A monster tradutor Turco
6,719 parallel translation
I'm a monster!
- Ben bir canavarım!
No, you're not a monster!
- Hayır, canavar değilsin!
There was a monster here that took everyone.
Burada herkesi alan bir canavar vardı.
"Mon" as in... You have a monster case.
"Man" diyelim, yani mangal gibi bir davanız var.
They get terrified, or they feel good because I disclosed it to them, or feel relief because they are normal, or use me, or sympathize with me, or treat me as a monster.
Bazısı benden korkar, bazısı zaafımı bulduğuna sevinir bazısı normal olduğuna şükreder, bazısı beni kullanır bazısı empati kurar ve bazısı canavarmışım gibi davranır.
He's a monster.
O bir canavar.
You haven't returned home because you feel you're a monster.
Evine dönmedin çünkü bir canavar gibi hissediyorsun.
But I'm not a monster anymore.
Ama artık bir canavar değilim.
- Yes, a monster of pure evil.
- Evet, sırf kötülük düşünen bir canavar.
There's a monster in the attic, just so you know.
Tavan arasında canavar var, haberiniz olsun.
They think I'm a monster.
Beni bir canavar zannediyorlar.
He's a monster in the sack.
Aslına bakarsan o bir canavardır.
- He is... a monster.
Canavarın teki o.
He was a monster!
Adam canavarın tekiydi!
In the church that day, Barbara accused me of having a monster inside me.
O gün kilisede Barbara içimde bir canavar olduğunu söyledi.
After all, it takes a monster to fight a monster.
Neticede bir canavarla savaşmak için bir canavara ihtiyaç var.
Just when you think the Hulks can't get any worse, they create a monster to do the smashing for'em.
Hulklar daha kötü ne yapabilir ki diye düşündüğünüzde bir de bakmışsınız bir canavar yaratmışlar ve onun için eziyorlar.
And you may think I'm a monster tonight, but years from now, when you have lived a boring, painfully uncreative life in a home filled with Pottery Barn sofas and no integrity, you're gonna remember me as I truly am your guardian angel.
Ve bir canavar olduğumu düşünebilirsiniz ama,... yıllar sonra..... İstikbal'den mobilyalarla döşeli, sıkıcı, korkunç derecede basit... namussuz bir hayatınız... olduğunda...
You say that like I am a monster.
Bunu ben canavarmışım gibi söylüyorsun.
If you had, You would've only spread suspicion That claude was a monster.
Eğer yapsaydın, insanların kafasında Claude'un katil olduğuna dair şüpheler oluşmasını sağlamış olurdun.
Mother didn't want any questions asked, Because she told that fever story So no one thought me a monster.
Annem kimsenin sorgulamasını istememiş, herkese başka bir hikaye anlatmış.
I hid the truth about your murders, But if claude killed you, I raised a monster.
Senin ölümün ile ilgili gerçekleri sakladım, ama ikizleri eğer Claude öldürdüyse, bir canavar yetiştirmişim demektir.
Tonight I saw a man killed in front of me because people thought he was a monster.
Bu gece gözümün önünde bir adamın öldürüldüğünü gördüm, çünkü insanlar onun bir canavar olduğunu sanmıştı.
You're a monster.
Sen bir canavarsın.
- the child of a monster.
- tüm güvenilirliğini kaybeder.
I was banished here because I was a monster.
Buraya bir canavar olduğum için sürüldüm.
I am a lot of things, but I am not a monster.
Bir sürü özelliğim var, ama bir canavar değilim.
I... don't want to become a monster.
Canavar olmak istemiyorum.
As a monster and a butcher, which is exactly what he was.
Canavar biri olarak, ki doğrusu da bu.
She's kind of a monster and she's walking in right now.
Tam bir canavar ve şu an içeriye giriyor.
And last night my best friend looked at me like I was a monster, which, incidentally, I am.
Dün gece de en iyi arkadaşım bana bir canavarmış gibi baktı ki salında sayılırım.
Eating brains doesn't make you a monster.
Beyinleri yemek bizi canavar yapmaz.
Gaitonde is a monster.
Gaitonde bir canavar.
I'm a monster.
Ben bir canavarım
I am a monster!
Ben bir canavarım!
You're not a monster, you're just different.
Sen canavar değilsin.
No, but... If it's between being a psycho rage monster / borderline demon or a teenager, well...
Hayır ama psikopat bir yaratık, sınırda bir şeytan ya da bir ergen arasında seçim yapsam...
That woman looked after a dying man when his family turned their back on him, at a time when his son was proven to be the monster which you tried to convince the world I was.
O kadın tüm ailesinin sırtını döndüğü ölmek üzere olan bir adamla ilgilendi, hem de oğlunun bir canavar olduğu kanıtlandığı zaman. ki sen herkesi benim öyle olduğuma inandırmaya çalışmıştın..
I spent a decade looking for this monster, and you found him all on your own.
Bu canavarı bulmak için on yıllar harcadım ama sen tek başına buldun.
Even then, the monster held a sentimental attachment to this pathetic dustbowl.
Her şeye rağmen canavarın bu zavallı yere karşı duygusal bir bağı var.
( SIGHS ) Do me a favor, next time you want to let your pet dinosaur off his leash, do it on Monster Island.
Bana bir iyilik yapın. Bir dahakine evcil dinozorunuzu salacaksanız Canavar Adası'na salın.
I don't feel like a monster... ( INHALES )... and I like it.
Ve bu hoşuma gitti
Eric's just a washed up rock star, he's not some monster.
Eric sadece mahvolmuş bir rock yıldızı. Canavar değil ya.
A basilisk is a reptilian monster that petrifies with a single gaze.
Şahmeran, tek bir bakışla donakalan sürüngen bir canavardır bu arada.
It has become... a kind of monster.
O bir... Acayip bir yaratığa dönüştü.
Colonel Baird, "monster" is such a label.
Albay Baird, canavar sadece bir etiket.
A tentacle monster.
- Dokunaklı canavar.
So, we have a tentacle monster, no mascot, college student probing the mysteries of magic.
Şimdi, bir dokunaçlı canavarımız var, bir maskotumuz katıp bir üniversite öğrencisi büyüyü araştırıyor.
Well, that would have been nice to know before a tentacle monster appeared in front of us.
Dokunaçlı bir canavar önümde belirmeden önce bunu bilseydim keşke.
The monster is a Hybristic.
Canavar bir Hybristic.
So we summon the monster, and in theory, I should be able to use the accelerator to punch a hole into its home dimension.
Canavarı çağıracağız ve teoride hızlandırıcıyı canavarın yaşadığı boyuta bir geçit açmak için kullanabileceğim.