A life tradutor Turco
61,312 parallel translation
Look, I have a life, a career, relationships.
Bak, benim bir hayatım, kariyerim ve ilişkilerim var.
But people actually go home sometimes and have a life, even people with fucked-up families.
Ama bazen insanlar gerçekten de eve dönüp hayatını yaşar. Boktan aileleri olanlar bile.
Your husband took what he thought he deserved, raped that woman, and a life came of it, a black boy that he and you could never love.
Kocan hak ettiğini düşündüğü bir şeyi aldı. O kadına tecavüz etti ve sonucunda ne onun ne de senin asla sevmeyeceğiniz... -... siyahi bir çocuk doğdu.
So none of you would ever have to spend another day inside a prison cell or... Or live a life on the run.
Hapiste veya hücrede bir gün daha geçirmeyin bir daha kaçak hayatı yaşamayın diye yaptım.
He had a life before he worked for me, a name...
Onun, bana çalışmadan önce de bir hayatı vardı, bir ismi.
"But in return, you must take a life."
"Ama karşılığında, bir hayat almalısın."
Well, I'm not a life coach.
Ben bir yaşam koçu değilim.
I saved a life.
- Bir hayat kurtardım.
My life's been a mess ever since you left.
Sen öldüğünden bu yana hayatım boktan.
A man gets tired of living a profligate life.
İnsan, eninde sonunda müsrif hayat yaşamaktan bıkıyor.
I figured if I showed grace to a man who'd never seen it before in his life, maybe he'd be grateful, do something for us.
Hayatında daha önce hiç görmemiş adama bir lütuf gösterirsem belki minnettar olur da bize iyiliği dokunur dedim.
Harrison was going to leave me, he didn't want to infect me, and he didn't want me to have to lead a sexless life.
Harrison beni terk edecekti bana bulaşmasını ve cinsel ilişkisiz bir hayat yaşamamı istemiyordu.
But, hey, if you'd rather be a monk the rest of your life...
Ama, bak, hayatının geri kalanı boyunca bir keşiş olmak istiyorsan o ayrı tabii.
But, then I found a study suggesting that eating just one egg a day can be as bad as smoking five cigarettes per day for life expectancy.
Ama, yaşam süresi beklentisi için günde sadece bir yumurta yemenin günde beş sigara içmek kadar kötü olduğunu gösteren araştırma buldum.
So, this old notion that somehow milk is gonna build strong bones or protect your bones later in life, it's a myth.
Çalışma : Süt kemikler veya vücut için iyi olmayabilir Yani sütün güçlü kemikler sağladığı ya da kemiklerinizi koruduğu eski inancı aslında sadece bir efsane.
[Kip] I had been a hardcore cheese-aholic virtually my entire life, despite the risks.
Eskiden tüm risklerine karşın tüm hayatım boyunca peynir bağımlısıydım.
You can't see how that impacts the average person's life in Duplin County, North Carolina and not be a little upset about it.
Bu durumun Kuzey Carolina'da, Duplin bölgesinde insanları nasıl etkilediğini görüp de buna kızmamak elde değil.
"Milk, it does a body good," or " milk life.
türünden mesajları görmemizi sağlamaktır.
Although I could possibly get away with eating a little bit of meat and dairy without ill effects to my personal health, I could no longer willingly support an industry I knew was causing so much suffering to communities, families and all life on the planet. A whole new world opened up.
Zararlı sonuçları olmadan bir miktar et ve et ürünleri yiyebileceğimi düşünmeme rağmen, kişisel sağlığım için, bilerek, insanlar ve aileler için bu denli acıya sebep olan bir endüstriyi desteklemeye devam edemem.
It's a great life.
Çok güzel bir hayat!
'Cause, uh, that is the, uh, life cycle of a picker. Huh?
Neden derseniz, bir toplayıcının yaşam döngüsü budur!
- Losing a brother... The massive hole that leaves in your life.
- Kardeş kaybetmek hayatında bıraktığı o büyük boşluk.
Frank's a sociopath, you were scared for your life, so you didn't say anything, but that's the reason he left town, so you only knew for a few months.
Frank bir sosyopat, hayatından endişe ettin, bu yüzden de konuşmadın, sırf bu yüzden şehirden ayrıldı, yani son birkaç aydır bunu biliyorsun.
And that says a lot because he didn't really have an easy life.
Ve bu aslında çok şey ifade ediyor çünkü gerçekten kolay bir hayatı olmadı. Evet.
- A law student who was confined... - Help! To psychiatric care for threatening to take his own life.
Kendi yaşamına son verme tehditi taşıdığı için psikiyatrik bakıma kapatılan bir hukuk öğrencisi.
I've been a bureaucrat my whole life.
Hayatımda boyunca bürokratlık yaptım.
Yeah. And he helped you start a new life.
- Ve yeni bir hayata başlamana yardımcı oldu.
A reason that's gonna change your life.
Hayatını değiştirecek bir sebep.
I ain't taking life advice from a tin star.
Teneke yıldızlı birinden hayat tavsiyesi almam.
But I believe that talking and exposing what's bothering you is the healthiest, and coupled with things like meditation, leading a balanced life, and... if I find that there's no other option, medication.
Bence, konuşarak seni rahatsız eden şeyleri ortaya çıkarmak en sağlıklı yaklaşımdır. Bunun yanında, meditasyon, dengeli bir hayat da faydalıdır. Ve...
The world is broken, no one has any food, oil costs 2,000 a barrel, and the only way out of this shitty life is a secret road race with a $ 10 million cash prize.
Dünya mahvoldu, kıtlık var petrolün varili 2.000 dolar. Bu berbat hayatta kurtulmanın tek yoluysa 10 milyon dolar ödüllü gizli bir araba yarışı.
If I have any value as a prisoner, I may use it to save your life.
Tutsak olarak bir değerim varsa onu hayatını kurtarmak için kullanabilirim.
We can't just send a proof of life.
Yaşam kanıtı yollayamayız.
You fucked the bulk of his life before he had a chance to live it.
Daha yaşam şansı olmadan sikip attın adamın hayatını.
Plus, I feel like I just got a window into the life of 14-year-old Gus.
Ayrıca Gus'ın 14 yaşındaki halinin kapılarını araladım galiba.
I spent my entire life mourning a father I thought died in front of my eyes.
Hayatım boyunca, gözümün önünde öldüğünü sandığım babamın yasını tuttum.
You have a new life now. You have me.
Artık yeni bir hayatın var.
For 18 years, you made me believe that I could live a normal life.
Normal bir hayat yaşayabileceğime 18 yıl boyunca beni inandırdın.
I will recommend to the Clave a punishment of life imprisonment.
Meclis'e önereceğim ceza ömür boyu hapis olacak.
You realize by going against Valentine, you're risking your life?
Valentine'a karşı gelerek hayatını tehlikeye atıyorsun.
Like a real-life Fault in Our Stars.
Bizim Yıldızlarımızdaki Gerçek Hayat Hırsızlığı gibi.
Why would a Shadowhunter risk his life for us?
Neden bir Shadowhunter hayatını bizim için riske atacaktı?
A monster's life.
- Canavarın hayatını.
A real-life hero.
Gerçekten yaşayan bir kahraman.
I think you should worry a little less about my love life and a little more about your fighting skills.
Benim aşk hayatımı düşünmeyi bırakıp kendi dövüş becerilerine odaklanmalısın.
My Bubbie Helen always says there are no handouts in life, that everything comes with a price.
Nineciğim hep der ki,
The chance at living a normal life.
- Normal bir hayat yaşama fırsatı.
[sighs] My life would be a boring tragedy without you.
Sen olmasan hayatım sıkıcı bir trajediye dönerdi.
Gideon, is there a version of history where Mr. Lucas did something else with his life?
Gideon, Bay Lucas'ın başka bir iş yaptığı bir tarih versiyonu var mı?
It's not your fault I'm a mistake. Uh, I've made many mistakes in my life, Lily, but you... most certainly are not one of them.
Hayatım boyunca bir sürü hata yaptım Lily, ama sen kesinlikle bu hatalardan biri değilsin.
The Lance sisters have a habit of coming back to life.
Lance kardeşlerin hayata geri dönmek gibi bir alışkanlıkları var.
a lifetime 32
a life for a life 28
life 1101
lifetime 19
life is but a dream 17
life is good 62
life is beautiful 34
life goes on 120
life is short 124
life isn't fair 26
a life for a life 28
life 1101
lifetime 19
life is but a dream 17
life is good 62
life is beautiful 34
life goes on 120
life is short 124
life isn't fair 26