlerinin içine baktı hamilelikle ilgili hiçbir şey söylemedi. Kendisine ayak bağı olacakmış gibi davrandı ama Jackson o bebeğin babası.
Ela sentou-se naquela mesa, olhou o meu filho nos olhos, não disse porcaria nenhuma sobre a gravidez, tratando-o como uma inconveniência,
Bilmesi gerekiyormuş gibi hissettim. Yapılacak doğru şey olduğunu düşündüm.
Ela precisava de saber, era o mais acertado.
Hoş bir şey ama kısa sürede sona erecek gibi.
É porreiro. Mas vamos implodir.
Vegas'a gidip bir başına dolanırken yerleşim alanlarına varmışsın gibi bir şey.
É como se fosses a Las Vegas, e te perdesses e fosses parar a um bairro residencial.
Bir şey alıyormuş gibi yap ve hoş göründüğünü söyle ona.
Só tens que... Escolher algo e dizer que fica bonito.
İnanmak zorundayım ki, düzeltilemeyecek gibi görünen bir şey...
Eu tenho que acreditar que mesmo que algo pareça irremediável...