Gıdıyor traduction Russe
645 traduction parallèle
Dürüstçe sen gerçekte, sadece bir bilgisayar öyle diyor diye, dışarıda sana uygun birisinin olmadığına inanıyor musun?
- Спасибо за завтрак.. - Спасибо за завтрак. Спасибо за мяу.
Onun yüzünden bedenini kullandığım kadın beni dışarı çıkarmaya çalışıyor.
которая пытается вытолкнуть меня из этого тела.
Batırdığın gemilerden yarı boğulmuş insanları alıyor ve av olmaları için dışarı salıyorsun.
Вытаскиваете полумёртвых с утопленных кораблей и охотитесь на них?
Adamı gıdıklıyor.
Щекотно.
Dişim ağrıyor, fazla tanıdığım da yok.
У меня болел зуб, а я тут мало кого знаю.
Dinle beni, dedim ki eğer bana acıdığın için beni aldattıysan ve ben de bunu öğrendiysem... Senin için hâlâ aynı şeyleri hissediyorum. Beni anlıyor musun?
Слушай, я просто хочу сказать... что если ты обманул меня из жалости... и я знала это... то буду также расположена к тебе, ты понимаешь?
Gazeteler 45'lik taşıdığını yazıyor.
Газеты говорят, что у тебя пушка 45-ого калибра.
Hatırlıyor musun, Saranac'ta herkes evli olmadığımızı düşünmüştü de dışarı çıkıp evlenmiştik.
Помнишь случай на Саранаке когда все думали, что мы не женаты, А мы пошли и поженились?
Babam hâlâ insanların unvan taşıdığı olduğu dünyada yaşıyor.
Мой отец живет в мире, где используют титулы.
Bıyıkların gıdıklıyor.
Усы щекочутся.
Üniversiteden tanıdığım birine çok benziyor. Ama bıyıklar çok fark yaratıyor.
Он похож на одного парня, с которым я учился в колледже.
Kalbinin yanında taşıdığın heykelciğin huzurunda utanmıyor musun?
Разве тебе не стыдно перед тем образом, который ты хранишь у сердца?
O yaramaz bakışları insanın her tarafını gıdıklıyor.
У него такой Шаловливый взгляд, меня от него прямо в дрожь бросает.
Gıdıklanıyor mu, görelim.
Видите, он щекочет ими.
Dışarıya çıktığı zaman beni zıplatmıyor.
Когда он выходит, он заставляет меня скакать.
Herkesin tanıdığı bir adam hükümetle, liberallerle, herkesle içli dışlı ve herşeyi riske atıyor.
Человек выступает перед публикой. Ладит с правительством, с либералами, со всеми. И рискует всем этим.
Hiç gülümsemiyor, konuşması yaptığı işin kapsamı dışına hiç çıkmıyor ve geçmişi hakkında konuşmuyor.
Хорошо. Странно, если человек никогда не улыбается. Не говорит ни о чем, кроме своей работы, и не рассказывает о своем прошлом.
Bu makine beyin dalgaları örneklerinin frekansını karşılaştırır, tanıdığı kavramları seçiyor ve sonra dilbilgisini sağlıyor.
Прибор сравнивает частоты мозговых волн, распознает идеи и понятия, а потом добавляет необходимую грамматику.
Bir kere, üsse telefon açtığınızda, karşınıza sürekli hatların geçici olarak hizmet dışı olduğunu söyleyen bir kayıt çıkıyor.
Когда бы вы ни позвонили на базу, вы попадаете на автоответчик который повторяет, что линия временно вышла из строя.
Dışarıda gövde sıcaklığı artıyor.
Температура обшивки растет.
... ama bu yaratıcı mevcut değil. Hiçbir din var mıdır ki, sahtekârlığın ve budalalığın amblemini taşımıyor olsun?
Есть ли хоть одна религия, которая не несет на себе печать... обмана и глупости?
Birbirinizi çok yakından tanıdığınız açıkça anlaşılıyor.
Теперь ясно, что вы знаете друг друга даже слишком хорошо.
- Tanıdığım biri köyde yaşıyor.
- Да, а что? Для крема нужны яйца.
Gitgide, oyun bir şekle giriyor kısıtlanmaya başlıyorsun, olasılıklar gün ışığına çıkıyor zaten yerli yerinde olan bir kart var şuradaki tek bir kağıdı oynattığında beşli altılı bir grubu bir kerede yerine koyabilirsin şurada da kıpırdatamadığın, seni engelleyen bir papaz var.
Постепенно игра начинает обретать форму, - возникают ограничения, проясняются возможности : одна карта уже на своём месте, теперь следующим движением ты мог бы разместить "пятёрку" или "шестёрку", - но "короля", который у тебя на пути, перемещать нельзя.
Gıdıklanmıyor!
Вовсе это его не возбуждает!
O yaşıyor ve dışarıda. Ne yaptığı hakkında da bir fikrim yok.
Он жив и где-то здесь, а я ума не приложу, что делать.
Konuşurken gıdıklıyor.
Она всё время давит, когда я говорю.
Seni nasıl omzumda taşıdığımı hatırlamıyor musun?
я же теб € на плечах носил.
Bakalım gıdıklanıyor musun?
А ну-ка проверим, выдержишь семь захватов?
Dışarıda her yerin ışığı yanıyor.
Нигде нет света.
Ve bir diğeri araba çalışmadığı için dışarı çıkamıyor ve evde çikolata aromalı bir hazır çorba açıyor. Oysa çizburger yemek istiyordu.
Другой открывает банку какого-нибудь сладкого супа... потому что машина не завелась, и он остался без своих любимых чизбургеров.
Gıdıklıyor.
Щекочет, пристает.
Hepinizin polis Joe olarak tanıdığınız genç adam, "Neler Batıyor" dizisinin "Bu Benim Annem" episodundaki adam.
Славный юноша, раньше был полицейским он живет в том же районе, что и моя мама.
Tanıdığım bir adamın arabası var. Oyuncak ayıları dağıtıyor.
У моего друга есть машина, он развозит плюшевых медведей.
Bacakları seni gıdıklıyor.
Teбe paзвe нe щeкoтнo?
- Gıdıklanıyor gibi. - Evet, bebek gıdıklanıyor.
Чувствует щекотку.
Bıyığı gıdıklıyor, anne.
Так щекотно! У него усы, мама.
Kullandığı kredi kartı şirketi 8 saat boyunca çevrim dışıydı. Sonunda erişim sağladım. Alhambra Otel'de kalıyor.
Компании, откуда его кредитка, не было онлайн 8 часов, сейчас есть : он в отеле Альхамбра.
Şehir dışına çıktık. Toskana'da kaldığımız yeri hatırlıyor musun?
ѕутешествовали по стране. ѕомнишь то местечко где мы останавливались в " оскане.
Yapım tasarımcısı Dean Tavoularis her biri 135 kg ağırlığında olan kuru kerpiç blokların dışında kalan tapınağın inşasını planlıyor.
Дин Тавуларис, наш инженер-технолог, управляет строительством храма из высушенных глиняных блоков по 300 фунтов каждый.
Bir kola alıyor... ve ikinci katta Bayan Reid tarafından görüldüğü gibi, yavaş adımlarla... önüne polislerin yığılmış olduğu, daha uzaktaki... kapıdan dışarı çıkıyor.
Нет. Он покупает Колу. Затем, медленно, замеченный на 2 этаже миссис Рейд, идет к отдаленному центральному входу.
Çim biraz gıdıklıyor. Tırmalıyor.
Стекло щекочет немного... царапает.
Dış gemi gövdesi sıcaklığı, tasarım limitini aşıyor.
Внешняя температура корпуса вышла за конструктивные допуски.
Kolayca gıdıklanıyor ve şaplak atmayı seviyor musunuz diye soruyor. Marty!
Он спросил, любите ли вы сосиски?
Buna şahit oldum. Pekala "Bay Uzman", eğer bu doğruysa neden tanıdığım her zenci, karısına bir pislik gibi davranıyor?
Даже если это так, тогда почему черножопые обращаются со своими как с говном?
Bırakın beni. Gıdıklanıyor musun?
Пощекочем?
Düzgün bir kariyer edinebilirim ve tüm hayatım boyunca tanıdığım bir adam delice bir sebeple vasimi öldürmekle suçlanıyor.
Я могу сделать там приличную карьеру. И к тому же человеку, которого я знаю всю мою жизнь предъявляют идиотское обвинение в убийстве моего опекуна.
Kimse onu benim tanıdığım gibi tanımıyor.
Никто не знает его лучше меня.
Tanıdığın herkes sana karşı çıkıyor.
Всем это, кажется, понятно, кроме тебя.
Beni devre dışı bıraktığını sanıyor ancak bilgisayarım olduğu sürece anabilgisayardaki çoğu bilgiye ulaşabiliyorum.
Он думает, я больше не в системе, но пока у меня компьютер, я имею доступ к большинству объектов.
Tır durağında durakladığımızı hatırlıyor musun? Sonrasında park yeri dışında bir şeyleri tekmeliyorduk.
Я только что спас человечество!
gidiyorum 1257
gidiyor 253
gidiyorsun 93
gidiyor musun 364
gidiyoruz 1350
gidiyorum ben 24
gidiyorsunuz 20
gidiyor musunuz 95
gidiyorlar 124
gidiyor mu 22
gidiyor 253
gidiyorsun 93
gidiyor musun 364
gidiyoruz 1350
gidiyorum ben 24
gidiyorsunuz 20
gidiyor musunuz 95
gidiyorlar 124
gidiyor mu 22